Tarihimizde üzerinde ittifak edip kutladığımız millî bayram yoktur. Bu uygulama II. Meşrutiyet sonrasında başlamış. 23 Temmuz bayram olarak kutlanmış. Bazı aydınlar ve Dârülfünun öğrencileri de Osmanlı Devleti’nin kuruluş tarihi olarak kabul edilen 30 Aralık gününün bayram olmasını istemiş. Çift bayram uygulaması başlamış. 1918’de birincisi, 1923’de ikincisi bayram olmaktan çıkarıldı. Sayıları zaman zaman inip çıksa da Cumhuriyetle ihdas edilen bayramları anlatmaya gerek yok. Hepsinin kendine göre bir özelliği var. 23 Nisan ve 19 Mayıs daha ziyade öğrencileri ilgilendiriyor; Cumhuriyet Bayramı herkesi kapsıyor. Eskiden bayramlara halk ‘şenlik’ derdi. Geçit resmine her seviyedeki öğrenciler, izciler, askerî birlikler ve sporcular yanında değişik mesleklere mensup sanatkârlar katılırdı. İlgi çeker, heyecanla izlenir, alkışlanırdı. Zamanla bayramları protokole teslim ettik, halktan kopardık; 23 Nisan ve 19 Mayısı da bugün okullara hapsettik. Artık eski heyecan yok. Bayramlarda, tören öncesi vali veya bir yetkili günün önemiyle ilgi konuşma yapar, arkasından öğrenciler şiir okurdu. Bazen öğrenciler de konuşurdu. Bugün aynı uygulama biraz değişik olsa da devam ediyor mu, bilmem. Eski gazetelere baktığımızda okulların sosyal faaliyetlerinin yerel basına ayrıntılı şekilde yansıdığını görürsünüz. Bugün 1927’de Kastamonu’da kutlanan Cumhuriyet bayramından söz edeceğiz. Heyecan yüksek, her seviyeden katılım var, ne de olsa genç Cumhuriyetimizin dördüncü yıl dönümü. Törende Lise, Muallim Mektebi ve Kız Ortaokulu’ndan üç öğrenci konuşma yapmış. Veliler ve öğrenciler bu konuşmayı okumalı; günümüzle kıyaslayarak aradaki farkı görmeli. Eminim ki siz de beğeneceksiniz. En küçüğü olması itibarıyla bugün Kız Ortaokulu son sınıf öğrencisi Güzin’in konuşmasını seçtim. Fırsat bulursak ötekilerden daha sonra söz ederiz: “Muhterem babalarım, kardeşlerim! Bugün, necip milletimizin hakk-ı hayatı ve istiklâline sahip, benliğine hâkim olduğu mübarek bir günün sene-i devriyesine müsâdiftir. Bundan dört sene evvel, tam bu günde kahraman Türk, hiçbir zaman lekelenmeyen parlak nâsiyesiyle, hiçbir zaman bükülmeyen demir bileğiyle, hiçbir zaman yılmayan azim ve iradesiyle istiklâlinin azamet ve mevcudiyetini dünyaya ilan etmiş, halkçılık âbidesinin temelini kurmuştur. İşte bugün tes’id ve tebcil ettiğimiz mübarek bayram o günün sene-i devriyesidir. Necip ve asil milletimizin kurtuluş ve istiklâl bayramıdır. Bu mukaddes ve büyük bayramı ben de arkadaşlarım nâmına size candan tebrik ederim. Muhterem hemşerilerim! Kahraman milletimizin, bugün takdis ettiği Cumhuriyeti görebilmeyi elde edebilmek azmiyle neler yaptığını, ne kadar sayısız, mübarek kurbanlar verdiğini saymaya lüzum görmem. Türk; cumhuriyeti sâde taklit olsun, asrî idareye uyulmuş olsun diye kabul ve ilan etmemiş; ferdî saltanatın, mutlakıyet ve meşrûtiyet idare tarzlarının millete ölüm, memlekete harabiyetten başka bir şey vermemiş olduğunu çok uzun ve pek acı tecrübelerle görmüş ve anlamış ve bu tecrübelerin hâsıl ettiği intibahla kendi idaresini kendi eline almış ve bünyesine en muvâfık bir şekl-i idare olan cumhuriyet-i idareyi kurmuştur. Artık Türk senelerce uğrunda canını, malını ve bütün mukaddesatını feda ederek çalıştırıldığı sultanlar, hanlar, hakanlar için değil kendi yurdunun imâr ve ihyâsı, kendi evlâdının refah ve itilâsı için çalışacaktır. Aziz hemşerilerim! Dört seneden beri yeni idarenin her tarafta yükselen feyizli âsârını huzurunuzda ta’dâdı zâid görürüm. Bunlardan yalnız bir tanesini zikretmeden geçemeyeceğim. Annelerimiz, hatta büyük hemşirelerimiz ilk feyizlerini alacak irfan müesseselerinden mahrum oldukları halde, bizler bugün orta mekteplerde, yarın lise, öbür gün dârülfünûnlarda feyz alacak büyük irfan menbâlarına mâlikiyetle bahtiyarız. Bunları benim kadar İstiklâl Harbi’nin büyük âmil ve fedakârlarından olan muhterem Kastamonulu hemşerilerimin de bileceğinden eminim. Asil milletimiz bundan sonra da başında büyük Gazimiz gibi dâhi bir mürşide mâlikiyetle müftehir olan feyizli Cumhuriyet idaresi altında daha pek çok mucizevî muvaffakıyetler elde edecek ve o büyük mürşidin aydınlattığı nurlu yolda bilâperva yürüyerek evc-i terakkiye, refah ve saâdete ulaşacaktır. Sözüme nihayet verirken, bu büyük günü ve mukaddes buyruklarını bizlere göstermek için kanlarını seve seve akıtan genç Türk aslanlarının sağ kalan ruhlarının karşısında ve onlarla arkadaşlık eden yüksek ve gazi simalar önünde minnet ve şükranla eğilirim.Yaşasın Cumhuriyet ve onun büyük reisi Gazi Mustafa Kemal. “ ———————————– Müsadif: rastlama. Nâsiye: alın. Tes’id: kutlama. İtilâ: yükselme. Âsâr: eserler. Ta’dad: bir araya getirme. Zâid: gereksiz. Dârülfünûn: üniversite. Mürşit: aydınlatan. Müftehir: övünme. Bilâperva: korkmadan. Evc: yüksek. Terakki: ilerleme.