Bugün sözü Gürdal yerine bendeniz Masalcı Köylü devraldım. Gürdal’ın arılıkta biraz işi var. O işini yapa dursun biz hikayemize evvel zaman içinde Acemi Arıcıyı en son arıcılık yapmaya karar verdiğinde bırakmıştık. O halde kaldığımız yerden devam edelim.
Evvel zaman içinde bir şehirli arıcı olmaya karar verip de köyüne yerleşince önüne gelen herkes,“Bak bu çok zor. Sen yapamazsın” diyerek onu motive ediyorlarmış.
Acemi Arıcı da zor diyenlere “Sanki başta siz biliyor muydunuz?” deyip araştırmış, çalışmış, eğitimler almış…Sonunda da arılığını en geç Nisan’ın ilk haftasında kurmaya karar vermiş.İlk iş olarak da arıcılık ekipmanlarını toparlamaya başlamış. Profesyonel arıcının ihtiyaç duyacağı geniş bir liste hazırlamış. Bu listeyi sonra ihtiyacına göre kısaltacakmış ama önce bütünü görmekte fayda varmış. Ayrıca arıları ile bal üretimi dışında neler yapabileceğine dair planlama yapıyormuş. Biliyormuş ki bir planı olsa bile iyi bir planlaması yoksa girişimi daha baştan çökebilirmiş. Arıcımız “Arıcılık Girişimine” dair nasıl bir planlama yaptığını anlatmamı rica etti. Malumunuz nazar işini ciddiye alan bir Acemi Arıcımız var.Sonra listesinden başlangıç için önem derecesi yüksek olanları tedarik etmiş. Çünkü altı ay ya da bir yıl sonra lazım olacak bir malzemeyişimdiden alıp yatırım sermayesine yük bindirmemesi ve stok maliyeti yaratmaması gerektiğini biliyormuş. Ekipmanları tamammış amaarıları henüz yokmuş… Bu sefer de başlamış hangi ırk arı verimli olur araştırmasına, sonuçta kendi coğrafyasında performans vermeyecek bir arı ırkını almayacak kadar temel arıcılıktan ve girişimcilikten de haberdarmış. Yığılca Arısı ile çalışmaya karar vermiş. Bu konuda kendisine çok ciddi yardım eden Düzce Üniversitesi DAGEM Müdürü Doç. Dr. Meral Kekeçoğlu’nun yönlendirmeleri ile Yığılca’dan sadece ana arı getirmeye, başlangıç kolonilerini yerel tedarik etmeye karar vermiş.Sonuçta bir girişimcinin “Sormaktan, akıl almaktan çekinme. İşine yarayacak her şeyi kendin bilemeyebilirsin.” Kuralını biliyormuş.
Güvenilir(!) bir arıcı ile Nisan başında ihtiyacı kadar arı kolonisi tedariki ve bütçesi konusunda şifahi olarak anlaşmışlar. Arıcımız özellikle bu ilk arıcılık yılını başlangıçta iki, sezon sonunda da maksimum yirmi koloni olacak şekilde planlamış. Arıcılığı bilinçle yapan tüm arıcılar başlangıç için maksimum beş kovan tavsiye ediyorlarmış. Çünkü sağlıklı ve doğru bir tecrübeye dayalı öğrenim süreci geçirmeden yapılacak büyük arılık yatırımı batması garanti bir girişim olacakmış.
Mart’ın ortası gelmiş. Herkesin arısı çalışmaya başlamış. Acemi Arıcımız tedarikçisine kendi kolonilerini sorduğunda yağmur yağdı, hava soğudu diye cevaplar alarak arılarının gelmesi hafta hafta ileri atıyormuş. Bu aradailk anlaştığı arıcı ortağım diye birine havale etmiş bizim Acemi Arıcı’yı. Tüm anlaşma şifahi yapıldığı için mecbur kabul etmiş bizimki. Zaten mevsim ilerlemeye başladığı, başka tedarikçiyi de bulmasızor olacağı için sözde ortakla görüşmüş. Sadri Alışık’ın bile şaşıracağı şekilde “bu da gol olmuş” ve ilk anlaştıkları bütçenin üstüne çıkmış fiyat. Bizimki bunlara mecbur…Mart’ın son haftası ya da Nisan ilk haftası gelecek arıları1 Mayıs’ta gelmiş. Acemi Arıcı’mız acemiliğinin üstüne bir de otuz iş günü kaybetmiş. Bir deiki koloni diye kaparo verdiği arıları bir koloni gelmiş.Yine şifahi olarak herkoloninin dokuz çıta olmasına anlaşmış ama o gelen tek koloniyi de sonradan kontrol ettiğinde altı buçuk çıta arı varmış. Böylece bizim acemi arıcı kayıp iş günü ve eksik koloni ile işe başlamak zorunda kalmış.
Diyeceksiniz ki,“Hakkını aramamış mı?”Aramış aramaya ama eğer ticaret yaptığınız kişiler sizin canınızı yakmaya karar verdilerse yapacak hiçbir şey olmuyormuş. İşin kötüsü, doğrusunu insanlara anlattığı haldebir girişimcinin asla yapmaması gereken ölümcül hataları yapmış.
Girişime başlamanın getirdiği muazzam heyecan ile girişiminin çok yolunda gideceğine inanmış ve b – c – d planları geliştirmemiş. A planına sıkışıp kalmış.Bu da bir girişimcinin yapabileceği ilk ve belki de en büyük ölümcül hataymış…
Diğer hatası ise hakkını arayabileceği, koşulların belirlendiği yazılı bir anlaşma oluşturmamış. Her şeyi şifahi olarak yaptığı için de “Yo öyle konuşmamıştık” dediklerinde “hayır” diyebilecek, kendini ispatlayacak bir şeyi elinde yokmuş. Girişimcinin tüm anlaşmalarını sözel olarak yapsa bile sonunda ıslak imzalı yazılı bir belgeye ihtiyacı olduğunu unutarak ikinci ölümcül hatayı da yapmış.
Acemi Arıcı’mızın morali elbette bozulmuş. Çok kısa bir süre umutsuzluğa bile kapılmış. Sonrasında “Her girişim yoluna girinceye kadar elbette tökezler. Önemli olan oradan yeni bir planla kalkıp en başta koyduğun hedef için çalışmaya devam etmelisin” demiş kendine. Vemevcut koşulları ileçalışmaya başlamış. Böylece hikayemizin de bu faslının sonuna geldik. Sonrası?… Sonrasını az merak edin Acemi Arıcı aşağıdan beni çağırıyor. Bensiz hiçbir işini yapamaz da… Şimdilik sağlıcakla kalın.
ZEKİ GÜRDAL KARAOĞLU