Hüseyin, Mehdi, Muhammed, Fatıma, Vida, Mehnaz… İktidar savaşlarının, din savaşlarının, menfaat savaşlarının yerinden yurdundan ettiği 20 Afgan çocuktan ilimize sığınan altı tanesi… Özür özür… Aslında her biri insanlığın “bi tanesi”. Yaşları 3 yaşında, 4 yaşında, 5 yaşında… Bu zalim dünyanın sırtlarına yüklediği zulme bakarsanız, her biri 30 yaşında, 40 yaşında, 50 yaşında. Çekik zeytin karası gözleriyle… Dünyanın kapkaralığına meydan okuyorlar. Ana babaları yorgunluktan bitap düşmüş, geleceklerinden kaygılı gözlerle şehrimizi izlerken Cumhuriyet Meydanı’nın girişinde… Onlar çoktan parkın yolunu tutmuşlardı bile. Sanırsınız Kabil’de bir park… Cıvıl cıvıl oynarlarken, fotoğraflarını çekerken bana poz verirlerken, onlar güldüler, ben ağladım. Ey “Büyük İnsanlık” neredesin, nedir bu dünyanın hali?… Çocuklara garezin ne? Afganlı çocuklar sayesinde bir şeyi daha öğrendim şu yaşımda, pamuk şekeri dünyanın her yerinde pamuk şekeri… Aman Allah’ım sırığa dizdiği birbirinden renkli pamuk şekerleri ile satıcının geldiğini görür görmez, başında bitmeleri bir oldu. Satıcının yedeğinde bir de oyuncaklar olmaz mı, değme gitsin keyiflerine. Vali babaları kendi elleriyle hediye etti pamuk şekerleri, oyuncakları… Satıcının stoku o dakka eridi. Keder dağıldı birdenbire… Neşe doldu her yer. ••• Not 1: Medeni ve müreffeh dünyanın gözlerinin önünde kıtır kıtır insan doğrandığı ana vatanlarından çoluk çocuk göç eylediler, sarı saçlı, mavi gözlü, mutlu insanların diyarı İsveç’e… Günde 16 saat yürüye yürüye geçtikleri İran sınırından ülkemize girdiler. Ülkemizin imza attığı uluslararası anlaşmalar gereği mültecilerin yakalandıkları yerde sığınmacı olarak kalacaklarının taşra teşkilatları tarafından bilinmesinden midir bilinmez, Van’dan itibaren şehirleri tek tek geçe geçe ilimize kadar geldiler, taa ki Tosya’da asayiş berkemal olana kadar… Siyasi iltica taleplerinin “mecburen” kabul edilmesiyle, Kastamonu nüfusumuz 92 kişi daha artmış oldu böylelikle. Yüz bin kişilik şehrimizde… 4 bin civarında olan mülteci sayısı biraz daha üzerine koymuş oldu böylece. Hanımefendiler beyefendiler duyduk duymadık demeyin, şehir nüfusumuzun yüzde 4’ü Afganlı, İranlı, Suriyeli vb… Peki, Kastamonu bu oranın ne kadar farkında? Devletin “üstüne düşeni” yapması yeter mi?… Sivil toplum örgütlerimiz başta olmak üzere, şehrimizin iç içe bulunmak zorunda kaldığı bu “mülteci vakıası”na dair ne gibi bir yol haritamız var acep? Bugüne kadar görmezden gele gele geldik… Bari bundan sonra, “insaniyet” namına görür kılalım gözlerimizi.