Dışişleri Bakanı’ndan “tarihi” ziyaret
Kastamonu’yu ziyaret eden ilk Dışişleri Bakanı olan Mevlüt Çavuşoğlu, “2023 ve Ötesinde Âkil ve Müşfik Türk Dış Politikası” konulu toplantıda iş insanları ve STK temsilcileriyle Kurşunluhan’da bir araya geldi.
Yunanistan’a mesaj: “Dostluğumuz kadim, düşmanlığımız ise vahimdir”
- Çavuşoğlu, buradaki konuşmasında gerginlik politikasını tırmandıran Yunanistan’a sert mesajlar verdi, benzeri sorunları Ermenistan’la yaşayan Azerbaycan’ın her zaman yanında olduğumuzu vurguladı, Türkiye’nin denge politikasıyla dünyada örnek gösterildiğini söyledi.
- Dışişleri Bakanı, gerginlik politikasını eleştirdiği Yunanistan’a seslenirken, “Geçmişte de aynısını yaptınız, faturası ağır oldu. Bunu en iyi Yunanistan’ın bilmesi lazım. Türkiye’nin dostluğu kadimdir, düşmanlığı ise vahimdir” ifadesini kullandı.
Mevlüt Çavuşoğlu, Kastamonu’yu ziyaret eden ilk Dışişleri Bakanı oldu.
Çavuşoğlu, “2023 ve Ötesinde Akil ve Müşfik Türk Dış Politikası” konulu toplantıda iş insanları ve STK yöneticileriyle bir araya geldiği, AK parti Genişletilmiş İl Danışma Toplantısı’na katıldığı gezisine Valilik ve Belediye Başkanlığı ziyaretleriyle başladı.
Kurşunluhan’da düzenlenen toplantıda konuşan Dışişleri Bakanı, gerginlik politikasını tırmandıran Yunanistan’a sert mesajlar verdi, benzeri sorunları Ermenistan’la yaşayan Azerbaycan’ın her zaman yanında olduğumuzu vurguladı, Türkiye’nin denge politikasının tüm dünyada örnek gösterilmeye başlandığını ifade etti.
Kastamonu Kurşunlu Han’da iş insanları ve STK temsilcileriyle bir araya gelen Bakan Çavuşoğlu, konuşmasında, dünyadaki gelişmeler ve Türkiye’nin bu gelişmelerde oynadığı rol ve elde ettiği başarının ülkeyi farklı noktalara getirdiğini söyledi.
Vali Avni Çakır’ın açılış konuşmasının ardından kürsüye gelen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, şöyle konuştu:
“Bugün burada olmaktan büyük bir mutluluk ve onur duyuyorum.
2023 öncesinde âkil ve müşfik, Türk dış politikasını anlatmamı istediler. En son gerçekleştirdiğimiz büyükelçiler toplantısının teması idi. Türkiye’den beklentiler yükseldi, güven arttı. Türkiye’nin özellikle sorunları çözümü yönünde sarf ettiği çaba ve dünyanın her bölgesinde ki sorunlara karşı çaba da Türkiye’ye yönelik beklentileri arttırdı. Dolayısıyla biz bu beklentileri karşılamak için dış politikamızı ona göre kurgulamamız ve oluşturup uygulamamız lazım. Ayrıca tüm dünyanın içinden geçtiği süreç çok farklı bir süreç. Türkiye’nin bu zor şartlarda nasıl politika izlediğini, bu krizler ortamında krizlerin ülkemize etkisini en aza indirmek için neler yaptığını sizlere anlatmak için bu girişi yapıyorum.
