ABA Arabuluculuk Merkezi Başkanı Arb.Av. Tuncay Yılmaz, sağlıkta şiddet ve sağlıkçıların yaşadığı mali haklardaki sıkıntılarla ilgili açıklamada bulundu.
ABA Arabuluculuk Merkezi’nin toplumsal bir zaruretin sonucu olarak kurulduğunu ve Kastamonu’nun tek arabulculuk merkezi oyduğunu söyleyen Tuncay Yılmaz, “Bu merkezin kurulmasının gayesi istatistiki rakamlar vermek değildir. Hayatımızı ilgilendiren her safhada, insanın olduğu her yerde, bir canlıyı ilgilendiren her konuda merkezimiz her şeyden öte vicdani olarak sorumluluk sahibidir. Bu sebeple de kalben inandığımız tüm değerlerimiz gereği insanımıza, ülkemize hizmet etmekle mükellefiz. Biz bu sorumluluğu; en başta bildiğimiz doğruları yaymak, yanlışları ortadan kaldırmak için en tabandan en tavana kadar ortaya koyacağımız ve göstereceğimiz prensiplerle yerine getirmek mecburiyetindeyiz. Buna göre de toplumumuzu, devletimizi ilgilendiren değişik alanlarda çalışmalarımızı yapmaktayız” dedi.
Gündemde ağırlıklı olarak sağlıkta çalışan insanların hem uğradıkları şiddet hem de mali haklarındaki olumsuz düzenlemelerin yer aldığını söyleyen Tuncay Yılmaz, bu konuda şu açıklamada bulundu:
“COVİD-19 sebebiyle insanların birbirine yabancılaştığını, herkesin birbirinden korktuğunu, belirsizliklerin insanları bunalıma ittiğini elemle müşahede ediyoruz. Sağlık alanında çalışanlar ise bu korkuları yaşayanların, tanımadıkları milyonlarca insanın, hayatları için kendi hayatlarını riske atmaktadırlar.Bu sebeple kendilerine teşekkür etmek kifayetsiz kalır. Elbette ki “görevleri gereği bakmak zorundalar, maaş alıyorlar” diye düşünülebilse de, insanın alternatifsiz bir hayat süreci hiçbir paranın karşılığı olamaz.Bu şekilde hayatlarını ortaya koyarak başka hayatlar için mücadele eden insanlara şiddet uygulamak hiçbir şekilde hiçbir gerekçeyle kabul edilemez. Bu problem bir yandan devam ederken birde mali hakları konusunda sıkıntıya neden olmakta yanlıştır.
Şu anda gerek kamuda gerekse özel sektörlerde COVİD-19 salgının olumsuz etkileri ağırlaşarak görülmektedir. Bu salgının bir yönden imtihan olması kabulümüzdür. Ancak bir diğer yönden hayatın içerisinde karşılaşılabilecek bir hadise olması da o derece olağan olup, bizlere hem insani hem tıbbi hem de hukuki tedbirleri zorunlu kılmaktadır. Nitekim COVİD-19 dünyada yaşanan ilk salgın değildir. Genelde yüz yılda bir karşılaşılan salgınlar tarihte vardır. Dolayısıyla bizler hukukçular olarak eşref-i mahlukat olarak yaratılan insanın esfeli safiline düşmemesi için, tabiatımıza ve insanlığımıza layık şekilde manasına uygun bir hayat için, şartların oluşturulmasını kendisine görev kabul edenleriz. Bu bağlamda merkezimiz birçok alanda çalışmalarını ve araştırmalarını devam ettirdiği gibi özelde de sağlık çalışanlarının değişik platformlara yansıyan mağduriyetlerinin takipçisidir.
Sağlık çalışanlarının problemlerini özellikle takip eden Sağlık MİL-SEN yetkilileriyle sorunları ve çözümleri hakkında istişarelerimizi yaptık. Şu anda 6 Eylül 2020 tarihli yönetmelik değişikliği özellikle bu zor dönemde çok büyük hak kayıplarına ve mağduriyetlere neden olmaktadır. Zira 4 Mart 2020 tarihinde yayınlanan yönetmelik bu sürecin bir gereği olarak çıkarılmıştı. Özellikle salgın sürecinin yayılımının artarak devam etmesi de dikkate alındığında Eylül ayında Ağustostan başlamak üzere olumsuz bir değişiklik yapılması hukuki değildir. Geçmişe dönük aleyhe kaide koymanın hukuk devletinde yeri yoktur. Bu durum ileriki aşamalarda devletimizin aleyhine yeni sorunlara neden olacaktır. Bu sebeple karıncanın kazandığının dahi ağzından alınmasına karşı olan bir düşüncenin mensupları olarak bir an önce bu hatadan dönülmesi elzem olup, sağlıkçıların kazandıkları hakları iade edilmelidir.
Biz ABA Arabuluculuk Merkezi olarak sağlık çalışanlarının haklı mücadelesini her ortamda dile getiren Sağlık MİL-SEN’in ve sorunların çözümü için bizden istenilen her konuda devletimizin ve çalışanlarımızın yanında olarak çalışmalarımıza devam edeceğiz.”