Kastamonu’nun kadim tarihi dehlizinden kimler geldi kimler geçti, sayısız ne eserler kazandırdılar ilimize, her birinin ismini bugün şükran ile yad ediyoruz…
“Koca Sinan Paşa” da Kastamonu’ya “eser” katan tarihi şahsiyetlerden biri.
Arnavut bir ailenin çocuğu olarak 1520’de Arnavutluk’ta doğdu, gözlerindeki zeka pırıltısı erken fark edildi ve “devşirildi”, ağabeyi Ayas’ın daha önceden devşirilerek saraya alınması sayesinde soluğu Enderun’da aldı, torpili sağlamdı, kısa sürede padişahın “çaşnigirbaşı” (sofra hizmetçilerinin sorumlusu) oldu, o vakit yüksek makamlara giden yol padişahın midesinden geçiyordu besbelli, “gastronomi” sayesinde devlet basamaklarını hızla yükseldi, önce Malatya, ardından “Kastamonu Sancakbeyi” oldu…
Tarihe “hayreylediği vakıflar” ile de geçen “Koca Sinan Paşa”, Kastamonu Sancakbeyi olduğu dönemde “Sinanbey Camisi” inşasını başlattı.
Sene “1571”…
450 yıl evvel.
Atılan temelin sağlam olması için 8 yıl beklendiği rivayet ediliyor, cami kuvvetle muhtemel Koca Sinan Paşa Kastamonu’dan ayrıldıktan sonra bitilmiş olsa gerek…
Koca Sinan Paşa caminin bitirilmesini ve geleceğe kalmasını sağlayacak olan “vakıf” kurumunu kurarak Kastamonu’dan ayrıldı; gelirleri camiye aktarılacak olan “Acem Hanı, kahvehane, mağaza, dört dükkan”.
“İmam, hatip, müezzin, dersiam”…
4 cami görevlisi maaşlarını “vakıf” gelirinden alıyordu.
“Cami” ve “vakıf” kuruluşları, “Vakıflar” idaresinin mülkü olarak ayakta kaldı, 1930’ların sonunda kimi cami ve vakıf eserlerinin şahıslara satışı furyasında “Acem Hanı” ve vakfın diğer taşınmazları cami haricinde satıldı…
Acem Hanı o tarihten beri farklı özel şahıs mülkiyetinde günümüze geldi, birkaç yıl önce Belediye’nin mülkiyetine geçti, “restore” edilerek “gastronomi merkezi” olarak kullanılmasında karar kılındı, bu kararı kamuoyu ayakta alkışladı. (Acem Hanı’nı vakfeden Koca Sinan Paşa’nın devlet görevine “çaşnigirbaşı” olarak başladığı göz önüne alındığında, tam da tarihi bir “tesadüf” olarak ayrı bir değer kazanıyor binaya verilecek işlev.)
Uzun lafın kısası, Acem Hanı “vakıf” eseridir…
Bina üzerinde proje uygulayacak kurumların evvela “vakıf” mirası özelliğini dikkate almaları gerekir.
(Koca Sinan Paşa, Kastamonu Valiliği görevinin ardından Gazze, Erzurum ve Nablus’ta da aynı görevi sürdürdü, Mısır Beylerbeyi oldu, Yavuz Sultan Selim’in kızıyla evlendi, Yemen isyanını bastırdı “Yemen Fatihi” unvanını aldı, Tunus’u kurtardı “Tunus Fatihi” namını aldı, 5 defa “sadrazam” oldu, 4 Nisan 1596’da vefat etti, mallarına ve vakıflarına el konuldu, renkli kişiliği ile Osmanlı tarihinin en “şöhretli” devlet adamlarından biri olarak kayda geçti…
Koca Sinan Paşa’nın hayat hikayesini okumanızı öneririm, tarihin en kudretli şahsiyetlerinin bir sebeple Kastamonu’dan geçmiş olması ilginç.)
Not: Kastamonu Belediyesi Koca Sinan Paşa “yadigarı” Acem Hanı’nı “yıkmayı” ve “aslına uygun olarak yeniden yapmayı” planlıyor…
“Aslına uygun yarım duvar kalmadığı”, “aslından hiçbir parça kalmadığı”, teknik rapor hazırlayanların binanın “can ve mal güvenliği açısında risk taşıdığını” ifade ederek tamamen yıkılmasını önerdikleri, Anıtlar Kurulu’nun bu yöndeki kararı uygun bulduğu ifade ediliyor. (Elbette “sonradan eklenti” tüm kısımlar yıkılmalı, “orijinal” bir taş dahi varsa korunmalı ne var ki.)
Binanın orijinalliğini “tamamen” kaybettiğine dair elde “sanat tarihçisi” raporu var mı?..
Tarihi bir mekanı yıkmak için “inşaat mühendisi” ve “jeofizikçi” raporu yeterli mi?
Bırakalım raconu sanat tarihçileri kessin…
Alelade bir bina söz konusu değil çünkü.
MUSTAFA AFACAN