“TÜRKİYE ÖNEMLİ AKTÖR”
“Küresel aktörlere baktığımız zaman hepsinin olumlu rol oynamadığını görüyorsunuz, biz de yaşıyoruz bunu. Önce pandemi krizi dünyayı sarstı, tam pandemiyi atlattık, salgından çıkıyoruz ekonomi normalleşiyor derken, bu sefer Avrupa’nın tam ortasında konvansiyonel bir savaş başladı. Bu savaş nasıl durdurulacak bu savaşın etkileri ne kimse bunu kestiremiyor. Yakın coğrafyamıza baktığımız zaman tam bir ateş çemberi, dünyadaki çatışmaların yüzde 60’ı bizim yakın coğrafyamızda yaşanıyor. Ukrayna savaşından sonra savaş Avrupa’nın neresine sıçrayacak bu konuda ciddi bir endişe var. Sonuçta farklı güçlerde ön plana çıkmaya başladı. Eskiden Çin dış politikada bu kadar aktif değildi şimdi Çin var, Brezilya bende varım diyor, İngiltere ‘ben de büyük bir ülkeyim’ diyor. Türkiye Cumhuriyeti de son 20 yılda kat ettiği mesafe ile dünyada bölgesel bir güç ve dünya sahnesinde önemli bir aktör olarak olan bir ülke. Türkiye, dünyada önemli bir aktör olurken dünyanın en güçlü ülkesi olduğu için değil, gücünü barış için kullandığı için, doğruya doğru, yanlışa yanlış dediği için, sözünde durduğu ve yapacağım dediği zaman yaptığı için önemli bir aktör oldu.
Bugünkü dünyada uluslararası sistem bir daha savaşlar olmasın sorunlar olursa çözer diye kurduğumuz ikinci dünya savaşından sonra -ki sistem bugün savaşları durdurabiliyor mu?- bu sistemin değişmesi gerektiğini Türkiye’den başka adaletli bir şekilde söyleyen var mı? Yok. Bu sistemle sorunlar çözülmez. Başlangıçta da söylediğim gibi ülkelerin hepsi olumlu rol oynamıyor ki. Biz Türkiye olarak güçlünün değil, haklının tarafında yer alıyoruz, o yüzden Türkiye önemli bir aktör oldu.
TAHIL ANLAŞMASI
“Bölgemizde Suriye’deki savaşı sonu erdirmek için diplomatik çabalarımızı yoğunlaştırdık. Libya’da kırılganlık devam ederken kendi aralarında çatışma oldu, Başbakan dahil herkesi davet ettik, mesajlarımızı verdik ve Libya’da daha dün ne işiniz vardı orada diyenler hem Avrupalılar hem içimizdeki muhalifler, şu anda iyi ki Türkiye Libya’da var, iyi ki istikrarın korunması için önemli rol oynuyor diyor. Son 2 yıldır dış politikada Türkiye’de bir doğrulama dönemi oldu. Türkiye’nin denge politikasını, dünyada örnek göstermeye başladılar. Ukrayna’ya yapılana karşı çıktık ama diğer taraftan Rusya’yla da ilişkilerimizi dengede götürdük, bunun faydasını gördük sadece Türkiye değil dünya gördü. En son Cumhurbaşkanlığımız liderliğinde İstanbul tahıl anlaşması ile birlikte dünya gıda krizinin tahıl bakımından geçici olarak aşıldığını söyleyebiliriz. Tahıl fiyatları 2008’den bu yana en yüksek düzeyde düşüş yaşadı. Tahıl tüm dünyaya gitmeye başladı.
En son Cumhurbaşkanımızın liderliğinde İstanbul Tahıl Antlaşması ile birlikte dünya gıda krizini geçici de olsa en azından tahıl bakımından aşılmasını sağladı. 2008’den bu yana tahıl fiyatları en yüksek düzeyden düşüş yaşadı. Bu antlaşma sayesinde oldu. Şimdi tahıl tüm dünya ülkelerine gitmeye başladı. ‘Zengin ülkelere daha fazla gidiyor’ diye serzenişler var ama sonuçta bu dünya piyasası oluştuğu zaman, arz-talep dengesi, en az gelişmiş ülkelere de BM’nin koordinasyonunda gitmesi için bizde çaba sarf ediyoruz.”
