Son dönemde bazı çevreler, Türkiye’de mülteci, sığınmacı ve geçici koruma altındaki kişilerin adalete erişiminin desteklenmesi amacıyla projeler yapmakta, Batı kaynaklı fonlar almaktadırlar. Konuyu, emperyalizmi görmezden gelerek, bağlamından kopararak tartışmak olanaksızdır.
Çünkü Batı; Afrika ve Asya’dan kopup gelen yığınsal düzensiz göçü sınırlarına dayanmadan durdurmaya çalışmaktadır. Bu amaçla AB; askeri terminolojide önleyici atış olarak tanımlanan bir strateji geliştirmiştir. Hasmı, ülke sınırları dışında karşılayıp saf dışı ederek, maliyeti ve olası kayıplarını asgariye indirme anlamına gelen “önleyici atış” stratejisi, Batı’ya yönelen milyonları, “göç toplama merkezi” görevi verilecek komşu ülkelerde tutmak üzerine kurulmuştur.
Devlet Gereğini yapmalı
Batı’nın, yasadışı göç unsurlarını Berlin’e, Paris’e, Londra’ya, Roma’ya, Viyana’ya, yani metropollerine ulaşmadan durdurmak için belirlediği istasyonların başında Türkiye gelmektedir. Ne yazık ki Türkiye; 3 milyar Avro gibi çok düşük bir bedelle, Batı’nın göç toplama merkezi olmayı kabullenmiştir. Geri Kabul Anlaşması’yla Türkiye; üç beş Avro uğruna Afrika’dan, Asya’dan kopup gelen insan selini ülke içinde tutma, Kapıkule’den öteye geçirmeme taahhüdünün altına imza atmıştır!
Halkımız, Suriyeliler başta olmak üzere, düzensiz göçün Türkiye’nin sosyoekonomik yapısını, nüfus dengesini, gelecek planlamasını, kalkınma projelerini altüst etme potansiyeli taşıdığını düşünmektedir. Bu yoğun göçün durmasını, geçici koruma altındaki milyonların bir an önce ülkelerine dönmelerini istemektedir. Devletin bu konuda gereğini yapmasını beklemektedir.
TBB Gündemine Almalı
Türkiye’nin, gerçeklikten ve ulusal çıkar ekseninden uzak Suriye politikası, ülkemize yönelik düzensiz göçün olağanüstü artmasına yol açmıştır. Bu yanlış politikanın sonucu, toplumsal dengeleri altüst edecek sayıda Suriyeli artık ülkemizdedir. AB; Suriye başta olmak üzere, Afganistan ve Afrika’dan Türkiye’ye yönelik göçle oluşturulan geçici koruma/kabul merkezlerinin kalıcı olması üzerine (Geri Kabul Anlaşması) bir strateji geliştirmiş ve Türkiye’ye kabul ettirmiştir.
Yasadışı göçle ülkemize gelenleri “mülteci” olarak tanımlamak yanlıştır. Bu terminoloji, hukuken de doğru değildir. Mülteci tanımı, düzensiz göçü bir anlamda meşrulaştırmakta, Türkiye’de kalıcılaşması anlamında hukuken daha avantajlı bir durum yaratmaktadır.
Birleşmiş Milletler’in (BM); düzensiz göçle ülkemizde bulunanlara hukuki hizmet için oluşturduğu bütçeden, görevlendirilen meslektaşlarımıza adli yardım kapsamında belli bir ödeme yapılmaktadır. Türkiye Barolar Birliği (TBB) ve baroların görev ve sorumluluğu, belli illerde düzensiz/yasadışı göçle ülkemize gelenlere hukuki hizmet sunmakla sınırlı olmamalıdır. BM bütçesinden gelen paranın, düzensiz göç unsurlarına hukuki hizmete özgülenmesi yanında, geçici korunma yerine, Türkiye’de kalıcılaştırma sonucunu doğurma olasılığı gözden kaçırılmamalıdır. Bu nedenle TBB; ülkemize yönelik düzensiz göçün, hukuk meşruiyeti içinde asgariye indirilmesi konusunu gündemine almalı, çözüm amaçlı çalışmalar yapmalıdır.
Av.Hüseyin Özbek
TBB Eski Başkan Yardımcısı