- 8 büyüklüğüne kadar deprem üretme potansiyeline sahip Kuzey Anadolu Fayı’nın güney kesiminden geçtiği Kastamonu’yla ilgili 42 sayfalık bir deprem raporu hazırlayan CHP Parti Meclisi Üyesi ve Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı, raporunu kamuoyuyla paylaşırken “Kastamonu ne yazık ki depreme hazır değil” dedi.
- Baltacı, en önemli dezavantajın, 2019’da hazırlanan ve Kastamonu için deprem sakıncasını azaltan tehlike haritası olduğuna dikkat çekti; MTA’nın dere kenarında yapılaşmanın durdurulmasını istemesine rağmen imarın artarak sürdüğünü, toplanma alanlarının yetersiz, kentsel dönüşümün de amacından uzak olduğunu belirtti.
- Yapı stoku muayene ve risk analizleri yapılmadan Kastamonu’da gerçek anlamda bir ‘deprem odaklı kentsel dönüşüm’ çalışmasına girişmenin doğru olmayacağını kaydeden Baltacı, “Kuşkusuz, bu zor ve uzun bir çalışmayı gerektirir. Bu tespit çalışması belediyenin öncülüğünde ancak üniversite ve ilgili Mühendisler Odası işbirliğiyle başarılabilir” dedi.
- Kastamonu için deprem stratejisi ve eylem master planı ile halkın eğitilmesinin şart olduğunu belirten Baltacı, “Deprem durdurulamayacağına göre,yapılabilecek olan önlem almaktır” dedi ve Kastamonu’yu depreme hazırlama işinin sadece belediyenin görevi olmadığını, bu işte Valiliğin ve Hükümet’in de önemli bir rolü olması gerektiğini söyledi.
CHP Parti Meclisi Üyesi ve Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı, Deprem Farkındalık Haftası’nda, 12 Şubat’ta deprem gerçeğiyle bir kez daha yüzleşen Kastamonu için hazırladığı 42 sayfalık ‘Kastamonu Deprem Raporu’nu CHP Genel Merkezi ve kamuoyuyla paylaştı.
Kastamonu’nun olası bir depreme hazır olup olmadığına, Kastamonu’nun depreme hazırlanması için öncelikle yapılması gereken çalışmalara dikkat çeken raporla ilgili açıklama yapan Milletvekili Hasan Baltacı, ilgili ve paydaş kuruluşlarla gerçekleştirilen yazışmaların Kastamonu’nun depreme hazır olmadığını, depreme karşı alınan önlemlerin yetersiz kaldığını işaret ettiğini kaydetti.
Depremin Kastamonu’nun bir gerçeği olduğunu belirten Milletvekili Baltacı, “Deprem durdurulamayacağına göre, yapılabilecek olan önlem almaktır. Depreme karşı önlem ancak zarar azaltıcı çalışmalarla olabilir” diye konuştu.
CHP Parti Meclisi Üyesi ve Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı hazırladığı raporla ilgili şunları söyledi:
“Kuzey Anadolu Fay Zonu üzerinde bulunan Kastamonu asırlardır yaşadığı deprem felaketleriyle büyük acılar yaşamıştır. En son 12 Şubat Cuma günü meydana gelen 4.5 şiddetindeki deprem bizlere geçmişte yaşadığımız acıları hatırlatmış, depreme karşı alınacak tedbirlerin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göstermiştir. Meclis’te göreve başladığımız günden bu yana Kastamonu’nun depreme hazırlıklı olup olmadığını tespit etmek için ilgili ve paydaş kurumlarla yaptığımız yazışmalar, Kastamonu’nun depreme hazır olmadığını işaret etmektedir. Kastamonu ne yazık ki depreme hazır değildir ve acil olarak gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.
