Hiç parmağınız kırılıp acile gitmek zorunda kaldınız mı bilmiyorum. Ben kaldım. Kırık parmağımla 45 dakika bana sıra gelmesini bekledim. Ağrıdan kıvransanız da alacağınız cevap “Çok sıra var, beklesin” oluyor.
Herhangi bir devlet hastanesi olmadan eğitim araştırmaya dönüşen hastanemizin başlıca sorunu, sıra… Ama bugün sıradan değil, nöbet sisteminden bahsedeceğim size. Haklarını ödeyemediğimiz sağlık çalışanlarının nöbet sisteminden.
Elimi alçıya alan hanımefendi, o gün hastanede nöbetçiydi ve tek başınaydı. Evet çoğu insan kırık parmağıyla acile gitmiyor belki, ama benim gibi üç kişi daha vardı alçı bekleyen.
Sonra günler geçti, kontrol için ben tekrar hastaneye gittim. Doktorum alçıyı kesti, baktı, “Git, yeniden taksınlar” dedi. Ben “Ortopedi” polikiliniğindeki “Alçı Odası”na gittim. Parmağımın hâlâ kırık olduğunu söylemiyorum bile.
Uzunca süre alçımın takılmasını bekledim. Çünkü alçı odasında iki stajyer vardı ve çocuklar ne yapılması gerektiğini bilmiyorlardı. Sorumlunun, “Kanayan” bir yaraya bakmaya gittiğini söylediler.
Bir süre sonra, o gün acilde alçımı yapan hanımefendi geldi. “Biraz daha beklemek zorundasnız, kanı durduramıyorum” dedi. Elbette ki bekledim sıranın bana gelmesini.
Bu sırada kapının önü “ana baba” günü tabii. Eli kırılan, ayağı çatlayan herkes orada. Bir süre sonra hanımefendi geldi. Yorgunluğu her halinden belliydi. Ve henüz daha sabah saatleriydi. Gece nöbetten çıkıp, sabah tekrar gelmişti. Bir kez daha anladım, özellikle bizim memlekette haklarını asla ödeyemeyiz onların.
Mesele randevunun alınıp gidilmemesi meselesi falan değil, o an anlıyorsunuz. Yerine koyacak yedek stoperimiz yok bizim. Defans bundan dolayı yaralı. Top sürekli bizim kalenin önünde. O yüzden yorgunlar.
Arada bir forvetlere de iş düşüyor tabi. Aort ameliyatları falan, mükemmel işler. Ama işte her gün curcuna hastanemiz. Her gün bir kaos ortamı var orada. Sağlıkçılar zorda. “Acil” yedek oyuncuların devreye girmesi gerekiyor.
Gözde MINIK