Çobanoğulları Beyliği döneminden itibaren ebediyen Türk yurdu, vatanı hâline getirilen Kastamonu’nun her köşesi tarihî izler ve kahramanlar otağı olmayı sürdürüyor. S. Emin Yücel’in Kasım 2016 ayında tamamladığı, Mustafa Gökmuharremoğlu’nun fotoğraflarını çektiği Hz. Pir Şeyh Şabân-ı Velî Kültür Vakfınca yayımlanan Ağlı Kalesi ve Alınca Gazi adlı 32 sayfalık cep kitabı elimize Metin Boyacıoğlu vasıtasıyla yeni geçti. Geç de olsa bu yazıyı yazmaktan ziyadesiyle memnunuz.
Cep kitabı, dönemin Belediye Başkanı Şahin Çolak’ın ön sözüyle başlıyor. Sayın Çolak’ın şu cümleleri bizi de duygulandırdı:
“Türk tarihinin en önemli devletlerinden Selçukluların Bizanslılara karşı kazandıkları şanlı ve zorlu zaferlerden birine şahitlik etmiş olan Ağlı Kalesi tüm ihtişamıyla tarihimizi resmetmektedir.”
“Şanlı bayrağımızı tüm zorluklara rağmen Ağlı Kalesi’nde dalgalandıran, uğrunda ailesini ve kendi canını çekinmeden teslim eden ama asla düşmana teslim olmayan Alaybeyi Alınca Gazi’nin torunları olmak bizler için gurur kaynağıdır.”
9 bölüm ve bir Son Söz’den oluşan kitap S. Emin Yücel’in diğer cep kitaplarında olduğu gibi hikâye tekniğinde kaleme alınmış. Kastamonu Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Namık Musalı’nın kişiliği etrafında Saltukname’den Ağlı Kalesi’nin fethiyle ilgili bölüm, yeni nesillerin ve halkın ilgisini çekecek şekilde hikâyeleştirilmiş.
Bizans döneminde Ağlı Kalesi Şabbat diye biliniyormuş. Kale Komutanı Şabbat Türk askerleri için ölsünler, diye dereye zehir döktürmüş. Bu yüzden yöreye zehirli anlamında “Ağulu” demiş Selçuklu Türkleri. Saltukname’ye göre Ağlı Kalesi Selçuklu Türkleri tarafından, çok sayıda şehit verilerek 38 günde fethedilmiş.
On yıl kadar zaman geçince, 1208 yılında Tekfur Şabbat bir baskınla kaleyi geri almak ister. Kale Komutanı Uğur Ali Bey ve askerleri kaleyi kahramanca savunurlar. Alaybeyi Alınca Bey ağır yaralanır, yüzlerce şehit verilir ama kale Bizanslılara teslim edilmez. Selçuklu sancağı yere inmez.
Kalenin kurtarılmasından üç gün sonra Alınca Bey ve Kale Komutanı Uğur Ali Bey, bir zafer toyu düzenlerler. Selçuklu Atabeyi Hüsamettin Çoban, bölgenin iskânı ve fethin tamamlanması için Alaybeyi Alınca Gazi’yi görevlendirmiştir. Bu olaydan önce bir Ceneviz baskınında karısı ve kızını kaybetmiş, yaralanarak gazi olmuştur. Şabbat’tan Ağulu Kalesi’ne dönüşen vatan parçasının korunmasına bu sıfatla katılıp Uğur Ali Bey’e yardıma koşmuştur. Zafer toyu, kalenin önündeki düzlükte yapılmıştır. Şölende halat çekme, matrak yarışları, pehlivan güreşleri düzenlenmiştir.
Alınca Gazi, on yıl önce 38 gün muhasaradan sonra Şabbat/Ağulu Kalesi komutan Şabbat’ın Müslüman olan kızı Liliya ile evlenmişti. Liliya Alınca Gazi’yi görüp âşık olmuş, Müslüman olunca da “Leyla” adını almıştı. Leyla ve kızı on yıl sonraki Ağulu Kalesi baskını sırasında Rum ve Cenevizlilere karşı savaşmış, şehit olmuşlardı. Bugün Ağlı’da Alınca Gazi ve karısı Leyla ve kızının türbeleri vardır. Fetih sancağı da korunmaktadır.
Kitabın 7. bölümünde Namık Hoca, Ağlı halkına yörenin fetihini anlatmaktadır.
- bölümde, zafer toyunun sonlarına doğru pehlivanların güreşini seyrederken son nefesini veren Alınca Bey’in şehitlik mertebesine ermesiyle kitap sonlanıyor.
Atabeygazi diye de bilinen Hüsamettin Çoban Bey’in komutanlarından Alınca Gazi’yi ve Ağlı Kalesi’nin fethini anlatan bu cep kitabını yazan S. Emin Yücel’e ve yayımlayan Hz. Pir Şeyh Şabân-ı Velî Kültür Vakfı yöneticilerine teşekkürü bir borç biliriz…
NAİL TAN