“YENİ HARİTA KASTAMONU İÇİN DEZAVANTAJ”
“İlimizde 1900 yılların başından bu yana 3.0 şiddeti ve üzeri 102 deprem meydana gelmiştir. 26 Kasım 1943’te Tosya’da meydana gelen 7.2 büyüklüğündeki deprem bu depremlerin en şiddetlisi olarak kayıtlara geçmiştir. 1910 yılında yine Tosya’da meydana gelen 6.2 şiddetindeki, 1919 yılında Araç/Okçular Köyü’nde meydana gelen 5.8 şiddetindeki, 1945 yılında Daday/Boyalıca Köyü’nde meydana gelen 5.8 şiddetindeki, 1945 yılında Araç/Belkavak Köyü’nde meydana gelen 5.7 şiddetindeki ve 1936 yılında Araç’ta meydana gelen 5.5 şiddetindeki depremler Kastamonu’da yaşanan en şiddetli depremler olmuştur. 12 Şubat 2021 tarihinde Kastamonu Merkez Karamukmolla Köyü’nde meydana gelen 4.5 şiddetindeki deprem de bu listede ilk sıralarda yer bulmuştur. 1996 -2019 yılları arasında yürürlükte kalan Deprem Bölgeleri Haritasına göre nüfusumuzun yüzde 67’sinin yani 252 bin 172 kişinin 1’nci ve 2’nci derece deprem bölgesinde yaşadığı yönünde tespit mevcuttur. Ancak Kastamonu’da bu sayı 2019 yılında yürürlüğe konulan Deprem Tehlike Haritası ile birlikte 82 bin 674’e düşürülmüş, Kastamonu ‘Orta Derece Deprem Riski Yüksek Olan İller’ kapsamına kaydırılmıştır. 2019 yılında yürürlüğe giren ve Kastamonu için deprem sakıncasını azaltan Deprem Tehlike Haritası, Kastamonu’nun depreme hazırlanması noktasında karşımıza en önemli dezavantaj ve öncelikli olarak ele alınması gereken konu başlığı olarak çıkmaktadır.
“DERE KENARINDA YAPILAŞMA DURDURULSUN İSTENDİ”
“Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü’nün 2000’li yılların başlarında Kastamonu şehir merkezinde gerçekleştirdiği çalışmalar sonucu hazırladığı raporda, şehir merkezi içinden geçen dere hattının 250 ila 600 metrelik kenar alanlarının kumlu ve alüvyonlu zemine sahip olduğu, bu alanlarda yapılaşmanın durdurulması gerektiği yönünde görüş bildirdiği yönetimler tarafından bilinmesine rağmen son 20 yıldır bu görüşün aksine söz konusu güzergâhtaki yapılaşmanın artarak devam etmesine göz yumulduğu görülmektedir. Kastamonu il merkezinde özellikle 2010 yılından sonra benimsenen yapılaşma örneği de deprem gerçeğinin tamamen unutulduğunu işaret etmektedir. Kastamonu merkez başta olmak üzere son 6 yıl dikkatli incelendiğinde hem bina sayısınınarttığı, hem de bina yüzölçümü ile daire sayılarında geçmiş yıllardaki oranın üzerinde bir artış olduğu dikkat çekmektedir. Özellikle 2018 yılı çok dikkat çekicidir. Bu durum Kastamonu il merkezinde dikey yapılaşmada rekor kırıldığını işaret etmektedir. Kastamonu il merkezindeki kumlu ve alüvyon zeminlerdeki yapılaşma ve imarın alüvyon kalınlığına göre yapılıp yapılmadığı acilen tespit edilmelidir.
“İNÖNÜ VE M.AKİF’TE DEPREM TOPLANMA ALANLARI YETERSİZ”
“Kastamonu’da belirlenen deprem toplanma alanları bazı ilçe ve mahallelerde yetersiz olduğu gibi, ayrıca kriterlere de uygun değildir. Uluslararası standartlara göre acil toplanma alanlarında kişi başı 1,5 metrekarelik bir alanın sağlanması gerekmektedir. AFAD verilerine göre Kastamonu genelinde belirlenmiş acil toplanma alanı sayısı 92’dir. 20 ilçesi ve bu ilçelere bağlı merkez 113 mahallesi olan Kastamonu il genelinde acil toplanma alanlarının sayısı özellikle deprem riski yüksek olan ilçeler başta olmak üzere yetersizdir. Olası bir depremde diğer ilçelere göre daha fazla etkilenme riski olan Tosya, Araç, İhsangazi ve Kastamonu il merkezindeki toplam acil toplanma alanı sayısı sadece 35’dir. AFAD’ın verilerine göre Kastamonu genelinde belirlenen acil toplanma alanlarının büyüklüğü toplam 723 bin 145 metrekaredir. Kastamonu Merkez’deki toplanma alanlarının büyüklüğü 121 bin 147 metrekare olarak görülmektedir.
