Dünya kurulalı beri insanlar huzura muhtaç. Uzun yıllar süren savaşlar, milyonlarca insanı erken koparmış hayattan. Ölen çekip gitmiş ama geride kalanlar da bir türlü huzura kavuşamamış. Çok sık sorduğumuz ama cevap bulamadığımız bir sorudur barış konusu. Siyasal ihtiraslar, bir dilim ekmeği zehir ediyor insanlara. Dön, dolaş aynı noktaya geliyoruz.
İnsanlık tarihini incelediğimizde, her kavganın mutlaka bir sebebinin olduğu görülür. Bazı kendini üstün görenler, ötekilerin elindeki ekmeği kapmak istemiş. Bugün yaşananlar da geçmişin bir kopyası gibi. Biz barış diyerek ne kadar çabalasak, bu düşüncemiz bir serap gibi uzayıp gidecektir.
Bugün savaşlar cephede olmuyor. Hatta son iki büyük savaştaki gibi geniş bir alanda da yapılmıyor. Adına ‘vekâlet savaşı’ dediğimiz bir mücadele daha küçük alanları tercih ediyor. Kore, Vietnam, Afganistan, İran-Irak, Arap-İsrail ve Yemen savaşları birer örnektir.
“Bu düşmanlık ne zaman bitecek?” sorusunu gereksiz yere soruyoruz. Görüyorsunuz, her gün yeni sorunlar ortaya çıkıyor. Şu kesin olarak anlaşıldı ki, savaşların kaynağında büyük güçler var. Dinî, siyasî akla gelebilecek ne kadar enstrüman varsa hepsini kullanıyor, sonra da kendileri hakem konumuna getiriyorlar. Silah tacirliği de işin cabası.
Geçen hafta Yeni Zelanda’da meydana gelen olay hepimizi üzdü. Sebepsiz yere insanlar teröre kurban gitti. Hiç kimsenin tahmin etmediği bir ülkede terör yaşandı. Teröristin kimliğine bakılırsa önemli İslam ülkelerini gezmiş, fikir alt yapısını oluşturmuş. Planlı, programlı, organize bir hareket. Birileri ona ‘tetiğe bas’ dedi, bakalım arkasından ne çıkacak?
Savaş nedenlerinin başında din ve mezhep ayrılıkları vardır. İnsanlar kutsal değerleri istismar edilerek savaştırıldı. Yakın çağlarda İngilizler Hindistan’ı elde tutmak için Müslüman-Hindu çatışmasını desteklemedi mi? İnekleri öldürmek, câmilerin kapısına domuz asmak gibi yöntemlerle onlarca masum insan birbirine düşürülmedi mi?
Yeni Zelanda olayı Batı dünyasına da bir ders olmalı. Başbakanın olaya yaklaşımı takdire şayandır. Halkın câmi önünde toplanması, Cuma namazında Müslümanları yalnız bırakmamaları her türlü övgüyü hak ediyor. Hele binlerce çiçekten küçük bir ada oluşturmaları vatandaşlık bilincininne kadar yüksek olduğunu gösteriyor.Halkın sessiz utancını vemahcubiyetini gördük televizyonlarda. Orada ölenler Müslüman, Hıristiyan da olabilirdi. Tüm insanlar, teröre karşı ortak tavır almalı.
Diğer yanda, barışa benzin dökenler de var, tıpkı ABD gibi. Artık şunu iyi bilelim ki, bu ABD barışı korumak şöyle dursun barışın en büyük düşmanı. 1979’da başlayan Irak-İran savaşı yetmezmiş gibi, arkasından gelen körfez krizi ile Irak’taki dramın en büyük müsebbibi oldu. Irak parçalandı, toparlanması hiç mümkün değil. Şimdi de Suriye’yi aynı akibete uğratmaya çalışıyor; terör örgütünü adeta ordu gibi donattı. Türkiye’nin güneyi uzun vadeli siyaset açısından ısınıyor. Bize kalırsa mücadele yeni başladı, uyanık olalım.
ABD geçen yıl elçiliğini Kudüs’e taşımak suretiyle uzun vadeli bir tartışmanın fitilini ateşledi.Geçen hafta da GolanTepeleri’nin İsrail’e ait olduğunu ilan etti. Biliyorsunuz Golan Tepeleri İsrail ile Suriye arasında bir bölgedir ve Suriye toprağıdır. 1967 savaşında İsrail tarafından işgal edilmişti. Savaş stratejisi bakımdan çok önemli ama İsrail’in su kaynaklarının da üçte biriburadan sağlanıyor. Bazı makalelerde, bu bölgenin altında zengin petrol yataklarının olduğu da ifade ediliyor.
Kronikleşen Filistin meselesi yanında şimdi Orta Doğu’da yeni bir gerginlik daha başlıyor. Suriye, Irak, İran, Yemen, Libya, Afganistan derken bizim coğrafya kaynayan bir kazan hâlini aldı, ateş yükseliyor. Öyle görülüyor ki, bundan sonra Orta Doğu’ya barışhiç gelmeyecek. Kutsal değerlerin çiğnenmesi bir yana, zorla yapılan toprak işgali hiçbir şekilde hoş görülemez. Sınırlar değişmeye başlayınca bu işin nerde duracağı da hiç belli olmaz. Güçlü olan,zayıfın elindeki toprağı da, doğal zenginliği de alır. Barışı korumak üzere kendilerine görev biçenler, aslında barışı dinamitleyenlerdir. Zaman zaman kendi aralarındaki barış tartışmaları, kayıkçı kavgasından başka bir şey değil. ABD’nin Kudüs ve Golan kararından sonra Orta Doğu’ya barışın gelmesi artık bir hayal olmuştur.
Bölgemizde ve sınırımızda gelişen bu olaylardan Türkiye mutlaka etkilenecektir. Güçlü siyaset içinsağlam bir ekonomiye ve donanımlı orduya ihtiyaç vardır ve buihtiyaç her geçen gün artmaktadır.Ancak bunların da ötesinde en büyük silah, ülkemiz insanlarının birliği ve beraberliği ve kardeşliğidir.Seçimler bitiyor, eteğimizdeki taşları dökelim; görüşümüz ne olursa olsun birbirimize sarılalım, kucaklaşalım; gideceğimiz başka bir Türkiye yok.
MUSTAFA ESKİ