Kastamonu Barosu’ndan yapılan açıklamada, “HDP milletvekili Garo Paylan tarafından Ermeni Soykırımı’nın Tanınması, Soykırım Faillerinin İsimlerinin Kamusal Alandan Kaldırılması başlıklı kanun teklifinin 22.04.2022 tarihinde TBMM Başkanlığı’na sunulmuş olması, ülkemizde halihazırda emperyal ve hıyanet temelli çalışmaların sürdüğü anlamına gelmektedir” denildi.
“Bu iç düşmanların tarihsel gerçekleri çarpıtmak suretiyle ülkemizi ulusal ve uluslararası anlamda zor durumda bırakmaya çalıştığı, Kurtuluş Savaşı gibi dünyada eşi görülmemiş bir mücadeleyi farklı eksenlere kaydırmayı amaçladığı açıktır” diyen Kastamonu Barosu, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Seneler geçtikçe politik amaçlı bu suçlamaların yerini gerçeğe saygının alması gerekirken tam tersi olmaktadır. Kurtuluş Savaşı’mızda açılan Doğu Cephesi’nde Çarlık Rusyası karşısında zorlanan Osmanlı’nın, cephe gerisinden, uyruğu/yurttaşı olan silahlı çeteler tarafından vurulması, durumu çok tehlikeli hale getirmiştir. Osmanlı’nın cephe gerisi ikmal yolları Ermeni Taşnak çeteleri tarafından kesilmekte, ordunun lojistik ve mühimmat ihtiyacı bu nedenle karşılanamamaktadır. Yine Taşnak çeteleri tarafından bölgenin Müslüman ahalisine yönelik etnik temizlik uygulanmakta, kitlesel göçe zorlanmaktadır. Dönemin Osmanlı Hükümeti, Rus ordusuyla işbirliği içinde gerçekleştirilen bu terör eylemlerinin engellenmesi için çareler aramış, idari tedbirlerle önlemeye çalışmıştır. Taşnak çetelerinin bölgenin bütününe yayılan ve ayaklanma ölçüsüne varan silahlı eylemleri, daha ciddi önlemleri zorunlu kılmıştır. 24 Nisan 1915 tarihli İçişleri Bakanlığı genelgesi ile “İhtilalci Ermeni Komite Merkezleri”nin kapatılması gündeme gelmiştir. 27 Mayıs 1915 tarihli olarak çıkarılan “Sevk ve İskân Kanunu” ile ayaklanma bölgesindeki bazı unsurlar, o dönemde Osmanlı toprağı olan Irak ve Suriye’nin kuzeyine göç ettirilmiştir. Savaş koşullarındaki bu uygulamada bazı trajik olayların yaşandığı kuşkusuzdur. Fakat Osmanlı devletinin, cephe ve bölgedeki sivil ahalinin güvenliği için başvurduğu önlem, savaş koşullarında hukuki dayanağı olan bir uygulamadır. Osmanlı Devleti’nin kendi uyruğu bir kısım yurttaşlarını başka bölgeye nakil etmesini soykırım olarak nitelemek ne tarihi gerçeklerle ne de hukukla bağdaşmaktadır. Türkiye’ye yönelik örtülü hesapların, devletimizin en haklı olduğu konularda bile ulusal çıkarlarını savunamaz hale getirerek sindirmenin, içe kapanmaya zorlayarak dünyadan izole etmenin aracı olarak kullanılan soykırım iftirasına karşı hukuk ve tarihsel gerçeklik temelinde mücadelenin önemli olduğuna inanıyoruz. Kastamonu Barosu, hukukilik ve gerçeklik ölçütlerine uymayan bu haksız ve art niyetli iftiralara karşı hukuk zemininde mücadelesini her koşulda sürdürecektir.”