Birinci Dünya Savaşı nihayetlendi, savaşın galibi İtilaf devletleri Osmanlı yurduna çöktü, işgalin yanı sıra katmerli bir öç alma başladı…
“Mahkeme” kuruldu.
“Ermeni tehciri” iddiası ile yapılan yargılamalar başı tuttu, İttihatçılar köşe bucak toplandı, işgal kuvvetleri yetmezmiş gibi memleketin (güya) Hürriyet ve İtilâf Partisi de emre amade oldu, Damat Ferit hükümetini, basını ve bölücü çeteleri saymıyorum…
“İnsan avı” başladı.
İstanbul’da “olağanüstü” mahkeme kuruldu 1918 sonunda, tarihe “Divân-ı Harb-i Örfî” olarak geçti, yurdun dört bir tarafından tutuklanan İttihatçılar, Bekirağa Bölüğü’ne tıkıldı…
Sadrazamından gazetecisine, bürokratından parti üyesine kimi buldularsa.
“Ermeni tehciri” iddiası ile yapılan yargılamalar farklı dava dosyaları üzerinden sürdü, “Divan-ı Harb-i Örfi” mahkemesinde Kastamonu’yu ilgilendiren dava “İttihat ve Terakki Partisi Bölge Sorumlu Sekreterleri Davası” (katib-i mesullar) idi, 1919 Haziran’ında başladı…
İttihat ve Terakki Partisi Kastamonu Bölge Sekreteri Hasan Fehmi ve yardımcısı Münir Bey yargılandı.
Başlangıçta “7” olan sanık sayısı zamanla arttı, Kastamonu yanı sıra “Manisa, Bolu, Beyoğlu, Eskişehir, Bursa, Mirgün, Edirne, Konya, Afyonkarahisar, Çankırı, Edirne, Halep” sorumluları mahkeme heyeti önüne çıktı, isnatları reddettiler, avukat talebinde bulundular, heyet üyelerine itiraz ettiler, şahitleri kabul etmediler…
“Olağanüstü” mahkemeydi muhatapları ne var ki.
Hasan Fehmi ve Münir Bey’in işi zordu, dönemin Kastamonu Valisi Reşit Paşa mahkemeye ifade verdi, Kastamonu Ermenilerinin tehcir edilmesi gerekliliği konusunda İttihat ve Terakki’nin alt birimi Teşkilat-ı Mahsusa’dan yazı geldiğini ancak kendisinin bu emre uymadığını ve bu nedenle görevden alındığını beyan etti (Kastamonu Vali Reşit Paşa’nın bu iddiasını da içeren bir yazıyı geçtiğimiz haftalarda burada yayımlamıştık, tarihçileri ilgilendiren bir konu, benimki sadece kuş bakışı fotoğraf çekmek)…
Vali Reşit Paşa’nın beyanı bu kadarla da sınırlı değildi, kendisinden sonra göreve gelen Atıf Bey’i de kapsayacak içerikte kapsamlıydı.
Mahkeme, Osmanlı yurdundaki “Ermeni tehciri” iddiasına konu olan olayları Teşkilat-ı Mahsusa’nın gerçekleştirdiği ve bölge sorumlu sekreterlerinin de destek oldukları kanaatindeydi, tehcir yanı sıra Müslüman halkı kışkırtmak, Ermeni mallarına el konulması, zimmet isnatları da vardı…
Hasan Fehmi 10 yıl kürek cezasına çarptırıldı, yardımcısı Münir Bey beraat etti.
Hasan Fehmi bir yıl Bekirağa Bölüğü’nde hapis yattı…
Serbest bırakıldı.
İşte böyle…
Kastamonu’nun başından böyle bir dava geldi geçti.
Not: İttihat ve Terakki Partisi Kastamonu Bölge Sekreteri (Katib-i Mesul) Hasan Fehmi, kanun çıktıktan sonra “Turgal” soy ismini aldı, “Hasan Fehmi Turgal” olarak tarihi yolculuğunu sürdürdü…
Bulgaristan’dan göçen ailenin oğlu olarak 1882’de Edirne Uzunköprü’de doğdu, önce medrese ardından öğretmen okulu eğitimi aldı, öğretmen ve müfettiş olarak görev yaptı, İstanbul’da İttihat ve Terakki Partisi ile tanıştı ve yolu Kastamonu ile buluştu.
Birinci Dünya Savaşı döneminde İttihat ve Terakki Partisi Kastamonu Bölge Sekreteri olarak görev yaptığı yıllarda yerel gazetelerde yazdığı yazılarını, tutukluluğunun ardından yeniden döndüğü Kastamonu’da sürdürdü, Milli Mücadele taraftar yazılar kaleme aldı, Sinop’a muhakemat memuru oldu…
Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte, kendisini Kastamonu’dan tanıyan Maarif Bakanı Mustafa Necati Bey tarafından “Kütüphaneler Şube Müdürlüğü” görevine getirildi, 15 yıl aralıksız “Kütüphaneler Müdürü” olarak görevi yaptı, ülkemizde kütüphaneciliğin sembol isimlerinden biri oldu, kitaplar yazdı, Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu’nda da görev aldı, 1939’da yaşamını kaybetti.
Kastamonu’dan bir “Hasan Fehmi Turgal” geçti…
Hem de yakın tarihin en önemli döneminde.
MUSTAFA AFACAN