Yaptığımız inceleme sonucunda Kastamonu Merkez’de belirlenen toplanma alanlarının büyüklüğünün gerçekte 107 bin 997 metrekare olduğu tespit edilmiştir. İl merkezindeki iki büyük mahallenin, deprem toplanma alanı sayısı ve büyüklüğü bakımından yetersiz oluşu en dikkat çekici örnektir. 21 bin 847 nüfusa sahip İnönü Mahallesi ve 23 bin 114 nüfusa sahip Mehmet Akif Ersoy Mahalleleri için belirlenen 5 Acil Toplanma Alanı’nın büyüklüğü 11 bin 136 metrekaredir. Bir kişiye 1.5 metrekare toplanma alanı ayrılması gerektiği düşünüldüğünde ve iki mahallenin toplam nüfusunun 44 bin 961 olduğu göz önüne alındığında İnönü Mahallesi ve Mehmet Akif Ersoy Mahallesi için ayrılması gereken Acil Toplanma Alanı büyüklüğü 67 bin 442 metrekare olmalıdır. İki mahalle için belirlenmiş olan mevcut acil toplanma alanlarında 1.5 metrekareye 6 kişi düşmektedir. Nüfusun yoğun olduğu İnönü ve Mehmet Akif Ersoy mahallelerinde acil olarak yeni toplanma alanları düzenlenmesine ihtiyaç vardır.
Bir diğer örnek verilecek olursa; toplanma alanı olarak belirlenen Kuzeykent Pazar Yeri ve Tosya Osmanlı Parkı ise “alanın herkes için ulaşılma ve tahliye edilme kolaylığı” kriterine uygun değildir. MTA’nın diri fay hattı tespit ettiği Hanönü, Taşköprü ve Daday’da ki toplam toplanma alanı sayısı toplamı ise sadece 10’dur. Ayrıca sahip olması gereken kriterleri taşımamasına rağmen birçok ilçedeki alanlarda, Acil Toplanma Alanı işaretçilerine rastlamak mümkündür.
“KASTAMONU KIZILAY’IN OLASIBİR DEPREMİ İLK ANDA KARŞILAYACAK İMKÂN VE GÜCÜ YOK”
“Türk Kızılayı Kastamonu Şubesi’nin bina sorunu nedeniyle deposunda bulunan çadır, yatak, battaniye ve benzeri malzemeler Düzce’deki Batı Karadeniz Afet Yönetim Merkezi Deposu’na geçici olarak gönderilmiştir. Düzce’de Türk Kızılayı’na ait depo yok iken Türkiye’de deposu olan 15 şubeden biri olan ve bölgeye ihtiyaç halinde malzeme desteği sağlamasıyla bilinen Türk Kızılayı Kastamonu Şubesi’nin gelinen nokta itibariyle bu özelliğinin törpülenip Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) kapsamında asli görevinin “beslenme” olarak yeniden tanımlanarak çerçevelendirilmesi Kastamonu açısından bir dezavantaj olarak göze çarpmaktadır. Türk Kızılayı Kastamonu Şubesi’nin görevinin yeniden tanımlanması Kastamonu’dan Düzce’deki Batı Karadeniz Afet Yönetim Merkezi Deposu’na geçici olarak gönderilen çadır, yatak, battaniye ve benzeri malzemelerin geri gönderilme ihtimalini de zayıflattığı söylenebilir. Türk Kızılayı Kastamonu Şubesi herhangi bir olası afette ancak; mobil mutfak aracıyla 250 kişiye olay yerinde 3 çeşit sıcak yemek hizmeti verebilmekte, ilk müdahale kapsamında ise 250 adet battaniye, 100 adet yatak ve 50 adet mutfak seti desteği sağlayabilmektedir. 2000 yılında kurulan Türk Kızılayı Kastamonu Şubesi’nin Kastamonu’da meydana gelebilecek olası bir depremi ilk anda karşılayacak imkân ve gücü yoktur.
