Baharı beklerken ömrüm kış oldu,
Gözümde her zaman biraz yaş oldu,
En güzel duygular bana düş oldu,
Yorgunum dostlar, yorgunum artık,
Vefasız yıllara dargınım artık.
Bahar, bütün canlı varlıkların sabırsızlıkla beklediği bir mevsim. Sonbaharla kabuğuna çekilen doğa, kışın derin bir uykuya yatar. Toprakla beraber bazı canlı organizmalar dinlenmeye çekilir. İlkbaharda yeni bir hayat, uyanış başlar. Doğa yeniden seferber olur, üretim için. İnsanlar, baharın gelişini hep sabırsızlıkla beklemiş; adeta düğün, bayram yapmış. Bizim Nevruz buna en güzel bir örnektir, hem de 21 Mart gibi bir zamanda.
Baharda insanlar toprakla buluşur; ekinler ekilir, fidanlar dikilir. Doğada yeni bir yaşam mücadelesi gözlenir. Zira tabiat acımasızdır, geride kalan daima kaybeder, yok olur. Hep kazanmak, üremek ve üretmek üzerine kurgulanmıştır hayat. Doğa, kendine ayak uyduramayan canlıları derhal saf dışı bırakır. Güçlü olan, yola devam eder.
Baharla ilgili şiirler, şarkılar, sözler çoktur. İçerik itibarıyla en zengin materyal baharda vardır. Çiçeklerin önemli bir kısmı bu mevsimde açar. Herkes iyimser bir beklentinin içindedir. O zaman şu soru akla geliyor; şair, baharı beklerken neden kışla karşılaşmış? Öyle anlaşılıyor ki yorgunluk, bahar sevincinin önüne geçmiş. Vefasız yıllara küsmüş, darılmış. Vefasız yıllar dediğimiz vakit, yıllar mı vefasız, yoksa o güzelim yılları cömertçe harcayan insanlar mı? Doğada milyonlarca canlı türü var; insan bunlardan sadece biri. İnsanın hayat hakkı kadar, diğer canlıların da yaşama hakkı var. Ne var ki, gerçekte böyle olmuyor. İnsan denen varlıkçok bencil, her şey benim olsun istiyor. Diğer canlıların yaşam hakkını elinden alıyor.
İnsanlar doğayı tahrip etmekle kalmıyor, havayı da bozuyor. Yer yüzünde kazılmadıktoprak kalmadı. Sular hoyratça kullanıldı. Yakın gelecekte herkes su sıkıntısı bekliyor. Atmosfer derseniz, o da nasibini aldı kirlenmeden. Küresel ısınma sözü, doğru bir gerçeği ifade ediyor. Sonuçlar şimdiden görülmeye başlandı. Kuraklık ve susuzluk en büyük tehlike olarak kapımıza dayandı. Buna bağlı olarak, elbette açlık da gelecek, hiç merak etmeyin.
Sözü şuraya getirmek istiyorum. İnsanlar doğayı çok hor kullanıyor. Her şey kirleniyor.Bu gidişin sonunda doğal dengeler bozulacak, beklenmedik durumlarla karşılaşacağız. Görmediğimiz hava hareketlerine tanıklık edeceğiz.Toprak da tepki koyacaktır mutlaka. Yeni varlıklar meydana gelecek, bazıları zararlı da çıkabilir. Bunların dünyaya uyum sağlaması pek kolay olmaz. Somut örnekler çok, hem de günümüz dünyasından.
Korona denilen virüs, canlı bir varlık mı? Evet. Nasıl çıktı ortaya? İnsanlık tarihinde böyle bir canlı yok. Diyorlar ki, bir kişi on kişiyi etkileyerek giderse,bunun sonucu ne olur? Sanırım altıncı, yedinci işlem sonunda milyar sayısına ulaşmak mümkündür.
Dünyanın en güçlü sağlık kurumları, ilaç şirketleri aşı veya ilaç üretmek için gece gündüz çalışıyor. Bu iş için milyar Dolarlar harcanıyor, para su gibi akıyor. Henüz çare bulunmuş değil. Bilime duyulansaygı dolayısıyla bir aşının bulunabileceği şimdilik ümit ediliyor. Diyelim ki aşı veya ilaç bulundu. Önümüzdeki yıllarda, doğal denge bozukluğundan kaynaklanan yeni virüsler ortaya çıkarsa ne olacak? Binlerce insan ölmeye başlarsa bu nasıl önlenecek? Bugünkünden daha ağır bir sorunla karşılaşmak her zaman mümkün.
Bugüne kadar bazı salgın hastalıklar görülmüş. Fakir, yoksul bölgelerde binlerce insan ölmüş. Çağdaş dünya bunları eğitimsizlikle, cahillikle izah etmiş. Bu sefer öyle olmadı; hem de en büyüklerden başladı sıraya dizmeye. Sanki karpuz tarlasından ürün devşirir gibi. ABD perişan; İtalya, Fansa, İspanya çok zor şartlarla mücadeleyi yürütüyor. Almanya biraz dayanıyor. Aşı gibi kesin bir çözüm bulunmadıkça risk her an kapımızda bekliyor. İnsanlığın işi şimdi gerçekten zor. Şu an bilim aciz kaldı. Hastalık klasik yöntemlerle önlenmeye çalışılıyor. Virüs yok olmadı, hepimiz tedirginiz, korkuyoruz.
Biz baharı ne kadar da özlemiştik. Kışın kar yağmadı; suya, yağmura hasrettik. Nevruz bayramını kutlamaya hazırlanıyorduk. Baharımız kâbusa dönüştü; Mart, Nisan dedik, bitirdik;şurada Mayıs da gidiyor, bakalım Haziran nasıl geçecek? Üniversiteler dahil, her düzeydeki okullar açılmayacak. Uzaktan eğitim yöntemiyle dönem tamamlanacak. Peki, bu yöntem sağlıklı mı? Hiçbir yöntem örgün eğitimin yerini tutamaz. Başka çare var mı derseniz, şu an yok.
Mesele sadece sağlık ve eğitimden ibaret de değil. Ekonomi ne olacak? İnsanların sağlığı elbette önceliklidir ama yemek de şart. Aç nereye kadar gidebilirsiniz ki? İş olmayınca aş da olmaz. Birbirine bağlı bir sarmal, özellikle zayıf ekonomileri perişan etti. Dünyada bir dram yaşanıyor, bunun sonuçları nasıl atlatılacakgöreceğiz. Mevcut sistem, insanlara adeta öl, kurtul diyor. Başka bir ifadeyle altta kalanın canı çıksın.
Baharı beklerken kışla karşılaştık. Yorgun yıllar asıl bundan sonra gelecek. Şarkılar doğru söylüyor ama bizim işimize gelmiyor. Bir de hiç sıkılmadan “ah bu şarkıların gözü kör olsun” diyoruz. Asıl beddua edilmesi gerekenler, doğayı ve doğal dengeyi bozanlardır.Bir anlamda, doymak bilmeyen büyük oburlar.Bunlar için güzel bir söz söylenir; gözünü toprak doyursun. Ama biz yine de ümidimizi kesmeyeceğiz. Derdini veren Allah, dermanını da verir; yeter ki aklımızı, bilimi kullanalım, araştıralım.
MUSTAFA ESKİ