Çocukluk gençlik dönemlerini bitirip çalışma hayatına başladığım günden beri özellikle üstünde durduğum yapmamaya çalıştığım bir öngörüm var.
“Arkadaşlarınla siyaset, akrabalarınla veraset” konuşmayacaksın arkadaş, ben bunu bilirim bunu söylerim. Tabii burada gerçek dostları ayrı bir yere koymak gerekiyor, herkesin görüşüne de saygı duymak lazım.
Ne yazacağız o zaman? Siyaset yazsak dezenformasyon yasası çıktı, spor yazsak zaten herkes sporcu, hakem, yorumcu, var odası yetkilisi! Tarım olmaz, anlamam. Moda olmaz, takip etmem. Oradan, buradan, şuradan suya sabuna dokunmadan yazsak etik olmaz. İyi kötü turizm konusunda kıt kanaat bilgimle yine iş dönüyor dolaşıyor turizme geliyor.
Bakıyorum Amasra beşinci kruvaziyer gemisini ağırlamış. Ne var ki kruvaziyer gelmiş ne olmuş? İçinden kaç kişi çıkacak da Amasra’nın ekonomisine katkı sağlayacak, boşver.
Safranbolu bu yıl nüfusunun üç katı turist ağırlamış, ama daha yıl bitmedi ki düşer bu sayılar, düşer.
Bir başka komşumuz Sinop’un turist hedefi 2 milyonmuş… Biz bu sayıları geçeriz. Bizim yetkililerimiz, turizm derneklerimiz bitmek tükenmek bilmeyen enerjilerini birbirlerini ziyaret etmekten daha çok şükürler olsun turizm acentelerini gezmeye onlarla iletişim kurmaya ve Kastamonu tanıtımına zaman ayırıyorlar.
Komşuları bırakıp Akdeniz, Ege bölgesine hiç gitmeyelim, onlar da yakında turist sayısı olarak bizim sayılara ulaşmaya çalışırlar belki… Doğu Karadeniz deseniz turizmin adı anılmıyor. Gelen gidenleri yok. Bizim bu işleri nasıl başarabildiğimiz konusunda kafa yorup bizi kıskanıyorlar.
Yani Türkiye’de bizim turizm dernekleri kadar çalışan dernekler var mıdır? Diğer illerin dernekleri gibi turizm konusunda sessiz mi kalıyorlar? Asla, peki başka dernekler gibi kuruluş aşamasında veya genel kurullar sonrası esip gürleyip sonra da havanda su mu dövüyorlar, asla.
Turizm açısından sivil toplum kuruluşu olmayı özümsemiş, benimsemiş gazetelerde yer almak yerine sahaya inmiş gece gündüz turizm ile yatıp kalkıyorlar, bu yüzden bizler turizm konusunda çok başarılıyız herkes bizi kıskanıyor!
Gastronomi turizmi olur da tirit, banduma, pastırma ve sarımsak olmaz mı? Bir de cola satışlarını bile geride bırakmış eğşimiz var onu unutmamak lazım.
Kanyonlarımız, dağlarımız, konaklarımız, hanlarımız, hamamlarımız, fauna ve florası ile üst düzeye çıkmış milli parklarımız var. Bunların tanıtımı için çok çalışıyor uğraşıyorlar turizm STK yöneticilerimiz, haklarını teslim etmek görevimiz.
Bizimkiler seçim zamanı görünür sonradan görünmez olmazlar; başarımızın sırrı bu işte, tanıtım da dünya lideriyiz.
Kastamonu mu? Pastırma, pastırmalı ekmek, tirit, banduma, çekme helva var yersen, eğşi var içersen.
Kısaca, Kastamonu kendi haline ve kaderine terk edilmiş, herkesin tek başına bir şeyler yapmaya çalıştığı, iki kişinin bir araya gelemeyip bir iş dahi kuramadığı, hâlâ bir zamanlar “Üsküdar’a kadar Kastamonu” sözleri ile avunan, kendi kendine yetmeye çalışan ,ancak birlik olmadan bir şeylerin olamayacağını anlayamayan, senelerdir bir hastahanesini bile açtıramayan cek caklar ile keyiflenen ve oturduğu yerde kahvesini yudumlayan, sadece seçim zamanı hatırlanan kişilerin hep birlikte yaşadığı dışarıya en çok göç veren şehirlerden birisi.
Not: Geçen hafta meydana gelen maden faciasından dolayı tüm Bartın-Amasra’ya geçmiş olsun, maden şehitlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı ve sabır, yaralı madencilerimize de acil şifalar diliyorum.
Bülend Çadırcıoğlu