Topraksu’nun efsane bölge müdürü Mete Tufan ve cemiyet hayatımızın saygın ismi Muhsin Altındağ ile bir araya geldik, onlar anlattı ben dinledim, Kastamonu’yu konuştuk, kah güldük kah ağladık, ihtiyar delikanlılara bir kez daha hayran kaldım…
Yaş 70, gençlere örnekmiş.
Birkaç hafta önce bir yazı yazmış ve ilimizde batan çok ortaklı işletmelerin dökümünü yapmak için yardım çağrısı yapmıştım, öyle ya başarısızlık hikayelerinden ders çıkararak başarı hikayeleri yazmak mümkün…
Devlet adabı görmenin getirdiği hassasiyetle “dosya” ile geldiler buluşmamıza, hele Muhsin Altındağ’ın şehir içi trafik sorununa dair “teknik resim” çizimlerini görünce arkama aşıyordum yeminle.
(Kastamonu Üniversitesi’nin ismini değiştirme mevzusu fena canlarını sıkmış, ilimizde üniversite kurulması için yıllarca mücadele etmiş insanların bugün içlerinin yanması doğal…
Ne diyeyim “Takılmayın” dedim.)
Yakın tarihimizde sonu kederle biten çok ortaklı işletmeler hakkında bilgi aldım çokça?…
“Candaroğulları Isı Cam Fabrikası, Dokuma Kooperatifi, Yerli Malı İhracat Şirketi ve devamında kurulan İnkilap Tuğla ve Kiremit Fabrikası, Süt Fabrikası” misal, her biri ayrı hicran.
Sondan başlarsak, Süt Fabrikası’nı niçin işletemedik, “KKV, BİNKA, Diyanet Vakfı, özel girişim” işbirliğinde nasıl batırdık, köylünün sütünü peynire çevirmek ve yerel bir marka yaratmak çok mu zordu, üç kuruşa ne diye sattık fabrikayı, arazisi dahi kalsaydı bugün, KKV için büyük sermaye olmaz mıydı?…
Süt Fabrikası’nı batırma hikayemiz, çok ortaklı yeni süt fabrikalarına başarı hikayesi olacaktır kuşkusuz.
Yerli ürün ihraç etmek için kurulan, ancak kurucu ortaklarının daha sonrasında fikir değiştirerek “tuğla ve kiremit” imalatına dümen kırdıkları çok ortaklı şirketin hikayesi ise ayrı keder, “Çok ortaklı şirket” kavramını şehrimizde yerle bir etmek için mesai harcanmış bir proje adeta…
Sarımsak, kendir, yumurta satmak amacıyla kurulup kiremit sanayisinde soluğu almak, mantık alacak iş değil.
1968 yılında Vali Hasan Basri Kurdoğlu yeniden canlandırmak ister Kastamonu Dokuma Kooperatifi’ni. Mülki idarecilerden bir heyet oluşturur, kapı kapı üyelerin evler ziyaret edilir, bu sayede Banka Sokak’taki Yeni Melek sinemasında kooperatif genel kurulu toplanır. Mevcut yönetim çuvallar ne var ki. Hikayenin ardı pek kederli…
Kastamonu Dokuma Kooperatifi’nin yüzlerce üyesi vardı, tezgahları evlere kooperatif verir, tezgah bedelini 4 eşit taksitte alırdı, Sanayi çarşısında kooperatifin boyama atölyesinde Adana’dan getirilen iplik boyanır ve evlere dağıtılırdı, geçtiğimiz yüzyılın ortasında örnek bir “yerel kalkınma” modeliydi.
(Muhsin Altındağ, “Kızlar evlenirken koca evine dokuma tezgahını beraberinde götürürdü, dokuma bilmeyen kız makbul sayılmazdı” diye anlattı…
Üreten Kastamonu’dan tüketen Kastamonu’ya.)
Candaroğulları Isı Cam Fabrikası…
En yakın hüzün.
Tufan ve Altındağ’a paylaştıkları bilgi için teşekkür ediyorum, canlı tarih, yürüyen ansiklopedi her ikisi de…
Ne varsa ihtiyar delikanlılar da var.
- ••
Not:
Kastamonu Havalimanı’na toplu ulaşım ile ilgili şikayetler geliyor epey zamandır, gitmek dert, gelmek dert…
Taksi işletmesi ihalesine giren olmuyor, kurtarmıyor taksi işletmelerini sirkülasyon.Mini otobüs servisi vardı, kaldırılmış.
Özel Halk Otobüsü işletmesi hizmet veriyor, “İki dolmuş var, millet nereye sığacak?” şeklinde feveran üstüne feveran…
150 yolcuya, 50 yolcu kapasiteli toplu ulaşım mı?
Valiz nereye konacak, fotoğraf göndermişler telefonla çekip, millet üst üste, valizler yerde…
Uluslararası standardında havalimanında toplu ulaşımın sağına soluna bir el atmak lazım değil mi?