AZERBAYCAN
Ermenistan-Azerbaycan sınırında yaşananlara değinen Çavuşoğlu, bu konudaki görüşlerini şöyle dile getirdi:
“Ermenistan sürekli sınırda tahriklerine devam ediyor. Azerbaycan toprakları 30 yıldır işgal altındaydı. Diplomatik çabalar, Minsk Grup, uluslararası sistem, uluslararası aktörler 30 yıldır işgal edilmiş Azerbaycan topraklarının geri alınması için hiçbir şey yapmadılar. En sonunda Azerbaycan’ın sabrı bitti ve Ermenistan tahrikleri karşısında vatan muharebesini başlattılar, Karabağ Zaferi’ni elde ettiler ve Azerbaycan topraklarını geri aldı. Şimdi barış ve istikrar için bir fırsat. Fakat Ermenistan bunu tercih etmek yerine, sürekli kışkırtıyor. Yine sınırda kışkırtmalarda bulunuyor. Can Azerbaycan’da karşılığını verdi. Aslında ders alması lazım. Barış istemeleri lazım. Azerbaycan’a barış antlaşması teklif etmeleri lazım. Biz bunu destekliyoruz. Sınırların belirlenmesi lazım. Ortak komisyon kuruldu, bunlara odaklansın. Laçin’den çekilirken, her yeri yaktılar, yıktılar, her yere mayın döşediler. Her ortamda kötülük peşindeler. Bizde Ermenistan ile ilişkilerimizi normalleştirmek için özel temsilciler atadık ama Azerbaycan’dan bağımsız olarak bu sürecin gitmeyeceğini Ermenistan’da biliyor, tüm dünyada biliyor ve bilmesi gerekiyor. Çünkü bölgede tam istikrarlı bir barış istiyorsak, tüm ülkeler arasındaki sorunların çözülmesi gerekiyor. Bu konuda da önemli roller oynuyoruz. Her zaman Can Azerbaycan’ın yanındayız. Can Azerbaycan hiçbir zaman yalnız değildir.”
BALKANLAR
Balkanlara değinerek sözlerine devam eden Bakan Çavuşoğlu; “Balkanlarda da 90’lı yıllara dönme riski görüyoruz. Kırılganlık var. Bosna-Hersek için başlayan siyasi kriz, bir taraftan Sırplar ayrımcı gündemini devam ettiriyor, diğer taraftan da Hırvatistan federasyonda seçimle ilgili yeni hamlelerde bulundu. Dolayısıyla kırılganlık arttı. Ama biz her tarafla görüşüyoruz. Tüm etnik gruplarla görüşüyoruz ve Bosna-Hersek’in istikrarı için çaba sarf ediyoruz. Orada da sorunun çözüm konusunda anahtar Türkiye. Bunu herkes biliyor. Kıskanıyorlar bizi, ‘Ne işiniz var orada’ diyorlar veya bazı Batı ülkeleri bizi Rusya ve Çin aynı kategoriye koymaya çalışıyorlar. Ne kadar yanlış. Bunların bu kıskançlıkları ve kini bir türlü bitmiyor. Oysa Balkanlara en çok katkı sağlayan ülke biziz. Onlar ne derlerse, desin biz bu katkıyı sağlamaya devam edeceğiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın geçen hafta üç ülkeyi kapsayan ziyaretinde amacı budur. Diğer taraftan da Sırbistan-Kosova arasındaki gerginlikte çatışma aşamasına getirildi. Hemen o gün Dışişleri Bakanlarını aradık. Ertesi gün tekrar çabalarımızı devam ettirdik ve geçici bir çözüm bulundu. Bu konularda bizim aktif rol oynamaya devam etmemiz gerekiyor. Balkanların istikrarı bizim için önemlidir. Biz Balkanların istikrarı için çaba sarf etmeye devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
