Dilbilim ve Çeviribilim alanında dünyanın sayılı bilim insanlarından olan hemşehrimiz pof. Dr. Sakine Eruz, Anadolu topraklarında yeşermiş çokkültürlülük kavramı ile son yıllarda Avusturya ve Türkiye arasında muazzam bir kültür köprüsü kuruyor.
Geçtiğimiz yıl Ekim ayında Kastamonu’da “Osmanlı Devleti’nde Çokkültürlülük” başlıklı sergisini açarak yılların mesleki tecrübesini evrensel bir dil ile ama içine yerelin de karıştığı bir sergi açmıştı Hocamız Prof. Sakine Eruz. Ve bu sergi benzer içeriklerle hem ülkemizde hem de dünyanın birçok şehrinde ilgilileri ile buluşmuş, dünyaya Osmanlı’nın ve Anadolu’nun çokkültürlülüğü aktarılmıştı. Bu serginin on altıncı durağıydı Kastamonu ve kentimize gelmeden önce de Graz Üniversitesi, Çeviribilim Bölümü’nde de iki dilli olarak açılmış ve aynı zamanda bu üniversitede kalıcı sergi haline getirilmişti. Yani Hocamız, Avusturya ve Türkiye arasında kültür köprüsünü daimi olarak kurarak hem Kastamonu hem de ülkemiz adına büyük bir onuru yaşatmıştı.
Şimdi ise yine başında bir hemşehrimizin olduğu oldukça önemli proje ile iki ülke arasındaki kültür köprüsü daha da geliştirilirken başat rollerden birini de yine Sakine Hocamız oynuyor.
Taşköprü doğumlu Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar’ın yönetiminde “Prof. Dr. AndreasTietze (1914-2003) – Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugati” başlıklı proje ile Türk Dilinin gelişim evrelerinden biri hem Avusturya hem de Türkiye yakın tarihi içinde incelemeye tabi tutuluyor.Bu değerli sözlükler Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Emine Yılmaz ve Prof. Dr. Nurettin Demir editörlüğünde yayına hazırlanıyor.
Geçtiğimiz günlerde 11- 12 Nisan tarihlerinde Graz Üniversitesi’nde bu projenin tanıtıldığı bir etkinlik gerçekleştirildi. Etkinlik Graz Üniversitesi Çeviribilim Bölümü ve Altınbaş Üniversitesinin işbirliği ile düzenlendi. Bu etkinliğe özel olarak da Prof. Dr. SâkineEruz Hocamız Avusturya makamlarının daveti ile katılarak 19. yüzyıldan başlayarak Avusturya’daki Türkoloji geleneğini ele almış ve konuyu Tietze’nin sayısız çalışması üzerinden günümüze getirmiştir. Hocamız kısaca Graz Üniversitesi Çeviribilim Bölümü ve Viyana Büyükelçiliği’nde Avusturyalılara Avusturyalı Türkologları anlatmış.
Hocamız Sakine Eruz, yaptığı çalışmalarla ve sunumunda Avusturya’da ilk Türkoloji çalışmalarını başlatan, Avusturya Bilimler Akademisi’nin kurulmasına önayak olan, on ciltlik Osmanlı Tarihi’nin yazarı tarihçi, Türkolog, bilim adamı, çevirmen Joseph vonHammerPurgstall’ın (1774-1856) eserlerinden yola çıkarak, Tietze ve ünlü tarihçi Hammer hakkında da bilgiler vermiş.Bir Türk tarihi hayranı olan Hammer’inOğuzname’denalıntıladığı “İyilik yap denize at, balık bilmezse halik bilir” özlü sözünü de Avusturyalılara da hatırlatmış.
Hocamız, her iki ülke içinde çok önemli bir isim olan Tietze içinde, 1937 yılında Avusturya’daki siyasi ortamdan uzaklaşarak Türkiye’ye göç etmesi, çok sayıda eseri Türkçeye ve Almancaya çevirmesi, daha sonraAmerika’ya giderekTürkçe ders kitapları yazması, Türkiye Bilimler Akademisi’nin yayına hazırladığı devasa sözlüğü ilişkin çalışmaları ve Ermenice harflerden Latin alfabesine transkribe ederek ilk Türkçe roman olarak kaynaklara geçen, 1851 yılında HovsepVartanyan tarafından kaleme alınan “AkabiHikâyesi” hakkında bilgiler vermiştir.
Hocamız tarafından aynı sunum Graz Üniversitesi’nden sonra 12 Nisan tarihinde de Viyana Büyükelçiliği’nde çok sayıda öğrenci, akademisyen ve devlet adamının katılımında Almanca ve Türkçe olarak iki dilli yapmıştır.
Velhasılı, Prof. Dr. Sakine Eruz emekli bir bilim insanı olmasına karşın, durmaksızın üreten, ürettiğini paylaşan, doğduğu ve yaşadığı toprakların değerlerini yücelten, dünyaya açan bir kişi olarak karşımızda abide şeklinde durmaktadır. Avusturya makamlarınca özel davetle ülkelerine çağırılan, üniversitelerinde çalışmaları kalıcı sergi haline getirilen Hocamız, Oğuzname’den alıntıyla iyiliğini yapıyor, evrene savuruyor ve hiçbir karşılık da beklemiyor. Belki bu onun yüce gönüllü ve mütevazı kişiliği ama en azından değerli bir hemşehrimiz olarak Kastamonu denizdeki balık olup “iyilikleri” görmesini bilmeli hatta pamuklara sarıp korumalıyız…