“KENTSEL DÖNÜŞÜM AMACINDAN UZAK”
“Ülkemizde mevcut yapı stokunun önemli bir kısmının mevcut imar yönetmeliklerine uygun olarak yapılmadığı, dolayısıyla da deprem güvenli olmadıkları bir gerçektir. Bu çerçevede Kastamonu’da yapı stokunun usulüne uygun olarak incelenmesi, deprem güvenli olup olmadıklarının saptanması ve uygun olmayanların güvenli hale getirilmesi şarttır. Kuşkusuz, bu zor ve uzun bir çalışmayı gerektirir. Bu tespit çalışması belediyenin öncülüğünde ancak üniversite ve ilgili Mühendisler Odası işbirliğiyle başarılabilir. Yapı stoku muayene ve risk analizleri yapılmadan Kastamonu’da gerçek anlamda bir ‘deprem odaklı kentsel dönüşüm’ çalışmasına girişmek doğru değildir. Kentsel dönüşümün yapılması halinde de yeni yapıların yörenin depremselliğine, yaşam tarzına ve kültürüne uygun ve ekonomik olarak üretilmesine özen gösterilmelidir. Kastamonu il genelinde bugüne kadar toplam 10 kamu binasının deprem dayanımlarının belirlenmesi ve gerektiğinde güçlendirme projelerinin hazırlanması yönünde Bakanlık koordinasyonunda çalışma yapılmıştır. Kastamonu ili genelinde 2 bin 221 adet bağımsız bölüm içeren toplam 550 adet yapının ‘Riskli Yapı’ olarak tespit edildiği bildirilmiştir. Bu yapıların 356 adedi Merkez, 22 adedi Araç, 7 adedi Azdavay, 48 adedi Cide, 3 adedi Çatalzeytin, 3 adedi Daday, 10 adedi Devrekâni, 4 adedi Hanönü, 2 adedi İhsangazi, 6 adedi İnebolu, 1 adedi Küre, 1 adedi Pınarbaşı, 5 adedi Seydiler, 24 adedi Taşköprü, 58 adedi Tosya ilçelerinde bulunduğu belirtilmiştir. Tespit edilen bu yapılardan, 2 bin 178 adet bağımsız bölüm içeren toplam 537 adet riskli yapının yıkımının gerçekleştirilmiştir. 130 bine yakın binanın olduğu Kastamonu’da bu rakam yüzde olarak çok düşüktür. Ne yazık ki Kastamonu’da kentsel dönüşümle ilgili çalışmaların yetersiz, amacından uzak ve zamana bırakıldığı söylenebilir. Çünkü; ‘Kentsel Dönüşüm Strateji Belgeleri’ kapsamında yapılan değerlendirme neticesinde; Kastamonu İli, Merkez İlçesi’nde yer alan bir kısım alanın ‘Riskli Alan’ olarak belirlenmesine yönelik teknik çalışmaların, Bakanlık koordinasyonunda Kastamonu Belediye Başkanlığı tarafından yürütülmekte olduğu bilgisi tarafımızla paylaşılmıştır. Kastamonu Belediye Başkanlığı ise 18 Şubat 2021 tarihinde yaptığı açıklamada Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Kültür Turizm Bakanlığı işbirliğindeNasrullah Meydanı ile Kastamonu Kalesi arasında kalan alanın riskli ve Kentsel Dönüşüm alanı olarak, Mehmet Akif Ersoy Mahallesi’ndeki 5.7 hektarlık alanın ise rezerv alanı olarak onaylandığı yönünde kamuoyuna açıklamalarda bulunmuştur. Oysa 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüşümü Hakkındaki Kanun’un yayımlanıp yürürlüğe girmesinden sonra, 19 Haziran 2012 tarihli Bakanlık yazısı ile 81 il Valiliği ile belediyelerden ‘riskli alan’ ve ‘riskli yapı’ tespit çalışmalarının başlatılması istenilmiştir. Bu çalışmanın 8 yıl sürmesi Kastamonu’nun depreme hazırlanmasında ciddi vakit kaybı yaşandığını işaret etmektedir. Diğer yandan Kastamonu Belediye Başkanlığı’nın bu konuda kamuoyuyla paylaştığı açıklamalarda Kastamonu’nun sahip olduğu tarihi dokuyu ayağa kaldırma vurgusu dikkat çekmektedir. Bu ifade; kentsel dönüşüm gerçekleştirileceği belirtilen riskli alanda yapılacak olan çalışmaların geçmiş belediye yönetimlerinde de örneklerine rastlamanın mümkün olduğu sokak sağlıklaştırma ve cephe giydirme çalışmalarıyla sınırlı kalacağına dönük bir kanaat oluşmasına yol açmıştır. Kastamonu il merkezi için tehlike ve risk analizi yapılmış ise detaylar kamuoyuyla şeffaf olarak paylaşılmalıdır. Bu şeffaflık sağlanmadan ‘kentsel dönüşüme başlıyoruz’ açıklamaları ya gömleğin düğmelerinin baştan yanlış ilikleneceği anlamına gelmektedir, ya da oluşan kamuoyu baskısını azaltmak, sorunun ötelenebildiği kadar ileriye ötelenmek istendiğini işaret etmektedir.