DÜNYADAKİ DEĞİŞİM
Dünya’nın değişimine dikkat çeken Bakan Mevlüt Çavuşoğlu, bu konuda şunları söyledi:
“Dünya değişiyor, çok hızlı değişiyor. Bu değişime ne kadar ayak uydurabiliyoruz. Ayak uydurabiliyor muyuz, uyduramıyor muyuz? İnsanların tercihleri değişiyor. Teknolojinin değişim hızına ayak uydurmak mümkün değil. Eskiden uzaya gönderilen uzay aracındaki sistem gitti, onun 10 katını artık telefonlarda taşıyoruz. Onun için bu değişime ayak uydurmak için de yeni politikalar üretmek lazım. Bizde bu değişime ayak uydurmak için dış politikamızı güncelliyoruz, uyarlıyoruz, beklentileri karşılamak için. Vatandaşımızın da konsolosluk hizmetlerinde de beklentileri değişiyor. Bugün artık o kadar hızlı değişiyor ki, yapay zeka programından faydalanmaya başladık, vatandaşlarımıza konsolosluk hizmetleri verirken. İnsan olarak artık bu hıza yetişmemiz mümkün değil. Dış politika analizlerinde de yapaya zekadan faydalanıyoruz. Tespitlerde, analizlerde, politika oluşturmada. Dolayısıyla yeni değişimlere de ayak uydurmak önemli.”
GÜÇLÜ OLMANIN ÖNEMİ
Dış politikada güçlü olmanın önemine değinen Çavuşoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dış politikada biz bu adımları atarken, bölgemizdeki sorunları çözmeyi çalışırken veya çatışmaların ülkemize etkisini en aza indirirken, temel ilkemiz kendi ülkemizin, milletimizin hak ve çıkarlarını korumaktadır. Hak ve çıkarlarımızı korumak için sahada ve masada güçlü olmamız gerekiyor. Biz dış politikamızı Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyeti kurduktan sonra ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’, biz bunun üzerine girişimci ve insani dış politika diyoruz. Ama girişimci ve insani dış politika, aynı zamanda sahada ve masada güçlü olmayı gerektirir. Bazen masada çözüm gelmiyor, sahaya inmek zorundasınız. Sahada gücünüzü kullandığınız zaman bu sefer herkes masaya dönüyor. Eskiden gücümüz kadar oyun kurucuyduk ama bugün Türkiye oyun kurucu. Başkalarının aldığı kararların peşinden giden bir ülke değiliz. Etken bir ülkeyiz. Oyun da kuruyoruz, ülkemiz aleyhine kurulan oyunları da bozuyoruz. Ülkelerin güçleri vardır, ekonomik güç hepsinin ötesindedir. Çünkü ekonomik gücünüz varsa bu adımları atabilirsiniz. Kararlar alabilirsiniz, uygulayabilirsiniz. Gücünüz yettiği kadar gidersiniz. Onun için ekonomik gücümüzü daha da pekiştirmemiz lazım. Ekonomimizi daha güçlendirmemiz lazım. Bir de askeri güç var. Ordu, polisimiz, güvenlik güçlerimiz, jandarmamız. Güvenlik güçlerimizin iyi donatılması lazım. Yani savunma sanayide çok önemli. Savunma sanayimizde yeterlilikte yüzde 70’in üzerine çıktı. Özellikle ülkelerin bize ürün vermemeleri ile birlikte kendi ürünlerimizi üretmeye başladık. Kendi projelerimizi geliştirmeye başladık. Biz buna sert güç