Belediye Meclisi 1 Temmuz tarihindeki toplantısında Acem Hanı’nın “can ve mal güvenliği açısından tehlike oluşturduğu” gerekçesiyle topyekun yıkılmasına, ardından “aslına uygun” olarak inşa edilmesine ve gastronomi amaçlı kullanılmasına oybirliği ile karar verdi…
“Akıl ve izan tutulması”.
(Toplantı öncesi gündemi okuduğumda yıkım kararına ilişkin cümlenin yanlış yazıldığını düşünerek gözlerime inanamadım, toplantının videosunu izlerken kulaklarıma inanamadım, oy verenlerle konuştuğumda akıl sağlığıma inanamadım…
Yıkacaklar vesselam.)
Yıkıma ilişkin “teknik ve idari” belgeler “tastamam”…
Aklı, izanı, tarihi, kültürü, vefayı geçtik, hadi “kanuna uygun” desek; “kitaba” uygun değil.
Yıkım kararına nasıl gelindiğini izah edeyim…
Acem Hanı özel mülkiyetten Kastamonu Belediyesi’ne geçti, dönemin belediye yönetimi binanın “gastronomi merkezi” olarak kullanılacağına ilişkin karar verdi ve çalışmalar bu yönde başladı, yeni belediye yönetimi de aynı yönde görüş belirterek süreci devraldı. Bina 1 Kasım 2013 tarihli karar ile Ankara 1 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu (Anıtlar Kurulu) tarafından “korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı” olarak tescil edilmişti, kurul 26 Nisan 2018 günü aldığı yeni bir karar ile binanın koruma gurubunu “1” olarak belirledi (korumada en hassas statü). Belediye, binayı restore etmek ve gastronomi merkezine dönüştürmek için harekete geçti, 31 Mayıs 2018 tarihli karar ile “röleve” çizimi ve “muhdes” (eklenti) elemanların kaldırılması, 11 Nisan 2019 tarihli karar ile “restitüsyon” ve “”restorasyon” projeleri uygun bulundu Anıtlar Kurulu tarafından. Belediye ve Anıtlar Kurulu buraya kadar olan süreçte binanın restore edilmesinde mutabık. Belediye karar değiştiriyor sonra, binaya ilişkin “statik” rapor düzenletiyor, binanın “can ve mal güvenliği açısından tehlike oluşturduğu” gerekçesi ile 6 Kasım 2020 günü Anıtlar Kurulu’na başvuruyor, Anıtlar Kurulu uzmanı18 Kasım 2020 tarihli inceleme raporunu hazırlıyor, nihayetinde, Anıtlar Kurulu binanın yıkılmasına yasa ve mevzuat namına sakınca bulunmadığına, yerine yapılacak binanın “rekonstrüksiyon” projesinin değerlendirilmek üzere kurula iletilmesine karar verdi.
Belediye’nin “röleve”, “restitüsyon” ve “restorasyon” projelerini hazırladığı ve Anıtlar Kurulu’ndan geçirdiği halde neden restorasyondan vazgeçtiğini açıklaması lazım…
Zaten ayaktaki “tescilli” bir yapı için öncelikle düşünülecek tek tasarruf restorasyondur; aslına uygun olarak korumak, onarmak, güçlendirmektir. Elbette 500 yıllık binada aşınma ve eklentilerden doğan “can ve mal güvenliği riski” olacaktır, bu risk “restorasyon” ile pekala ortadan kaldırılır.
Anıtlar Kurulu neden karar değiştirdi ve 180 derece döndü?…
Anıtlar Kurulu ayaktaki tarihi binaları korumakla, onarmakla ve geleceğe taşımakla sorumlu ve görevli değil mi?
Trajedinin komediye dönüştüğü an ise Meclis kararı aşaması…
Belediye Meclisi yıkım yönünde karar vermemiş olsa ne olacaktı? Sırasıyla statik raporu veren kuruluş, Belediye, Anıtlar Kurulu kararlarından geri mi döneceklerdi? Bina öylece kalakalacak mıydı?
(Belediye yönetiminin bu konuda kamuoyu ile “istişare” yönünde hareket etmemesi ayrı bir tartışma konusu…
“Yerel yönetim” çeyrek saatlik meclis toplantılarından ibaret olmasa gerek.)
Diğer yandan bir sıkıntılı durum daha var…
Acem Hanı her ne kadar özel mülkiyetten belediyeye geçmiş olsa da “vakıf eseri” olma ihtimali çok ama çok yüksek. Detaylı bir inceleme yapılsa, bina Vakıflar mülküne geçecek belki de? Ayaktaki bir vakıf eseri nasıl yıkılır? Ülkemizde “vakıf eseri” hassasiyetinin diğer tarihi taşınmaz eserlere nazaran çok daha baskın olduğu vaki değil mi?
Kamunun ilk işi tescilli yapıları restore ederek geleceğe taşımaktır, “rekonstrüksiyon” ismi verilen binanın “aslına uygun” olarak yeniden yapılması ise ancak tamamıyla ortadan kalkmış ya da kurtarılamayacak ölçüde hasar görenler için geçerlidir…
Ayaktaki bir eseri yıkmak “anlaşılamaz ve anlatılamaz”.
(Sinanbey parkı karşısındaki “Kastamonu Mevlevihanesi” misal, tamamen yıkılmış durumda, imar bilgilerine ulaşılması halinde “aslına uygun” yapılabilir, bu sayede tarih ve kültür yaşatılabilir…
Ha, bugünkü teknoloji ile ne kadar “aslına uygun” olur o da tartışmalıdır.)
Söylenecek söz daha çok ama “bugün için yeterli”…
Acem Hanı için alınan “yıkım” kararından vazgeçilerek olması gereken “restorasyon” yoluna girilmesini öneriyorum.
Aksi halde…
İnsan içine çıkamayız.
Not: Başka şehirler yapsa “amenna”…
Kastamonu misali tarihi ve kültürel korumada “kimlik” kazanmış bir şehirde böylesi bir uygulamanın olmasını ne kimselere ne de tarihi geçmişimize anlatabiliriz.
2000 yılında “Tarihi Kentler Birliği” kuruluşuna giden yolun ilk başı olan Kastamonu’dan söz ediyoruz…
“Kültürel mirasın korunması” denince ülkemizde ilk akla gelen şehirlerden biriyken; hakikaten yakışık almaz.
Kimseler duymadan…
Bu kararı hükümsüz kılalım lütfen.
(Restore edilerek…
Gastronomi merkezi olsun.)
MUSTAFA AFACAN