“Geymene’den Belediyeye” uzanan yolculukta çakılan altın çivinin hakkıdır
“Tam kapanma”ya il dışında yakalanıp biraz da hesapta olmayan biçimde yuvaya dönüşü geciktirince, eski Belediye Başkanımız Ali Köse’nin imzalama nezaketi gösterip yolladığı kitabına ulaşmam da gecikmeli oldu.
“Geymene’den Belediyeye”, Ali Köse’nin ağırlıklı olarak Kastamonu Belediye Başkanı olduğu dönemdeki anılarını içeren, editörlüğünü oğlu Fatih Köse’nin yaptığı değerli bir çalışma. Daha önce Kastamonulu siyasilerden, belediye başkanlarından dönemiyle ilgili anılarını kitaplaştıran biri olmamıştı diye biliyorum. En azından 1980 sonrasında böyle bir çalışma bulunmadığından eminim.
Kitabı henüz baştan sona okuma fırsatı bulamadığım için detaylı bir şeyler yazamayacağım. Ancak buna da gerek yok zaten. 80 sonrasının seçimle gelen ilk belediye başkanı olarak özel bir yere sahip olan Ali Köse’nin kendi penceresinden yaptığı aktarımları kitabı okuyan herkes yine kendi açısından değerlendirecektir elbet.
Gazetecilik cezasına (!) çarptırılıp gazetenin başına geçtikten sonra haberlerini yapmaya başladığımız ilk seçilmiş belediye başkanı olarak Ali Köse’yle ilgili benim öncelikli değerlendirmem ise “hoşgörü” olacaktır. En sert eleştirileri bile hoşgörü çerçevesinde değerlendirebilen bir başkandı Ali Köse.
Kastamonu’da, 67 vilayetin sonuncusu olarak güç bela teşkilatlanabilmiş Anavatan Partisi’nin adayı olarak girip kazandığı seçimden sonra gerçekten çok meşakkatli bir görev dönemi yaşadığını söylemem gerek. Kendisinden sonra gelen belediye başkanlarının hiçbirinin yaşamadığı, yeterli teşkilat desteği bulmak bir yana kendi partisinden bazı meclis üyelerinin de dahil olduğu çok sert muhalefetle karşı karşıya kaldığı bir beş yıl yaşadı.
Tüm bunlara karşın -kimi zaman acı acı da olsa- yüzündeki gülümsemeyi eksik etmeyen Ali Köse’nin görev dönemi sonlarında geçirdiği ciddi mide rahatsızlığı, yaşadıklarının bir sonucuydu kuşkusuz.
Yeniden aday olmadı, olmayı da pek fazla düşünmedi zaten. Görevi devrederken Kastamonu Belediyesi’ne bıraktığı “hazine” nedeniyle buna gerek duymadı, “daha ne yapayım?” diye düşündü belki de.
O hazine, kendisinden sonra göreve gelenlerin elini fazlasıyla rahatlatan, rahatlatmaya da devam eden, o tarihlerde Daday kavşağı civarlarında biten Kastamonu’ya bir Kastamonu daha katan Kuzeykent’ti…
Dönemin Valisi Kamil Demircioğlu’nun kapısını açtığı projeyi, kendisiyle farklı dünya görüşlerine sahip olmalarını sorun etme gibi bir kompleks içine düşmeden, sorumluluk bilinciyle sahiplenip, tamamlanmasını sağlamayı bildi.
Peki, Ali Köse, aradan 30 küsur yıl geçtikten sonra, büyüyüp devleşen Kuzeykent’in neresinde?
İşte bu sorunun cevabı koca bir haksızlık.
Bugüne kadar Kuzeykent’in ne bir meydanına, ne bir caddesine, hatta ne bir sokağına Ali Köse isminin verilmiş olması haksızlıktan da öte ayıp.
İşte onun için Ali Köse’nin adı, Kastamonu’ya kazandırılan Kuzeykent’te yaşamalı.
Hatta sadece Ali Köse’nin de değil…
Gerekli kamulaştırma ödeneğinin sorunsuz çıkmasını sağlayan merhum Milletvekilimiz Şaban Küçükoğlu’nun, projenin yürütülmesi için kurulan Kuzey-Koop’un canını dişine takarak çalışan başkanı, yine eski milletvekilimiz Hâdi Dilekçi’nin…
Ama öncelikle Ali Köse’nin…
“Geymene’den Belediyeye” uzanan yolculukta çakılan altın çivinin hakkının geç de olsa verilmesini de hoşgörüyle karşılayacağından eminim, Ali Başkan’ın.
CEMİL ÖZEL