Merhaba; afetler öyle hemen geçip gitmiyor yaşamdan. İlk anda kriz yönetiliyor, durum kontrol altına alınıyor ama o travma coğrafyanın da insanların da üstünde uzun süre kalıyor. Bu travmalardan sadece bizler değil tüm doğal hayat canlıları ve sokaklarımızda yaşayan canlar da etkileniyorlar.Yaralarımızı sararken sadece insanlarımızı değil tüm canları düşünmek de temel sorumluluğumuz. Çünkü bizler onları iyi etmeye uğraşırken asıl onlar bizleri iyileştirecekler. Bu canların nasıl mucizevi, nasıl şifalı varlıklar olduklarına dair yaşanmış bir hikâyeanlatmasını rica ettim Masalcı Köylü’den…
Evvel zaman içinde kalbur saman için de ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, bir üniversitenin bir bölümünde bir hoca varmış. Bir gün okulun bahçesine indiğinde öğrencilerinin elinde yavru kedi görmüş. Kedicik elden ele geçmekten biraz ürkmüş ama yine de sakin sakin duruyormuş. Öğrencilere kediyi sorduğunda “biz bakıyoruz” demişler. Hoca da bakıyoruz derken karnını mı doyuruyorsunuz yoksa bakımını mı üstlendiniz demiş. Öğrenciler farkı anlayamadıkları için bakıyoruz hocam diye yinelemişler. Hocanın içine anlaşılmaz bir sevgi düşmüş. Hoca zaten hayvanları sever, onlar için elinden geleni de yaparmış ama bu duygu bir değişikmiş.Herkesin dediği “Kediyi sahiplenemezsin, kedi seni seçer” durumunu yaşamışhoca da. İkisini de yaşamı kökten değişmiş. Kedi ile yaşamaya başlayan hoca eve dahil olan yeni bireyle yaşam kalitesinin daha da arttığını görmüş. Bu sırada aynı sitede oturan hocanın annesi, babası, kardeşi ve halası da çok sevmişler ailenin yeni bireyini. Hoca, artiz mektebinde çalıştığı için de kedinin adını Romeo koymuşlar. Gayet mutlu mesut yaşıyorlarmış.
Hayat sunacağı felaketleri önden haber vermez. Ansızın savunmasız yakalarinsanı. Romeo’nun gelişinden iki yıl sonra da hoca ve ailesi yakalanmış bir felakete.Hoca’nın kardeşi bir gece nereden geldiği bilinmeyen kalp krizi ile güzel aile resimlerini eksik bırakmış. Aile yaşamın bu çok sert yumruğu ile savrulmuş. Hani yaşamın devam ettiğini bilmeseler yedikleri yumruktan sonra ayağa kalkmayıp hakemin ona kadar saymasını bekleyeceklermiş. Fakat çok ilginç bir şey olmuş. Hakemin sayması altıya geldiğinde ringin kenarından bir kedi sesi gelmiş. Kedi yerde yatanlar kalıncaya kadar da susmamış.
Romeo kendi bildiği yoldan tek tek hepsi ile ilgilenmiş. En çok da hocanın babası ile. Romeo hesapta hocanın kedisiyken bakmışlar ki Romeo ve babası yaren olmuşlar. Birbirlerinden ayrılmıyorlar. Hocanın babası o zamanlar yaşadıkları şehirdeki sitelerinin bahçesine günde iki sefer Romeo ile inmeye başlamış. Romeo’nun kaçma huyu yokmuş ama ne olur ne olmaz diye tasması ile dolaşırlarmış. Bu dolaşmaları sırasında Romeo ve hocanın babası önce mahallenin çocukları ile arkadaş olmuşlar. Sonra tasma ile kedi gezdiren bir amca ilginç geldiği için farklı insanlarla da sohbet eder olmuşlar. Bu rutinler hocanın babasına acısını unutturmasa da acısı ile yaşayabilmede ve baş edebilme gücü vermiş.
Keza bir diğer güç kaynadığı da Romeo’nun kendi imiş. Romeo iyi mi? Romeo yedi mi? Romeo yattı mı? Derken dikkat dağınıklığı travma tedavisinde yol aldırmaya başlamış. Tabi tüm bunlara Romeo da kayıtsız değilmiş. Örneğin o gün evde kimin morali bozuksa gidip özellikle onunla yatarmış. Kendi gücü yettiğince evdeki herkese şefkat göstermeye çalışırmış. Romeo ile babası (artık hoca ikinci plana düşmüş durumda 😊) kendilerince kurdukları dünyada bir şekilde huzuru bulmuşlar. Romeo Juliet’ini değil ama hocanın babasını kesinlikle kurtarmış. Romeo ile babası muratları her ne ise onu yaşarken bizler de çıkalım kerevetine deyip sözü bırakayım Gürdal’a…
Bizim ailemizin acil durumda kırdığı camın içinden bir kedi çıktı. Zamanla yanına bir sürü kardeşini ekledi. Yaşamımızı büyüttü. Şimdi Romeo on yaşında. Kırsaldaki yaşantımızda baktığımız tüm canların ve Günizi ile Akça’nın abisi. Evin patronu olduğunu onlar dahil hepimize ara ara hatırlatır. Ve hala hangimizin ihtiyacı olursa onunla ilgilenir. Hatta bunu diğer kardeşlerine de öğretmiş olmalı ki evde kimsenin morali bozuk olmasına ya da hasta iken keyifsizliğe düşmesine izin vermiyorlar. Kediler ve köpeklerden oluşan bir psikoterapi ekibimiz var. Bir gün misafirimiz olduğunuzda hepsi ile tanışırsınız ve emin olun çok da memnun olursunuz. Ha bir de eğer biz ve bakımından sorumluğu olduğumuz canlar size güvenirse sahiplenme olasılığınızı değerlendirebiliriz. Her zaman kırdığınız camın içinden tüylü, sevimli ve her türlü psikiyatrik eğitimi almış doğal bir psikoterapiste siz de ihtiyaç duyabilirsiniz.
Şimdilik sağlıcakla kalın.
Aklımdaki Söz :Kedilerle harcanan zaman asla kayıp değildir. (Sigmund Freud)
Okuduğum Kitap :Sokak Kedisi Bob (yaz. James Bowen) bu da gerçek hikâye
Tavsiye Filmim :Sokak Kedisi Bob (yön. R.Spottiswoode) bu da kitabın filmi
ZEKİ GÜRDAL KARAOĞLU