Geleneksel yaz dönemi Valiler Kararnamesi çıktı, mülki idarenin devamlılığı namına ilimiz kararnameyi kazasız belasız atlattı, vekalet asalete döndü…
Vali vekili olarak ilimize görevlendirilerek asaleten atanması öncesinde bir anlamda arife sevinci yaşayan Gaziosmanpaşa Kaymakamı Yaşar Karadeniz, dün itibarıyla bayramı görmüş oldu.
Aksi bir durum vukuu bulsaydı zaten…
Vali Karadeniz bir yana, ilimiz için çok büyük ayıp olurdu.
Çifte kavrulmuş bir durum olduğu için…
Tebrikler de duble porsiyon kıvamında olacak illa ki.
Çiçekçi esnafına gün doğacak…
Ekonomi can bulacak.
GSM şirketleri ve Telekom yaşayacak…
Telefonlar susmayacak.
Ramazan sonrası gelsin çaylar, gitsin oraletler…
Kuru pasta, çerez, simit.
Allahvere ilimizde vali değişimleri kısa aralıklı…
İl ekonomimiz batacak aksi halde.
Ne var ki bari bu sefer İçişleri Bakanlığı epey bir süre Kastamonu’yu kararname dönemlerinde unutsun artık…
Vali ili tanıyıp tam hizmet kıvamına gelirken ocağın ateşini söndürmek hem valiye hem de memlekete yazık ediyor çünkü.
Gerçi İçişleri Bakanlığı kulağının üstüne yatsa…
Valinin gözü dışarı kayıyor.
İlimizde valilik zor zanaat malum…
İki yıl sabredene madalya takmak lazım.
Vali Karadeniz’e görevinde sabır diliyorum…
Sayılı gündür geçer.
•••
Not:
Annemden ve teyzemden şikayetçiyim…
Hayallerimi yerle bir ettiler.
Annem Nuriye Hanım ve teyzem Şahizer Hanım ev emekçiliğinde ellerine kolayına su dökülmez iki üstattır…
Aşçılığın efsane kuralı olan “İyi malzemeden kötü yemek çıkabilir ama kötü malzemeden asla iyi yemek çıkmaz” tespitini geçersiz kılıp, taşı kaynatsalar suyu içilecek iki lezzet duayenidirler.
Ekmeğin arasına soğan koyup verseler…
Yalvar yakar tarifini isteyeceğiniz bir “ekmek arası” çıkar ortaya.
Ne acıdır ki…
Resmen olmasa da fiilen mesleğe nokta koymuşlar ama.
Allah affetsin nimete edeceğim laf için…
Konsorsiyum oluşturarak geçtiğimiz akşam masaya koydukları baklava bırakın sınıfta kalmayı, okuldan atılmayı hak ediyordu.
Geçtiğimiz Ramazan annemin marketten hazır yufka alıp yaptığı garip biçimli baklavayı yine bu satırlara düşürünce akıllanmış olacaklar ki, yufkasını gün boyu kendileri yaptılar, oruç kafaya ne emek ne emek, hatta kızımı da PAF takımında sahaya sürdüler…
Sandık ki akşama 40 kat, iç açıları toplamı 180 derece olan üçgen şemalli, neneden miras geleneksel ev baklavası arzı endam edecek.
O baklavayla aranızdaki yeme ilişkisi ancak “yumulma” tabiri ile tarif edilebilir…
Şerbet çeneye doğru vermedikten sonra, hakkı verilmez ilk ısırışta ağızda tuz buz olan Kastamonu ev baklavasının.
Ne gezer, “Tırtıl” nam bir tatlı zuhur etti masada…
Asla tanışık olmadığım ve olmaya da niyetim olmayacak.
Önce anneme, sonra teyzeme baktım acı acı…
İki efsanenin bitişiydi o an.
Allah kimseyi bu acıyla sınamasın…
Ancak yaşanır; anlatılmaz.