diyoruz. Birde ülkelerin yumuşak gücü vardır. Bunlar tarihtir, kültürdür. Tarihimizin, kültürümüzün, medeniyetimizin tam merkezindeyiz bugün. Eğitimdir. Yurtdışı Türkler Başkanlığı’nın verdiği burstur. Yunus Emre Kültür Merkezimizin yurtdışında Türk el sanatlarını, örflerini ve Türk dilini öğretmesidir. TİKA’dır. Tüm dünyada insani ve kalkınma yardımlarıdır. Türk Hava Yollarının bugün dünyada bir marka olması bizim yumuşak gücümüzdür. Diyanet İşleri Başkanlığımızın yurtdışında yaşayan vatandaşlarımıza ve tüm Müslümanlara dinimiz İslam’ı doğru kaynaklardan öğretmesi, yurtdışındaki eserlerimizin restorasyonu, Kızılayımız, Vakıflar Genel Müdürlüğümüz, AFAD’ımızdır. Dünyanın neresinde bir afet olsa ilk koşan bizim kurumlarımızdır. Bu ülkelerin yumuşak gücüdür. Bir ülke yumuşak ve sert gücünü sahada ve masada yerine göre, kullanabilmesi marifettir. İşte o zaman hatırlı güç olabilirsiniz. Bunları uyumlu bir şekilde kullanabilirseniz akıllı güç olursunuz. Bugün Türkiye sadece küresel bir aktör değildir, bugün Türkiye’de akıllı bir güçtür. Sonuç itibariyle biz bu tüm imkanlarımızı kendi çıkarlarımız için, yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız, soydaşlarımız ve akraba topluluklarımızın çıkarları için ve dünya barışı ile istikrarı için kullanıyoruz. İşte Türkiye’nin avantajı burada.”
KUZEY KIBRIS , DOĞU AKDENİZ, EGE
Türkiye kendi çıkarlarını korurken, Kuzey Kıbrıs’ın da çıkarlarını korumak zorunda olduğunu söyleyen Çavuşoğlu, şöyle konuştu:
“Doğu Akdeniz’de, kıta sahanlığımızda, Ege’de, hak ve çıkarlarımızı korumak için elimizden geleni yapıyoruz. Kıta sahanlığımızın sınırlarını belirledik sonra hiçbir gemiyi kıta sahanlığımız içine sokmadık. Rum Kesimi ve Yunanistan son bir yıl içerisinde dokuz defa kendi gemilerini veya başka ülkelerin gemilerini kıta sahanlığımıza sokmak istedi, izin vermedik. Buraları koruyoruz. Ege’de yıllardır devam eden sorunlar var. Birbiri içine girmiş sorunlar var. Yunanistan’a gelin bu sorunları diyalog içinde çözelim dedik. En son Sayın Cumhurbaşkanımız; Miçotakis’e bunları anlattı. Kendisi de söyledi Cumhurbaşkanımıza: ‘Üçüncü ülkeleri devreye sokmayalım. Kendi aramızda bu işleri çözelim, diplomasi yaptıralım, bu sorunları çözmemiz lazım, biz komşuyuz’ ne oldu? İki hafta geçmedi Türkiye aleyhine tüm dünyada başta ABD kongresi olmak üzere NATO’da müttefik F-16 vermeyi bize hasmane politikaları daha da artırdılar. Bunlara güven olmaz, bunlar dürüst değil. Sizi görür hemen sarılır ‘Dostuz, arkadaşız, komşuyuz’ derler, resmi toplantıya girersiniz daha ilk cümlesinde hiç kimse konuşmadan kalkarlar Türkiye’yi kötülerler. Biz bunların samimiyetsizliğini her platformda, her masada, her toplantıda gördük. Bir de en haksız konumda en haklıymış gibi anlatma konusunda da mahirler. Ama Türkiye olarak, BM’ye yazdığımız mektuplar, silahsızlandırılmış