29 Temmuz günü Kocaeli’nin Gebze ilçesindeki devlet hastanesinde bir olay gündeme geldi ancak ne yazık ki bu olay ‘bir’ denebilecek kadar küçük çaplı değildi; çünkü biz, bu haberlerin benzerlerini artık neredeyse her hafta görür hale geldik. Habere göre, Gebze’de görev yapan sağlık personeli, bir hasta yakını tarafından şiddete maruz bırakıldı ve şiddet eylemi sonucunda sağlık çalışanının kafatasında ve burnunda kırıklar meydana geldi. Şiddet sonrası ise şüpheli gözaltına alındı ancak adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Hastanelerde 2013 yılında uygulanmaya başlayan Beyaz Kod uygulaması, haksız bir fiile maruz bırakılan doktor, hemşire, idari personel, teknik personel, özel güvenlik görevlisi, hizmetli vs. tarafından verilebilen bir acil durum bildirimi aslında. Beyaz kod bildirimi üzerinden 2018 yılında yapılan araştırma bize gösteriyor ki: 9108 şiddetin %77,53’ü sözel şiddet, %18,72’si hem fiziksel hem de sözel şiddet, %3,75’i ise fiziksel şiddet olmuştur. Bu hastanelerin %53,32’si Devlet Hastaneleri %35,17’si Eğitim ve Araştırma Hastanesi, %7,16’sı 112 olay yeri, %4,36’sı ise Ağız Diş Sağlığı Merkezleridir. Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası’nın (Sağlık-Sen) ülkemiz genelinde yapmış olduğu araştırmaya göre ise 2022 yılının ilk 6 ayında 136 adet sağlıkta şiddet olayı yaşandığı ve 226 sağlık emekçisinin şiddete maruz bırakıldığı tespit edilmiştir. Türk Tabipler Birliği’nin araştırmasına göre ise, hekimlerin %84’ü meslek hayatlarında en az bir kere sözel ya da fiziksel şiddetle karşı karşıya gelmektedir. Kadın sağlık çalışanları ise erkek sağlık çalışanlarına nazaran daha büyük bir oranda şiddete maruz bırakılmaktadır.
Kadına yönelik şiddette olduğu gibi sağlıkta şiddet konusunda da bir an evvel gerekli önlemlerin alınması gerektiği her seferinde gerek sivil toplum kuruluşları tarafından gerek hekimlerin eylemlerinden gerekse siyasi partiler tarafından ısrarla dile getirilmektedir.
1 Temmuz 2022 tarihinde gözümüz kulağımız Meclis’in olağanüstü toplantısındaydı. Hayalimiz sağlık çalışanlarına yönelik şiddet eyleminin Meclis kanalıyla gerekli olan kanun düzenlenmesinin yapılmasıyken ne yazık ki sunulan kanun teklifinin değerlendirilmesi için mecliste yeterli çoğunluk sağlanamadı. Muhalif partilerden 159 milletvekili genel kurul salonunda toplanmıştı ancak kanun teklifinin görüşülebilmesi için gerekli olan 200 milletvekili sanırım ki sağlık çalışanlarının hayatlarından daha önemli olan “tatil planlarına” ara verememiş olacak ki olağanüstü yapılan toplantıya katılmaya dahi tenezzül etmedi.
İnsanların hayatları uzaktan bakıldığında çok kolay gözüküyor olabilir. Ancak “vefa” “hak” “hukuk” kavramları; kavram olmanın çok daha ötesinde. Vefa, sadece balkonlara çıkıp ‘alkış’ yapmakla gerçekleşen bir eylem değil mesela. Hak ve hukuk kavramı ise Hukuka Giriş derslerinde içi doldurulamayan bir kavram hiç değil. Kendi can güvenlikleri ve başkalarının hayatları arasında çıkmazda olan sağlık emekçileri için alkışların ötesinde hukuk sisteminde karşılığı ve işlevselliği olan düzenlemeler ivedi bir şekilde yerine getirilmeli. Yarın öbür gün “beğenmiyorlarsa çekip gitsinler” demenin tüm kamu düzenini ve kamu sağlığını ağır bir şekilde etkileyeceği de göz önünde bulundurulmalı.
Mesleklerini icra edebilmenin “canları pahasına” olmayacağı yarınlarda görüşmek dileğiyle…
Av. Seda ÇETİN