Sahibini arayan mektup
Yinelerin birbirini çoğalttığı, birbirini ürettiği bir gece…
Yine aynı şehir, aynı sokak, aynı ev, aynı oda, aynı eşyalar… Yine aynı kadeh, aynı cıgara, aynı kağıt, aynı kalem… Yine aynı duygular, yine aynı sen, aynı ben gine…
Gine karşımdaki aynı koltukta oturuyorsun. Seni kızdırıyor, ağlatıyor ve yine aynı düş dalgaları ile acımasızca boğuşturuyorum… Yine güzel şeylerden söz açıyor, yine güldürüyorum seni. Yine güller açıyor yüzünde.
Gine sabaha kadar beraber olacağa benzeriz! Acılarımızla, endişelerimizle, ümitlerimizle, hayallerimizle… Yani, sadece ikimize ait olan şeylerle.
Anlayabiliyor musun sevgili!
Zamanı düşünüyorum; zamanın değerini, zamanın acımasızlığını; zamanın zamansızlığını düşünüyorum sevgili.
Karşımdaki duvarda asılı duran çerçevenin içinden bana bakan gözleri öylesine sabit ve durağan nazarlarla süzüyorum. Kim kime bakıyor belli değil! Şu cılız çivinin o çerçeveyi hâlâ taşıyor olması da anlaşılır gibi değil. Benim seni taşıdığım gibi!
‘Uyumuyorum’ diyorsun, ‘kırıldım, döküldüm’ diyorsun sevgili.
Sonra…
Sonra kırılmak… Kırılmak, usta elmastıraşların kaleminden çıkmış yontu değil sadece. Kırılmak, minicik bir elmas parçasının üzerine üzerine gelen güneş ışınlarının kendilerini duvarlara çarpıp çarpıp kırılıp dökülmesi hiç değil… Kırılmak sevgidir sevgili…
Bu sıkıntılardan sıyrılmalıyız. Zamanı bütün gücü ile iten yelkovana kulak asmamalıyız. Baksana, zaman hızla akıyor avuçlarımızın arasından sevgili. Vakit varken, o şarkıları bütün çalgıların bütün telleri kopana kadar çalmalıyız sevgili… Bir daha, bir daha, bir daha sevgili.
İç dünyamın çelikten duvarlarına bir şey çarpıyor; canımı acıtıyor sevgili.
Her saniye damarlarımda alevden ayakları ile dolanan kapkara bir zenci kızının günahsız ve apak el ayalarıyla yosun tutmuş havuza attığı taş… Sonra halkalar, halkalar, halkalar… Birbirini üreten, birbirini çoğaltan halkalar.
Binbir geceden birisinin daha yarısından çoğunu sivri ve ak dişli bir kurt kemirdi yine.
Önümde arzu dolu, ümit dolu, hayal dolu mey bardağım… Bu dünyanın bütün içkilerini bir başıma ben tüketecekmişim gibi her gece kadehimle yarışıp duruyorum. Aslında biz, onunla birbirimizi içiyoruz. Ama biliyorum sevgili; ben kadehimden evvel tükeneceğim.
1979