Geçtiğimiz hafta bir felaketin eşiğinden döndük. Ama bu felaketten şansı yaver gitmeyip kurtulamayan da oldu. Evleri su bastı, arabalar mahvoldu. Karşı apartmanımda temizleme çalışmaları halen sürüyor.
Tekstilde çalışıyor Nermin abla. 16 saat… Sabah 8, gece 12… Çocuklarına daha iyi bir yaşam sunabilmek adına. Çamurlar içerisinde kaldı Nermin ablanın evi. Apartman bir oldu, evlerinden suyu boşaltmaya çalıştı.
Yarı beline kadar suyun içinde kaldı eşi Mahir abi. Canları sağ olsun elbet. Ama mal da canın yongası hani… Çocukların yatakları dışarıda bir haftadır. Önceki gün gördüğümde, “İlk kez bu akşam evimizde yatacağız” dedi Mahir Abi.
Günlerdir başka yerde kalmak zorundalardı çünkü. Çünkü evleri balçık içindeydi. Bu benim bildiğim, gördüğüm, duyduğum, yaşadığım yalnızca bir ailenin içinde olduğu durum. Niceleri vardır elbet.
“Kastamonu çukurda kalıyor” tamam da, gel şimdi bunu onlara anlat anlatabilirsen. O çocukların bir hafta nerede, ne koşullarda uyuduğunu hangimiz biliyoruz?
Gök kararmaya başlayıp bir terslik olacağını anlayınca işinden izin almaya çalışan ancak alamayan Nermin ablanın ıslak kıyafetlerini annem yıkadı. O günkü yemeklerini annem yaptı.
Apartmana basan suyu temizlemeye komşular yetişti. Dairelerdeki gençler, oyun çıkardılar kendilerine o temizlikten. “Hadi beyler hadi çekelim kürekleri” sesleri yükseliyordu çocuklardan. Ellerinde çek çek…
Geçtiğimiz haftalarda bir haberi manşete taşıdık. “Şehrin atardamarı altyapıdır” başlıklı. O kadar doğruymuş ki… Bizim atardamarımız geçtiğimiz cumartesi günü koptu. Neden? Kastamonu çukurda kalıyor çünkü… Altyapısı irileşen şehre cevap verebilmenin uzağında.
“Yeni normaller” denilen olağanüstülüklerin hedef bölgesindeki vilayet merkeziyiz. Bu nedenle “Afetistan” olacağımızı yazmıştık. Köklü çözüm için devletin acilen özel desteği olmazsa durumumuz gerçekten vahim.
GÖZDE MINIK