“Biraz mutsuz gözüküyorsun, ne oldu?/ Betin benzin atmış hayırdır, uykusuz musun? Bugün iyi gününde değilsin sanırım…” Cevap: Hayır, sadece makyaj yapmadım. / Hayır, sadece bütün gece bebeğimi uyutmaya çalıştım. / Hayır, sadece bütün gece sunum hazırladım…
“İnanamıyorum ne kadar zayıflamışsın!/ Zayıflamak sana iyi gelmiş, çok iyi gözüküyorsun.” Cevap: Hayır, sadece stresli ve üzücü bir süreç atlattım ve o yüzden de kilo verdim.
“Bu gerçekten sen misin? Tanıyamadım, ne kadar kilo almışsın!” Cevap: Hayır, sadece doğum yaptım./ Hayır, sadece uzun ve harika bir tatile gidip yedim, içtim, eğlendim.
“Bu kıyafet seni çok kilolu göstermiş. / Bu senin vücut tipine pek olmamış. Göbeğin de var zaten biraz. Sen en iyisi biraz göbeğini kapatan şeyler giy.”
Ne kadar sıklıkla duyuyorsunuz bu cümleleri? Ve hatta şöyle de sorayım: Ne kadar sıklıkla soruyorsunuz bu cümleleri başkalarına? İnsanların hayatlarına burnumuzu sokmayı çok sevdiğimiz gibi bedenlerine, kilolarına, kıyafet biçimlerine karışmayı da kendimize bahşedilmiş bir hak olarak görüyoruz. Yukarıdaki örneklerden yola çıkarak anlatmak istediğim, insanların hayatlarını dışardan gözlemlediğimiz kadarıyla bilemeyiz. Kilo vermesi ya da alması, illaki kendi isteğiyle gerçekleşmiş olmayabilir. Kaldı ki kendi isteğiyle yemiş, içmiş musmutlu bir şekilde hakkıyla kilosunu da almış olabilir.
İdeal beden anlayışı… Peki, bu “ideal beden” hangimizin idealine göre tam olarak? Bir kadının ideal bedeni uzun, ince ve vücut hatlarının belirgin olmasıysa üzgünüm ama Türkiye’nin yarısından fazlası bu ideali taşımıyor. Zaten taşımak zorunda da değil. Makyaj yapmadığımız zaman kendimizi kötü hissetmek, beğenilmediğimizi düşünmek, sırf vücudumuzun bazı bölgelerinden memnun olmadığımız için istediğimiz şeyleri giymemeyi tercih etmekzorunda değiliz. Kız kardeşim, sana söylüyorum! Bedenlerimizden gurur duymak zorunda değiliz; çünkü bizi biz yapan salt beden ölçülerimiz değil. Bizi biz yapan, mutluluklarımız, başarılarımız ya da başarısızlıklarımız, enerjimiz, yeteneklerimiz ve daha birçoğu… Evet, sağlığımız için hareket halinde olmalıyız, yediklerimize- içtiklerimize dikkat etmeliyiz belki ama sırf “birileri öyle istiyor” ya da “öyle beğeniyor” diye değil. Kendimiz öyle istiyoruz diye…Unutmayın ki, erkekler çoğunlukla fikirleri nazarında eleştirilirken; kadınlar bedenleri ve cinsiyetleri üzerinden eleştiriliyor. Sonra “birileri” de gelip kadın bedeni üzerinden kıyafet seçimlerinin suç olduğunu iddia ediyor…
Bedenimiz de kilolarımız da makyajlı ya da makyajsız halimiz de bize ait. Aynada gördüğün kişi sensin ve senden başka bir tane daha yok. Eric McKean, tam olarak şöyle diyor: “Güzel olmana gerek yok. Güzel olmayı kimseye borçlu değilsin. Kız arkadaşın/ eşin/ partnerin/ iş arkadaşların ve özellikle de sokaktaki rastgele insanlar için güzel olmak zorunda değilsin. Güzellik “kadın” olarak işaretlenmiş bir kutucuk için ödemeniz gereken bir ücret değil.”
Biz, bize yansıtılan ideal beden anlayışının dışına çıkmaya gayret etmediğimiz her gün, peşimizden gelen kız çocukları da bu anlayışla büyümeye devam edecek. Ve bu çocuklar, özellikle ergenlik çağından itibaren yüzlerinde çıkan sivilcelerden, vücutlarından çeşitli yerlerinden memnun olmadıkça bu durum giderek çocukların sağlıklı beslenmesinin ve daha çok egzersiz yapmasının saplantıya dönüşmesine neden olacaktır. Bunun akabindeyse çok daha büyük sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalma riskleri bulunmaktadır. Bedeninizi, yaşınızı, yıllarınızın izini sevin. Unutmayın: güzelliğiniz, salt fiziksel görünüşünüzden çok daha ötesi.
Av.SEDA ÇETİN