“Kastamonu Kültürü” serisinde 7. cilde ulaştı
- Eğitimci-Yazar Ata Erdoğdu, yarım asırdır sabırla sürdürdüğü “Kastamonu Kültürü” konusundaki araştırma çalışmalarını içeren kitaplarının sayısını yediye ulaştırmanın haklı huzurunu, gururunu ve mutluluğunu yaşarken 8. cilt için de kolları sıvadı.
- Erdoğdu, “Vatan bildiğimiz, havasını teneffüs ettiğimiz bu topraklara çok borcumuz var. Bu borçları ödemenin bir yolunun, geçmişi ile gurur duyan ve ona layık evlat olabilmek olduğunu düşünüyorum. Ataların miras bıraktıkları zengin ve çeşitli kültürel değerleri gelecek nesillere taşıma görevi bizim. Kendi adıma, bu görevi yerine getirdiğimi düşünüyor ve bunun huzurunu hissediyorum” diye konuştu.
Kastamonu’nun farklı ve zengin kültürel değerlerini araştırmaya devam eden Emekli Milli Eğitim Şube Müdürü, Eğitimci Yazar Ata Erdoğdu bu çalışmaları içeren kitaplarının sayısını yediye çıkardı. Sekizinci kitabının Kastamonu’da yaşanan afetleri konu alacağını açıkladı.
Erdoğdu, çalışmaları ve bunların sonucu olan kitaplarıyla ilgili şöyle konuştu:
“İnsan olarak görevimiz kendimize olduğu kadar içinde bulunduğumuz topluma hizmet etmektir. Hizmetten amaç, verilen görevleri yerine getirmek kadar, verilmemiş, millet menfaatine yönelik görevler de üstlenerek geride eser bırakmak, geçmişten gelen mirasa sahip çıkmak, yaşatmak, bizden sonra geleceklere teslim etmektir. Yokolmaya, unutulmaya terk edilen onlarca kültürel mirasa bugün sahip çıkamazsak, yarın çok geç olacağını defalarca gündeme söyledik. Bugünkü Kastamonu kadar, dünkü Kastamonu’yu da tanımak ve tanıtmak gerekiyor. Bugünü tanıdıktan sonra, geçmişteki özelliklerimizi, yapımızı tanımamız gerekecek.
İşte benim de yapmak istediğim bu! Geçmişten bir şeyler bulup bunu gençlere, gelecek nesle aktarmak. Yaptığım araştırmaların sonucunu, ulaştığım bilgileri, çekebildiğim veya bulabildiğim fotoğrafları okuyucularımla paylaşmamın görevim olduğunun bilincindeyim.
2020’li yıllara geldik. 1950’li yıllardan bugüne geçen zaman 70 yıl. Dile kolay, bir ömür demek bu sayı. O yıllarda güzel, sonuç alınan, o günlere ayna tutan çalışmalar yapılmış. Ama biz Kastamonu olarak 1950’li, devamında da 1980’li yıllarda yaptığımız birkaç araştırma ve tarama çalışması dışında bir şey yapamamışız. Taş üstüne taş koyamadık desek yeridir. Eldeki yaşanmışlığın kaydını yapamadık. Hem de bu alandaki teknolojinin ve imkânların baş döndüren bir hızla geliştiği dönemde.
1970’li yıllarda başlayan araştırma, tarama hastalığı 50 yılı geçen sürede olgunlaştı, zenginleşti. Bu sürede elde edilen bilgi ve belgeler zaman zaman kitap olarak, gazete ve dergi sayfalarında okuyucusu ile buluştu. Yaşımız 70’i geçti. Eski performansı da o yılların imkânlarını da bulmak zorlaştı.
Amatörce yapılan bir hizmetin sonucunu bağlamak niyetiyle çalışmalarımı beşinci ve altıncı ciltlere ilave olarak yedinci cildi de tamamlamak arzusundayım.
50 yıllık çalışmanın sonunda elde ettiğim bilgi, belge ve fotoğrafları yedi ciltte topladım. Kastamonu Kültürü kitap serimizin konuları neler?
Kastamonu Kültürü birinci cilt; 1991 ve 1992 yıllarında ilk baskılarıyapılan Kastamonu Folkloru 1 ve 2’yi tek cilde indirmekle oluştu. Aynı konuları çıkarmak ve yazı puntosunu düşürerek 600 sayfalık bir kitap meydana geldi.İl’in tanıtımı, halk türküleri, maniler, atasözleri, bilmeceler, batıl inançlar, yemekler, kıyafet, hatıralar, evlenme adetleri, halkoyunları, evler, el sanatları, çocuk oyunları, efsane, menkıbe, ninniler ve dil konusunda Kastamonu kültürünü tanıtmaya çalıştım.
