Prof. Dr. Kenan Mortan’ın Prof. Dr. İbrahim Atalay ile birlikte imza attığı “Türkiye’nin Kültür Atlası” kitabını okurken, ilimizin son çeyrek yüzyıldaki yolculuğu yekun istasyonları ile gözümün önünden geçti, memleketimi daha bir sevdim…
Daha bir sarıldım köklerime.
Prof. Dr. Mortan kitabın “Kastamonu” bölümünde “Aynı yıllarda Kastamonu’yla buluştum, bu ilden ve güzel insanlarından hiç kopamadım” diyor…
Çeyrek yüzyılı aşan bir gönül bağı sözünü ettiği.
Kastamonu’ya birçok kere farklı etkinlikler için geldi…
Her birinde derdi Kastamonu’nun ekonomi ve sosyal alanlarda kalkınmasına ve gelişmesine omuz vermekti.
Bilge bir ev kadının evi gibidir Kastamonu onun için, neyin nerede olduğunu bilir, isim isim tanır, yerlisi bilmez o bilir neyin nereden geldiğini ve nereye gitmekte olduğunu…
Unutmaz; hatırlatır.
Uyarır…
Kastamonu’ya kıyamaz.
Türkiye’nin her karesine duyduğu aşkla sever Kastamonu’yu…
Anadolu Denizi’nde yelkenlidir o.
(Prof. Dr. Kenan Mortan kitabın “sunu” yazısında “Şairin ‘Ol mahiler ki derya içredir, deryayı bilmezler” dizesinin ‘deryası’ olan ‘Anadolu Denizi’ öğrenmek adına, bu iş 44 yıla uzanan bu ‘gezintimin’ acizane ürünü” diyor…
Anadolu Denizi’nde tadıyla tuzuyla Kastamonu.
Kitabın “Kastamonu” bölümünde ilimize dair “kimlik” dökümü temelleri ile ortaya konulmuş durumda, Kastamonu’nun ekonomi ve sosyal hayattaki kılcal damarlarının ustalıkla çekilmiş röntgeni ile karşılıyorsunuz her kelimede, hatta imla işaretlerinde…
“Kastamonu’yu kısaca ama tüm yönleriyle tanıtır mısınız?” sorusunun tam cevabı.
Ana başlıklar var…
“İzbeli Çiftliği, Kastamonu Kent Tarihi Müzesi, Siyez Buğdayı, Ecevit Çorbası, Küre Kızağı, Denk Kayığı, Gazi Yolu, Türk Ocağı”.
Sıkı sıkıya sarılmamız gereken “kültür hazinesi” her biri…
“Vefa” bir bakıma da.
“Türkiye’nin Kültür Atlası”…
Hepimiz için bir “ders kitabı”.)
Not: Prof. Dr. Mortan’ın satırlarına dalınca “Küre Kızağı” ve “Denk Kayığı” başlıklarında başımı sudan çıkardım…
Kültür tarihimizin hem “emek” hem de “sosyolojik” klasörlerine ilişkin iki kıymetimiz.
“Küre kızağı ise 600 yıla ulaşan bir gelenek. Yüksek eğilimli bir yerden düzlüğe ulaşmada en kolay ulaşım aracı. Kızak, erik ağacından yapılma. Kızağın alt yüzeyi özel bir sakızla sertleştiriliyor. Son yüzyılın başına dek bölgedeki en önemli ulaşım aracıydı. Küre’nin bakır ocağından çıkan işçileri mesai bitiminde ailelerine kavuşturuyordu…”…
Bakar mısınız tarihsel kıymetine.
“Denk Kayığı”…
“Ulusal mücadelenin bu gözü pek balıkçılarının bir de ‘Denk Kayığı’ var. Kimi onu ‘Kastamonu Kayığı’ olarak anıyor. 8.80 metre boyunda, 1.92 metre enindeki kayığın yüksekliği 90 santimetre. İnebolu’ya özgü kabuk yöntemiyle imal ediliyor. İşe teknenin dış yüzünden başlanıyor. Dış kaplamalar eğri ve kesme çivilerle bağlanıyor. Nal şeklindeki postalarla tekne yapısı güçlendiriliyor. Özelliği yüksekliğinden geliyor. Zira bu sınıftaki kayıklar normalde böyle bir yüksekliğe sahip değil… Oysa bu kayık 90 santimetre yüksekliğiyle pek çok silahı üst üste istiflemeye elverişli…”.
Kastamonu’yu Prof. Dr. Mortan’ın gözünden okumak bambaşka bir keyif ve şans…
Başımız deryadan dışarı çıkıyor bu sayede.
MUSTAFA AFACAN