“DEPREM STRATEJİSİ VE EYLEM MASTER PLANI ŞART”
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü KAFZ’nda 60 ila 70 yıl aralıklarla M=7 ve üzeri şiddette bir deprem yaşanması ihtimalinin yüksek olduğunu tarafımıza bildirmiştir. Ayrıca Kastamonu’ya özel “Deprem Master Planı” hazırlanması noktasında enstitüye bir çalışma yapması konusunda ilgili bakanlıklar tarafından herhangi bir görevlendirme yapılmadığı da belirtilmiştir. Acilen bizzat sahada tavizsiz ve gerçekçi bir şekilde uygulanan, Kastamonu’ya özgü “Deprem Stratejisi ve Eylem Master Planı” oluşturulmalıdır.
“DEPREM DURDURULAMAYACAĞINA GÖRE, YAPILABİLECEK OLAN ÖNLEM ALMAKTIR”
Deprem Kastamonu’nun kaderidir. Bunu değiştirmek mümkün değildir. Deprem durdurulamayacağına göre, yapılabilecek olan önlem almaktır. Depreme karşı önlem ancak zarar azaltıcı çalışmalarla olabilir. Zarar azaltıcı çalışmalar depremde olabileceği öngörülen zararın daha deprem gelmeden önce olmaması veya azaltılması için alınması gereken önlemleri kapsar. Kastamonu’nun merkez, ilçeleri ve köyleriyle birlikte olası depremlere hazırlanması çalışmaları; tehlike analizinin yapılması, risk analizinin yapılması, zarar azaltıcı önlemlerin alınması, afet yönetimi organizasyonunun gerçekleştirilmesi sıralamasında yapılmalıdır. Çalışmalar tehlike analizinin yapılmasıyla başlamalıdır. Tehlike depremdir. Kastamonu’nun özellikle güneyi deprem üreten fay sistemleriyle kuşatılmıştır. Kente yakın diri fay hatları da mevcuttur. Kente yakın olan bu fayların üreteceği depremler Kastamonu ve çevresine ciddi zararlar verebilir. Ancak, bu fay sistemlerinin tümünün ciddi bir şekilde incelenip analiz edilmesi gerekmektedir. Kastamonu ve yakın çevresindeki fay sistemlerinin jeolojik, jeofizik ve sismolojik özellikleri ayrıntılarıyla incelenmeli ve deprem potansiyelleri ortaya konulmalıdır. Özellikle bu fayların tekerrür periyotları üzerinde durulmalı ve bunları sağlıklı olarak saptayabilmek için paleo-sismolojik çalışmalar yapılmalıdır. Kapsamlı fay analizleri dışında muhakkak Kastamonu ilinin, özellikle merkezin, mikro-bölgeleme çalışması yapılmalıdır. Bu çalışma ile ilin olası bir depremde nerelerinin depreme güvenli, nerelerinin zafiyeti olduğu ortaya konulacak ve ona göre önlem alınabilecektir. Tehlike analizinden sonra Kastamonu’da yapılması gereken diğer önemli bir çalışma kent ölçeğinde risk analizinin yapılmasıdır. Risk analizinden maksat bir deprem geldiğinde kentin nerelerine ve nasıl zarar verebileceğinin araştırılıp tespit edilmesi ve bunların maddi ve manevi bir muhasebesinin yapılmasıdır. Bu nedenle, risk analizi kapsamlı ve uzun soluklu bir çalışmadır. Kentin tüm bileşenlerinin yani; Yönetim, halk, altyapı, yapı stoku, çevre ve ekonominin ciddi bir şekilde elden geçirilmesini gerektirir. Kastamonu’yu depreme