İkinci cildin birinci bölümü; 1993 yılında öğretmen ve öğrencilere kaynak olması amacıyla hazırladığım ‘İlimiz Kastamonu ve Karadeniz Bölgesi’ kitabının güncelleştirilmiş biçimidir. Kastamonu el dokumacılığının yeniden başlatılmasını başardığım çalışmalarımın bir hikâyesini ise 2008 yılında kaleme aldığım ‘Kastamonu El Dokumacılığı’ kitabın ikinci bölümünü oluşturdu. Üçüncü bölümde ise yeni bir konu yer alıyor. ‘Unutulmaya Yüz Tutan El Sanatları İş ve Meslekleri’ de bu cilde alarak Kastamonu Kültürü 2’yi tamamladım.
‘Oyun ve Eğlenceler’ başlığında; çocuk oyunları, kadın ve erkek seyirlik oyunları üçüncü cildin ilk bölümünde yer alıyor. ‘Yol Durakları’ isimli araştırma ve belgesel çalışmamı bu cildin ikinci bölümüne koyarak Kastamonu Kültürü 3’ü hazırladım. Kastamonu Kültürü 3’ün son bölümüne, Kastamonu’yu dünyaya tanıtmayı başaran Mahir Dağlı anısına,‘Kastamonu Davul Kültürü ve Karayılan’ isimli çalışmayı yerleştirdim.
2012 yılı, Balkan Savaşı’nın yüzüncü yılıydı. Hem bu savaşta şehit olan dedemin ve diğer şehitlerin, hem de aynı yılda doğan amcamın ve annemin hatıralarına hazırladığım ‘Amcamın Gözyaşları’ dördüncü cildin birinci bölümünde, Kıbrıs’ta kaldığım iki yılın hatırası olarak da ‘Kıbrıs’ta İki Yıl’ çalışmamı ikinci bölümde sundum.
Kastamonu Kültürü 4’ün üçüncü bölümünü ise; benim için yapılmış ve yazılmış olanlar ile benim gazete ve dergilerde yazdığım kültürel konular yer aldı.
Son bölümde, “Kastamonu’dan Beş Kültür Adamı” başlığını kullandım. Kastamonu’nun yetiştirdiği kültür adamlarından beşini tanıtmaya ayırdım. Bunlar benim yol göstericim, örnek aldığım, çalışmalarından faydalandığım kişilerdi. Bu kişiler 1950-1960’lı yılların Kastamonu kültürüne damgası vuran şahsiyetler. Kastamonu’nun son kültür değerleri bunlar. Yapılmış çok işleri, söylenecek çok sözleri var.
Kastamonu Kültürü 5’in ilk konusu kendir. Bir zamanlar Türkiye birincisi olarak gururlandığımız, önemli kazanç kapısı olan kendir. Ekmeğimiz aşımız, gelir ve geçim kaynağımız. 2000’li yıllarda unutulmaya yüz tutan bu tarım ürününü yeniden nasıl geri döndürürüz hesabını yapıyoruz. Bu talep sadece Kastamonu’nun değil Türkiye’nin talebi.
1996 yılında Kastamonu’da el dokuma sanatını geri döndürmeyi başardık. Başaramadığımız kendir ve keten dokumacılığı. Keteni, 1980’li yıllarda, kendiri de, 2000’li yıllarda kaybettik. İşte iki sanayi bitkisi. Karnımızı doyuracak, sırtımıza giyecek, mutfağımıza yağ olacak bu bitkileri üretmekten vazgeçtik. Biz değil, Türkiye vaz geçti. Günümüzde keten ürünlerini de kendir ürünlerini de ithal etmek zorunda kaldık. Seçeneğimiz var mı? İşte bu cildin iki konusu: ‘Kendir’ ve ‘Keten’.
Üçüncü konu; ‘Yaylacılık’ Araç, Çatalzeytin ve Tosya başta olmak üzere Küre, Daday Bozkurt köylerinden bazılarında hala yaşatılan yaylacılığın geçmiş yaşantılarını ve kültürel özelliklerini ve farklılıkları bulmaya çalıştık. Tabiat harikası, güzellikler diyarı yaylalarımızın unutulmaya ve teknolojik özelliklere yenik düşen kültür değerinin ne hale geldiğini göstermeye ve anlatmaya çalıştım.
