“Tarihi Kentler Birliği (TKB) Bölge Toplantısı” şehrimizde yapıldı, yıldızlı otelin toplantı salonunda konuşuldu, sınırlı saate sıkıştırılmış şehir turu gerçekleştirildi…
Bu kadarı Kastamonu’ya yetmez.
(Ne umduk?…
Ne bulduk?)
Programın “kısıtlı” halini pandeminin “tarihi mirası koruma” toplantılarına verdiği hasar olarak değerlendirmek ve hoş görmek lazım illa ki…
Hafıza elbette zaman içinde geri gelir ve eski vakitlerin hem kapalı mekanlarda hem de sahada çok daha kapsamlı “gözleyen, izah eden, yol gösteren” toplantılarına geri dönülür.
İnsanlar pandemi nedeniyle en yakınlarıyla bile yan yana durmaktan imtina ettikleri bir dönemde aylardır bocalarken…
Bu haliyle bile bir birlikteliğin gerçekleşmesine “şükür” demek lazım muhakkak.
Pandemi insanların her ne kadar hareket alanlarını kısıtlasa da hayat dur duraksız akıyor ne var ki…
Kastamonu’nun bünyesinde sakladığı tarihi mirasın layığı ile korunamaması halinde ne “pandemi” gerekçe olur gelecek kuşaklar nezdinde ne de “motivasyon” kaybı.
Toplantının bir sonuç bildirgesi olacaktır…
TKB temsilcilerinin gerek salon gerekse saha izlenimlerine ilişkin tespitlerini can gözüyle okuyacağız.
Söz uçar…
Yazı kalır.
(TKB temsilcilerinin toplantıda ilimize ilişkin dile getirdikleri tespit ve öneriler “baş tacı”…
Temennileri gerçek kılmak sorumluluğumuz.
Ancak kimi başlıklarda çoktan “olan oldu”…
Ne duvar ne mihrap kaldı.
ÇEKÜL Vakfı Başkan Yardımcısı Mithat Kırayoğlu, “Kastamonu Kalesi” ile “Saat Kulesi” siluetlerini bozacak yüksek ve büyük yapılardan kaçınılmasını dile getirdi misal…
Yaralamayan, kırıp dökmeyen, nazik bir üslup.
Kastamonu Kalesi’ni görebilmek için yerine göre “drone” kaldırmanın gerekli olduğu bir yapılaşmaya imza attık…
Saat Kulesi’nden ise şikayetçiyiz, dibine yapılan teleferik istasyonunun siluetini bozduğu için.
Kale ve Kule siluetlerini bozan hiçbir yapı “kaçak” değil…
Dipten doruğa “yasal”.
Kırayoğlu’nun “Bir kentte kale düşerse kent düşer, çarşı düşerse hayat biter, mahalle biterse muhabbet ve dayanışma sona erer” tespiti üzerinden gidersek…
Koruma alanı içindeki yerleşimlerin “dış cephelerini orijinal hallerine uyarlamak ve işlev vererek geleceğe taşımak” denkleminde ne oranda başarı sağladığımızı yeniden değerlendirmemiz elzem.
Görüntü var…
Ses var mı?
Tek tek mekanları restore etmek yerine “bütüncül” bir çabayı sahaya yansıtmanın gerektirdiği “bütçe” sıkıntısı var bir de, Kastamonu’nun şehirlerinden kırsala tarihi mirası geleceğe taşıması için elzem olan “finans” nereden bulunacak?…
Siyasilerden meslek ve sivil toplum örgütlerine kadar uzanan “bütüncül” bir imece Kastamonu’da hazır ve nazır mı?
“Bütçe”, istenildiği ve uğruna çaba harcanan yere gelir…
Bizim, tarihi mirası koruma alanında henüz “bütün” olarak ne bir araya gelmişliğimiz ne de ortaya hakiki bir irade koymuşluğumuz var.
Enseyi karartmayalım yine de…
Umudun ipini bırakmayalım.
MUSTAFA AFACAN