hazırlama işi sadece belediyenin görevi değildir. Bu işte Valiliğin ve Hükümet’inde önemli bir rolü olmalıdır. Yönetim Kastamonu’yu tehdit eden depremlere karşı tehlike ve risk analizlerini yaptırabilecek, zarar azaltma önlemlerini alabilecek ve deprem gerçekleştiğinde afeti yönetebilecek bilgi, beceri, donanım ve organizasyona sahip olması gerekmektedir. Bunun için de her türlü idari, yasal, hukuki ve mali altyapısını tamamlamış ve vakit geçirmeden çalışmalara başlanmış olunmalıdır. En önemlisi Kastamonu halkı depreme karşı eğitilmeli ve örgütlenmelidir. Deprem bilinci olmayan, deprem öncesinde, sırasında ve sonrasında ne yapacağını yeterince bilmeyen bir toplumla herhangi bir kent gerçek anlamda deprem güvenli hale getirilemez. Bu nedenle Kastamonu’da deprem konusunda bir halk eğitimi başlatılmalı ve bunun için de her türlü iletişim araçları kullanılmalıdır. Kastamonu halkı yaşadığı kentin bir deprem kenti olduğunun bilincinde olmalı ve yaşamını ona göre uyarlamalıdır. Evini ve iş yerini inşa ederken, buraları dekore ederken ve içinde otururken depremi unutmamalı ve depremde uyması gereken bir aile deprem planına sahip olması gerekir. Kısacası Kastamonu’da yaşayanların kendilerine özgü bir “sismik kültür” geliştirmesi şarttır.
Kastamonu’nun önemli bir kent bileşeni de altyapısıdır. Altyapı kapsamı içerisinde yol, köprü, içme ve atık su şebekeleri, barajlar, doğal gaz şebekesi, iletişim şebekesi gibi unsurlar yer alır. Bunların olası bir depremde devre dışı kalması afet zararlarının daha da fazla artmasına neden olur. Su şebekesinin hasar görmesi salgın hastalıklara, doğal gaz borularının kırılması yangınlara yol açar. Yol ve köprü hasarları kurtarma çalışmalarını engeller. Bu nedenle bir kentin depreme hazırlanmasında ilk yapılacak işlerden biri o kentin altyapısını deprem güvenli hale getirmektir. Kastamonu Belediyesi bu konuda çalışmalı ve şehir altyapısının depreme dirençli olup olmadığını bilimsel verilere göre ortaya koymalı, varsa eksikleri tamamlamalıdır. Depremin verdiği en büyük zararlardan biri de ekonomik zarardır. Özellikle büyük depremler yarattıkları fiziki yıkımla milyarlarca lira zarar verebilir. Mevcut yapı stokunun önemli bir kısmının ağır/orta hasar görmesi, bunların yıkılıp ortadan kaldırılması, yerine yenilerinin yapılması, bu sırada insanların geçici olarak iskân edilmesi büyük kaynak gerektirmektedir. Kuşkusuz, deprem sadece yapı stokuna değil, altyapı ve çevreye de büyük zararlar verir. Bu zararların giderilmesi de büyük rakamlara mal olur. Yıkım zararlarının dışında bir başka ekonomik kayıp da işgücü kaybıdır. İş kollarının tekrar eski haline gelip deprem öncesi performansa kavuşabilmeleri para ve zaman meselesidir. Dolayısıyla bu sürecin de mali risklerinin hesaplanması ve önlem alınması gerekir.”