Beşinci cildin dördüncü konusu; ‘Pazar Yerleri ve Panayırlar’. Bu iki ticari konunun geçmişteki serüvenini, tarihi geçmişini görmek gerekecek. Cumhuriyet öncesi ve Cumhuriyet döneminde pazar yerleri nasıl ve nerelerde idi. Panayır dediğimiz ticaret, kültür, eğlence, spor etkinliklerinin geçmişteki yaşantısı nasıldı? Panayırların tarihteki ve Kastamonu Eyaletindeki yeri neydi? Bilmediğimiz duymadığımız panayır yerleri nerelerdedir. Teknolojik gelişmelerin; 20. yüzyılın son çeyreğinde panayırlara biçtiği görüntü neydi?
Kastamonu Kültürü altıncı cilde geldiğimizde ise; ilk konu ‘Hamam Kültürü’. Anadolu’nun her tarafındaki hamamlarda yaşandığı gibi Kastamonu ve bazı ilçelerinde bulunan hamamlarda da eskiden beri yaşanan kültürel değerler vardır. Bu değerlerden bulabildiğimizi sizlerle paylaşmak gençlerimize duyurmayı istedik.
Bu ciltteki ikinci konu, ‘Bağ, Bahçe ve Tarla Kültürü’. Tosya bağları ile Taşköprü kale kültürü. Devamında ise, Kastamonu genelinde bahçe ve tarla kültürü ile ilgili değerler, üretim, çeşitlilik ve yardımlaşma bu bölümün konusu oldu.
Bölümün üçüncü konusu ise,‘Geleneksel Yapı Kültürü’. İl genelinde geçmişten günümüze gelen yapı kültürü değerlendirilmiştir. Çatalzeytin’den Cide’ye, Araç’tan Tosya’ya, Azdavay’dan Hanönü’ne kadar yapılardaki farklılıklar ve benzerlikler nelerdir. Farklı alanlarda kullanılan yapı malzemeleri. Alandan ve yazılı kaynaklardan faydalanılarak oluşan bu bölümün Kastamonu’nun farklı ve konak dışında fazla el atılmamış değerlerini görmeye çalıştık. Çalışmalarımızı fotoğraflarla zenginleştirerek hem görsel hem de alan bilgilerini kaynakları ile sunmaya çalıştık. Eksik ve hatalarımız için tenkitlerinize her zaman açık olduğumuzu yeniden hatırlatma ihtiyacı duyuyoruz.
Nihayet yedinci cilt! Üç konu aldık bu çalışmada: ‘Eğitim’, ‘Sağlık’ ve ‘Geçmişe Bakış’.
Kastamonu ilinin eğitim kurumları. Osmanlı döneminden Cumhuriyet dönemine ve Cumhuriyetin 50. yılına kadar yapılanlar, yaşananlar günlük gazete ve konuya uygun kaynaklardan taranarak hazırlanmıştır.
Şimdi de 8. cilt çalışmamızda afet konusunu ele alacağız.
2010 yılı, tüm dünyada salgın yılı olmuştur. Tüm ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de salgınla ilgili değişik tedbirler alınmıştır. Maske, mesafe ve temizlik! Bunlarla da yetinilmedi. Düğünler, bayramlar, eğlenceler, dost ve akraba ziyaretleri ertelendi. Çocuklar ana babalarının yanına yaklaşamaz oldu. İşte bu salgın bize 150 yıl önce yaşanan ve en çok Kastamonu ve çevresini etkileyen frengi hastalığını hatırlattı. Buradan yola çıkarak salgınları, sağlık sistemini, adet ve geleneklerimizi hatırlayalım istedik.
Geçmişin hatıraları, miras yapılardan ayakta kalanlar, dünde yaşanmışlar! Bunlara cevap arayan çalışmamızı da İl Halk Kütüphanesi’nde bulunan eski yılların gazete ve dergilerini karıştırarak hazırlamaya gayret ettim. Yedi ciltlik bu çalışma toplam 4 bin 200 sayfada toplandı. Sekizinci cilt için Afetler konusunu çalışmaya başladım.
Vatan bildiğimiz, havasını teneffüs ettiğimiz bu topraklara çok borcumuz var. Bu borçları ödemenin bir yolu; geçmişi ile gurur duyan ve ona layık evlat olabilmek olduğunu düşünüyorum. Ataların miras bıraktıkları zengin ve çeşitli kültürel değerleri gelecek nesillere taşıma görevi bizim. Kendi adıma, bu görevi yerine getirdiğimi düşünüyor ve bunun huzurunu hissediyorum.”
CENGİZ MUHZİROĞLU