18 Mayıs Uluslararası Müze Günü’nde; Kastamonu Arkeoloji Müzesi klasik müzikle, bahçesi resimlerle bizleri uzun bir yolculuğa sürüklüyor. Dünyada 1977 yılından bu yana, Türkiye’de ise 1982 yılında kutlanmaya başlayan bu gün; müzelerin toplumdaki işlevi ve önemi konusunda farkındalık yaratmak amacını taşıyor.
‘Yeni’nin köklerinde ‘eski’yi de barındırdığını duyumsayarak; bu güzel Mayıs gününde tarihin, çizimle, renklerle, sesle, sözle, ezgilerle ifadeye kavuşmasına tanıklık ettik. Güneş kimi gün yakıcı sıcaklığını omuzlarımıza bırakıyor, kimi zaman da bulutlar gökyüzünde yeni haritalar çizerken, bahar yağmurları toprağı bereketlendiriyor. Ağaçlar yapraklarını açmış ve her taraf yemyeşil olsa da dağların başı karlı.
Kastamonu Arkeoloji Müzesi’nde tarihi solurken öğrencilerin ve eğitmenlerinin tuvallere yansıttığı renkler, kağıtlara aktardığı çizgiler içimizde delişmen, rengarenk çiçekler açtırıyor. Asırlar öncesinden günümüze taşınmış eserlerin arasında gencecik sanatçıların resimleri; tarih ile gençleri buluşturuyor.
Kastamonu Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü, Resim – İş Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyeleri ve Öğrencilerinin Resim Çalıştayı ve Müze Çalışmaları sergisi ile Orhan Şaik Gökyay Güzel Sanatlar Lisesi Öğrencilerinin Müze Eserleri Çalışması sergisi bahar coşkusunu büyütüyor.
İnsanlık tarihinin zamana dayanıklı, çok uzun serüvenine ev sahipliği yapan müze, elini gençlere uzatmış, birlikten güç alıyor.
Doç. Dr. Hüseyin Uysal’ın “Dünya ve Türk Müzeciliği” konulu konferansına ilginin yoğun ve dinleyenlerin çok memnun olduğunu görmek mutluluk veriyor. Bir söz, bütün dünyayı dolaşır. Sözler müzeden öğrenmek isteyenlere doğru yol alıyor.
1917 tarihinde Mimar Kemaleddin Bey’in planını çizdiği binada yer alan Kastamonu Arkeoloji Müzesi, üç ana bölümden oluşuyor. Birinci bölümde taş eserler seksiyonu adı altında, heykeller, mezar stelleri ve lahitler sergileniyor.
İkinci bölümde Mustafa Kemal Atatürk’e ait eşyalar ile Şapka ve Kıyafet Devrimi’ne ait dokümanlar yer alıyor. (Atatürk, Kastamonu ziyaretinde Şapka İnkılâbı ile ilgili ikinci nutkunu şu anda müze olan bu binada söylemişti.)
Üçüncü bölümde ise tarih öncesinden Bizans dönemine kadar eserler sergileniyor. Üzerinde Hitit hiyeroglifi ile yazılmış bilgilerin bulunduğu çanak ve Hitit Döneminden kalma camdan üretilmiş deniz kabuğu gibi Dünya arkeolojisi için ender ve özel örneklerin de yer aldığını görüyoruz.
Gelecek deyince artık yüzyıllar sonrasının anlaşılmadığı bir dünyadan geçiyoruz. Bir saat, hatta bir dakika sonrasının bile gelecek olduğu bu dönemde, geleceğimizin teminatı gençlerimiz bu tarihi derinliği büyük mekanda geçmişten geleceğe köprü oluşturuyorlar.
Uluslararası Müze Günü’nde, tarihin her döneminden damıtılan eserlerle genç sanatçılar ortak bir platform oluşturuyor. Arkeoloji Müzesi’nde sunulan müzik dinletisi de farklı bir heyecan yaratiyor.
“Kroma Trio Grubu” mikrofon kullanmadan icra ettikleri eserlerle Müze’nin gizemli dünyasına çok yakışan bir konser verdiler. Doç. Dr. Hüseyin Uysal’ın keman, Araştırma Görevlisi Ece Tuncer Tüfekçi’nin piyano, Öğretim Görevlisi Batuhan Tüfekçi’nin vokalde yer aldığı grup, 14 eser seslendirdi.
Bunların arasında Nana, İsveç Rapsodisi, Theme of Folk Dance da vardı, Karahisar Kalesi, Katibim de… Sözü konserin son ezgisinin, dinleyicilerin de eşlik ettiği yürek titreten sözleri ile sonlayalım;
Memleketim
Havasına suyuna taşına toprağına
Bin can feda bir tek dostuma
Her köşesi cennetim ezilir yanar içim
Bir başkadır benim memleketim
Anadolu bir yanda yiğit yaşar koynunda
Aşıklar destan yazar dağlarda
Kuzusuna kurduna, Yunus’una Emrah’a
Bütün âlem kurban benim yurduma.
Mine Akçakoca Özgür