Geçen hafta iki duyguyu birlikte yaşadık. ABD’de çalışan değerli bilim insanımız Prof. Dr. Azmi Sancar ülkemizi gururlandırdı. Dünyanın en prestijli ödüllerinden NOBEL’i kazandı. Şu sıkıntılı ortamda Türkiye’ye moral verdi.
Daha önce Orhan Pamuk bu ödülü almıştı ama siyasi nedenlerden dolayı gölge düştü. Bir buçuk milyon Ermeni’nin katledildiğine dair açıklaması infial yaratmıştı. Bundan dolayı halkın önemli bir kısmı sessizliği tercih etti. Orhan Pamuk’un edebî kişiliği hiçbir zaman küçümsenemez. Belki o talihsiz söylemin ödül alışında en küçük bir etkisi de yoktur. Ama neylersiniz ki bazı başarıların üzerine siyasi gölgeler düşebiliyor. Bu biraz da içinde yaşadığımız siyasal ortamla ilgili. Sanatçılar da toplumun hassas olduğu konulara biraz özen göstermeli. Dileyelim ki tez vakitte taşlar yerine oturur; o zaman daha sağlıklı düşünme imkânı buluruz.
Aziz Sancar hocanın durumu çok farklı; başarının siyasetle uzaktan yakından ilgisi yok; tamamen teknik bir konu. Kırk yıldır bizden uzakta yaşıyor, yüreği Türkiye sevgisiyle çarpan bir insan. Hürriyet gazetesinden Tolga Tanış’ı kutluyorum. Hocayla ABD’de bir söyleşi yapmış; 11 Ekim tarihli gazetenin Pazar ekinde, iki sayfalık bir yazı yayımladı. Onun sayesinde biz de Aziz Sancar hocayı daha yakından tanımış olduk. Yöneticiler, gazeteyi okul panolarına astılar mı acaba?
Aziz Sancar mütevazı bir aileden geliyor. Çocukluğunu, okul hayatını, spora ve okumaya düşkünlüğünü samimi bir şekilde anlatmış. Zor şartlarda okumuş; yetişmesinde, öğretmenlerin hakkını özellikle belirtiyor. Üniversite öğrenimi için İstanbul’a gelince büyük şehrin havası onu etkilemiş. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi önemli bir kurum. Değişik liselerden arkadaşlarıyla yarışmış. Fakülte bitmiş; kısa bir süre doktorluk yaptıktan sonra ver elini ABD demiş. Ara sıra Türkiye’ye gelip gitmiş; yüreğindeki vatan sevgisi hiçbir zaman eksilmemiş.
Bizim uluslar arası arenada, ödüllere çok ihtiyacımız var; çalışmak gerekiyor. Özellikle Batı ülkelerinde sesimizi yükseltelim. Döner keserek, bulvarlarda yürüyüşler yaparak ülkemizin adını duyurma devri geçti. Elbette festivalleri küçümsemiyoruz ama asıl mücadele sahamız bilim ve güzel sanatlar alanında olmalı. İçerde ve dışarıda vatandaşlarımızın çabasını siyasal arka planı düşünmeden destekleyelim. Ödüller alındığında şahıslarla birlikte ülkelerin adı söyleniyor.
Prof. Dr. Aziz Sancar bilim sahasında bir kapı açtı; arkası gelmeli. İçerdeki bitmez tükenmez dağdağalardan kurtulup bilime, sanata önem verelim. Mimar Sinan’la kaldık; niçin arkası gelmedi? Müzik, resim, heykel, sinema nerede? Bu alanda dünya çapında sanatçılar yetiştirebiliyor muyuz? Edebiyatta İngilizler Shakespeare derken, Almanlar Goethe, İtalyanlar Dante, Fransızlar Victor Hugo, Balzac; Ruslar Tolstoy, Maksim Gorki diyor. Bu isimleri uzatmak mümkün. Beethoven, Mozart, Çaykovski, Chopin musiki alanında ülkelerinin, hatta dünyanın gururu. Türk Beşlileri; A.Adnan Saygun, H.F. Alnar, U.Cemal Erkin, C. Reşit Rey, N. K. Akses için ne yapıyoruz? Yeni sanatçılar gelmiyor. Sözgelimi Fazıl Say’a tahammül edemiyoruz. Ne olacak yani, biraz farklı sözler işitsek kıyamet mi kopar? Neticede onun gibi düşünen sanatçılar da bu memlekete hizmet etmeye çalışıyor. Garip bir toplum olduk.
Güzel sanat liseleri açtık. Gerçi kısa bir geçmişi var ama gelişmeler nasıl bir seyir izliyor, biliyor muyuz? Şimdiye kadar bu liseleri bitiren çocukların yüksek öğrenimleri, sanat hayatları ne vaziyettedir? Yoksa onları da liselere öğretmen yetiştirmekle mi görevlendireceğiz?
Şunu iyi bilelim ki bizim çocuklarımız çok yetenekli. Ancak onları kabiliyetleri doğrultusunda yönlendirip eğitemiyoruz. Devletin bir bilim ve sanat politikası maalesef yok. Üniversitelerin çalışmaları meydanda. Borusan, Eczacıbaşı gibi sanata destek veren holdinglerin sayısı da çok az. Günümüz dünyasında her şey endüstrileşiyor, çünkü para egemen. Ne var ki bilim ve sanat daima devletin desteğine muhtaçtır. Bizde ise siyaset kurumu, sanatın partiye ne faydası var diye düşünüyor. Asıl sıkıntı da burada. Seçim yaklaştı, parti programlarında ekonomi, terörle mücadele ön planda; hiç itirazım yok ama ya güzel sanatlar, bilim ne olacak? Ülkenin gündemi değişmeli artık.
Spordaki son dakika başarısı hepimizi mutlu etti. Allah kulunu sevindirmek isteyince önce merkebini kaybettirir, sonra buldururmuş. Bizimkisi de ona benzedi. Niye bu işler sona bırakılır, bilmem? İşi baştan ciddi tutamaz mıydık? Yine de takımımızı tebrik ediyorum; morale ihtiyacımız vardı.
Yazıyı kederle bitireyim. Çok uzağa gitmeyelim; 1970’lerden alalım. Kırk yılı aşkın terörle uğraşıyoruz. Mevcutlar yetmezmiş gibi şimdi de Orta Doğu merkezli örgütler çıktı. Öyle görülüyor ki başımız uzun süre ağrıyacak. Geçen hafta Ankara’da Cumhuriyet tarihinin en kanlı terör olayı ile karşılaştık, yüz dolayında insanımız hayatını kaybetti, çok sayıda yaralı var. Günah değil mi bu insanlara? Demokratik haklarını kullanıp barış yürüyüşü yapacaklardı. Kırmadan, dökmeden, yakıp yıkmadan yürüyüş yapmak, miting düzenlemek insanların en demokratik hakkı. Ne diye sabote ediyorsunuz? Bunca insan öldü, elinize ne geçecek? Her türlü teröre lanet olsun. Ölenlere rahmet, acılı ailelere sabır, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Görüyorsunuz, Aziz Sancar hocanın başarısı terörün gölgesinde kaldı. TV kanalları günlerdir hep terörü konuşuyor. Birkaç program da hoca için yapamaz mısınız? Hocaya Allah sağlıklı, uzun ömür versin; daha çok ödüller alsın. Bizler de onun sayesinde gururlanalım.