adaların silahlandırılması ihlali aynı şekilde diğer konularda Türkiye’nin haklı tezlerini tüm dünyaya anlatmaya başladığımızda bu sefer yaygara kopardılar: ‘Türkiye bizim topraklarımıza göz dikiyor. Egemenliğimizi ihlal etmeye uğraşıyor’ dediler. Anlaşmalar ortada. Sen bu adaları silahlandıramazsın kardeşim! Bu şartla verilmiş. Anlaşmayı bozuyorsun. Başkanlarının maşası olma. Benimle hukuk dilinde konuş. Gidip de sağa sola iftira atma, yalan atma. Dün ben bunu söyleyince de en çok eleştiri içeriden geldi. Neymiş; ‘Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı böyle bir üslupla konuşmaması lazımmış. Yunanistan’ı incitmememiz lazımmış. Yani ‘Yunanistan sorunları kaşıyor’ dedik ya bu üslup olmazmış. Neredeyse ‘Yunanistan haklı’ diyecekler. Biz tüm tezlerimizi hukuk dilinde anlatıyoruz. Ama Yunanistan başkalarının maşası oluyor. Sürekli bizi tahrik etmeye çalışıyor. Biz de kendisine hatırlatıyoruz: Geçmişte de tahriklerde bulundunuz cevabını aldınız, faturası ağır oldu. Bunu en iyi Yunanistan’ın bilmesi lazım. Türkiye’nin dostluğu kadimdir, husumeti ise vahimdir. Türkiye’nin dostluğunu kazanmaya çalış, başkalarına güvenme. Başkalarının 3-5 uçakla veya sana silah vermesiyle hiçbir avantaj elde edemezsiniz. Ülkende birkaç üs kurdurttum diye havalara girmene gerek yok. Sorunları çözmek istiyorsan, samimi ol. Ama biz bu samimiyeti Yunanistan’da göremiyoruz. Biz de hak ve çıkarlarımızı korumak için Kıbrıs Türk halkının hak ve çıkarlarını korumak için ne gerekiyorsa yapacağız.
Abdülhamit Han gemimiz Akdeniz’e açıldı, kıta sahanlığımızın her bölgesinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ruhsat verdiği her yerde sondaj ve sismik araştırma çalışmalarımıza devam edeceğiz. Bu bizim hakkımız, görevimiz. Avrupa Birliği’ne; ‘Gelin Doğu Akdeniz Konferansı yapalım’ diyoruz, cevap gelmiyor. Bir daha ve bir daha soruyoruz: ‘Rum kesimi istemiyor’ diyorlar. Birkaç yüz bin nüfuslu bir Rum kesimi istemiyor diye halkça paylaşım olsun diye koskoca Türkiye Cumhuriyeti2nin iyi niyet göstergesi olarak Doğu Akdeniz Konferansı çağrısına ‘Evet’ diyemiyor Avrupa Bilriği. Biz Kıbrıs’la da halkça paylaşım diyoruz ona da yanaşmıyorlar. Yanaşmıyorsanız biz de kendi tedbirlerimizi kendimiz alırız. Biz kendi çıkarlarımızı koruyacak güce sahibiz, muktediriz. Bize güvenen kardeşlerimizin, mazlum insanların haklarını savunabilecek güce de sahibiz. Biz Türkiye Cumhuriyeti olarak Türk Milleti olarak barış istiyoruz, huzur istiyoruz. Bugün bölgemizde ve ötesinde sorunların çözümü için katkı sağlıyoruz. Bizden başka bu çabayı sarf eden samimi bir ülke yok. Sarf etmek isteyenler de etkili olamıyor. Çünkü izledikleri politikalarda zikzaklar var. Ama biz aynı zamanda bu krizlerin önümüze sunduğu fırsatları da ülkemiz için milletimiz için bölgemiz için değerlendirmemiz lazım.
