Nasıl bir il olduysak artık, İl Genel Meclisi’nin yerel parlamenterlerinden oluşan komisyon ilimizdeki iki resmi kurumun yetkililerinden işbirliği istiyor, kapı duvar iyi mi?
Hani devlet, milletin hizmetkarıydı?
Üstelik “Çevre ve Sağlık” mevzusunda, şehir kanalizasyonu ve sanayi atıklarının yarattığı kirliliğin nedenleri ve kapsamına dair bir inceleme raporu hazırlamak namına…
Toplumsal yaşamı direkt damardan etkileyen iki husus.
Çevre ve Sağlık Komisyonu Başkanı, İl Genel Meclisi oturumunda açıkladı, araştırması mevzusu üzerine konu ile ilgili iki kamu kurumunun kapısını çaldıklarını ancak muhatap bulamadıklarını, saha incelemesine de bu iki kurumdan refakatçi katılmadığını…
Yazılı cevap istemiş komisyon, ona da cevap vermemiş bu iki kurum.
Hal böyle olunca…
Çevre ve Sağlık Komisyonu’nun hazırladığı raporun yüzeysel kalmasına şaşırmamak gerekiyor.
İşin asıl garip olan tarafı, Çevre ve Sağlık Komisyonu raporu İl Genel Meclisi’nde görüşüldükten sonra komisyonu muhatap almayan bu iki kamu kurumuna gönderildi…
Okurlar mı sanıyorlar acaba?
İl Genel Meclisi’nin kurumsal kimliğini ve elinde memleketin faydasına bir inceleme konusu ile müracaat eden komisyonun hevesini takmayan bir kamu yönetim anlayışını nasıl açıklamak gerekir açıkçası bilmiyorum…
İzah edene de aşk olsun.
Yerel parlamentere açılmayan kapı…
Düz vatandaşa nasıl açılır?
Madalyonun diğer yüzünden bakarsak, yahut İl Genel Meclisi ve dolayısıyla komisyon mu kusurlu, ha bire komisyon kurup kamu kapılarını çala çala amir ve memurları bıktırdılar mı canlarından yoksa?…
Anlaşılır iş değil.
- ••
Not:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen Şehircilik Şurası’nda konuştu önceki gün…
“Modern dönemle birlikte gelişmeye başlayan makine, çelik teknolojisi tahayyül edilemeyecek bir güç veriyor. Diğer varlıklara ve canlılara saygı anlayışı, paylaşma kültürü yerini tahakküme bıraktı. Bu güç adeta bir güç zehirlenmesine dönüştü. Beraberinde de yabancılaşmayı getirdi. Böyle olunca da insan sadece kendine değil, ailesinden çevresine, içinde yaşadığı toplumdan dünyadaki diğer varlıklara kadar her şeye yabancılaştı. Tüm varlıklar yaradılışta sınırsız güç mücadelesinde kontrol altına alınması gereken rakiplerdir. İnsanın heveslerinin bu derece kutsandığı bir başka dönem bu derece vaki değildir.”
Evrensel tespitleri içeren bu sözlerin altına imza atılmaz mı?..
Şehir kavramının günümüzde geldiği acı hali en derinden anlatmıyor mu?
“Zihinsel yozlaşmanın menfi etkisini en çok çarpık şehirleşmede görüyoruz” tespitinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’nin Manhattan bölgesini işaret ederek, “Tamam da Manhattan’ın nesi var? Yazın o aydınlık günlerinde bile bir karanlık dünyaya girersiniz. Aydınlık yok. Günümüz şehirleri insana huzur vermiyor. Beton, beton, beton. Orada ruh yok. Huzur yok.”…
“Beton, beton, beton”.
AK Parti gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gerekse diğer temsilcilerinin ağzından bir süredir şehircilik olgusu üzerine değerli tespit ve önerilerde bulunuyor…
“Yatay mimari”, “Yeşil alan”, “Kültürel doku” misali.
Çizilen tablo evrensel değerler ile yerel kültürün birbirinin içine ustaca yerleştirildiği bir kompozisyonu resmediyor…
Hayal etmek bile başlı başına bir keyif.