“TÜRKİYE GÜVENİLİR ÜRETİM, TEDARİK MERKEZİ”
“Pandemi oldu herkes güvenilir üretim kaynakları, tedarik merkezleri aramaya başladı. Şu anda herkesin aklına gelen ülke Türkiye’dir. Bir yıllık ihracatımız, Kastamonu’nun da katkılarıyla 250 milyar dolara çıktı. Bu durup dururken olmuyor. Üretmezsek olmaz. Yattığın yerden olmaz ihraç edemezsiniz. Ama Türkiye artık güvenli bir üretim tedarik merkezidir. O nedenle üretim kapasitelerimizi artırmaya devam etmemiz lazım. Bugün bu savaşla birlikte Türkiye çok önemli bir merkez oldu. Hat oldu Enerji konusunda Doğu Avrupa ülkeleri, Balkan ülkeleri Azerbaycan çok önem kazandı. Çünkü Azerbaycan’ın ürettiği gazın bu ülkelere ulaşması elzem, çok ihtiyaç var. Diğer ülkeler de ihtiyaç duyuyorlar. Dolayısıyla bunların hepsi Türkiye üzerinden geçiyor. Ama diğer taraftan Kuzey koridor artık lojisitik bakımdan, taşımacılık bakımından alternatif olmaktan çıktığı için artık Türkiye üzerinden, Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye üzerinden geçen Doğu Batı orta koridor hayati derecede önem kazandı. Biz de bunları değerlendiriyoruz. Geçen haftalarda Özbekistan’daydım. Türkiye Özbekistan, Azerbaycan, Dışişleri Ulaştırma Ve Ticaret Bakanları toplantısını yaptım. Ondan birkaç hafta önce de Bakü’deydik. Azerbaycan ve Kazakistan Dışişleri ve Ulaştırma Bakanları toplantısı yaptık. Orta koridoru nasıl güçlendirebiliriz, nasıl geliştirebiliriz, kara yolu taşımacılığı, enerji güzergahları ya da demiryolu taşımacılığında hangi adımları atmamız lazım, ticaretin kolaylaştırılması, taşımacılığın kolaylaştırılması, geçiş ücretleri dahil bu konularda ne yapabiliriz bunları konuşuyoruz. Konuşmamız lazım. Önümüzdeki süreçte Enerji Bakanlarımızı da bu işin içine dahil edeceğiz. Türkiye olarak krizleri yönetirken, bize olan etkisini en aza indirirken, önümüze çıkan fırsatları da çok iyi bir şekilde değerlendiriyoruz. Bunun için de politikalar oluşturuyoruz ve yoğun çalışıyoruz. Gece gündüz çalışıyoruz.”
CENGİZ MUHZİROĞLU
•••
AK Parti Genişletilmiş İl Danışma Meclisi Toplantısı
Çavuşoğlu:
“Dünyanın umudu Türkiye oldu”
- “Bugün Türkiye bölgesel ve küresel güçlerin istikrar şemsiyesi ile kapatarak etkisizleştiren çok önemli bir aktördür”
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, AK Parti Genişletilmiş İl Danışma Meclisi Toplantısı’na katıldı. Toplantıda konuşan Çavuşoğlu, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Toplantıda AK Parti Kastamonu Milletvekilleri Hakkı Köylü ve Metin Çelik de hazır bulundu.
Türkiye’nin 21 yıllık AK Parti iktidarında geldiği konumla ilgili değerlendirmelerde bulunan Bakan Çavuşoğlu, “22 yıl önce Sayın Cumhurbaşkanlığımızın önderliğinde, ‘hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’ diyerek yola çıkan AK Parti, 21 yılda ortaya koyduğu hizmet ve kalkınma atılımlarıyla asırlık Cumhuriyetimizin mihenk taşı olmuştur. Bunun mimarı sizlersiniz. Cumhurbaşkanımız, teşkilatımızdan aldığı güç ve milletimizin teveccühü ile 21 yılda Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak Türkiye ve milletimize büyük hizmetler yapmıştır, bu hizmetlerle Türkiye’yi küresel bir aktör haline getirmiştir. Bugün Türkiye bölgesel ve küresel güçlerin istikrar şemsiyesi ile kapatarak etkisizleştiren çok önemli bir aktördür. Bölgemizde de ötesinde de böyle. Ülkemizi ilgilendiren konularda artık başkalarının karar almasına müsaade etmiyoruz. Bizi ilgilendiren her konuda oyunun kurallarını biz belirliyoruz. Başkaları Türkiye’nin aleyhine oyun kurmaya çalışıyorsa o oyunu da bozuyoruz” dedi.
“Gücümüzü etkin kullanmamız lazım. Ama gücü mazlumların aleyhine değil, lehine kullanmamız lazım. Yeri geldiği zaman mazlumlara zulmedenlere ve bize karşı tehdit oluşturan teröristinden tutun kim olursa olsun sert gücümüzü kullandık, kullanmamız gerekiyor” diyerek konuşmalarını sürdüren Çavuşoğlu, “Geçtiğimiz 21 yılda milletimiz yüzünü AK Parti’ye dönmüştür. Ümidini de Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a bağlamıştır. Bugün sorunlar var. Enflasyon varken yok diyemeyiz, rakamlar ortada. Ama geçmişte çok krizlerle mücadele ettik. Bizden önceki iktidarlardan kalan krizlerden bahsetmiyorum. Bizim dönemizde de dünyada çok büyük ekonomik, siyasi krizler oldu. Pandemi ve Ukrayna’da yaşanan enerji, gıda, yüksek enflasyon, ekonomik kriz hepimizi etkiliyor. Bunu yok sayamayız. Devlet bunun etkilerini en aza indirmeye çalışır, vatandaşlara, özellikle dar gelirliye olan etkilerini en aza indirmek için politikalar yapar. Biz de bunu yapıyoruz. Ama orta ve uzun vadede bu krizi aşmamız lazım, bunu aşarsa yine AK Parti iktidarları, Recep Tayyip Erdoğan, Cumhur İttifakı aşabilir. O nedenle milletimiz yüzünü Recep Tayyip Erdoğan’a ve AK Parti’ye dönüyor” diye konuştu.
“Geldiğimiz bu dönemde sadece mazlum ülkelerin, ihtiyaç sahibi ülkelerin umuduyuz? Geldiğimiz bu noktada bütün dünyanın umudu Türkiye oldu” diyen Çavuşoğlu, “En zengin ülkeler bile yüzünü Türkiye’ye dönüyor. Neden, çünkü jeopolitik konumumuzu çok iyi ve herkesin hayrına kullanıyoruz. Bugün Türkiye’de sorunları çözmek için samimi çaba sarf eden ülke sayısı çok az. Samimi olarak çaba sarf etmek isteyenler de başarılı değil. Çünkü politikalarında yanlışlıklar var. Bunun birçok unsuru var. Bazı Avrupa’da liderler bunu denedi ama samimi olmadıkları için başaramadı. Türkiye denge politikası izliyor. Kendi çıkarlarımız için de önemli, sorunların çözümleri için de önemli. Sorunları çözemezsek, yakın coğrafyamızda, dünyanın en ücra köşesindeki sorun da bize ulaşıyor” şeklinde konuştu.
“Sakın, ‘Avrupa bu krizleri yaşıyor, oh olsun’ demeyin”
Avrupa’da yaşanan enerji ve gıda krizinin Türkiye’nin aleyhinde olduğunu belirten Çavuşoğlu, “Bugün dünyadaki enerji krizinden en az gelişmiş ülkeler mi etkileniyor? Zengin ülkeler de etkileniyor. Sakın, ‘Avrupa bu krizleri yaşıyor, oh olsun’ demeyin. Bu bizim de çıkarlarımızın yararına değil. Biz ticaretimizin yüzde 50’sini Avrupa ile yapıyoruz. Avrupa’nın alım gücünün düşmesi bizim ihracatımızı azaltır. Ama herkes etkileniyor. Dünyadaki tahıl krizi yaşanırken bu konuda ciddi bir ihtiyaç içine düştüğü zamanda İstanbul Tahıl Anlaşmasını Türkiye’den başka başarabilen bir ülke var mı? Recep Tayyip Erdoğan başarır” ifadelerini kullandı. İHA