Yavuz Ballık Kastamonu’nun “Baba”larının başında gelir. Kentin yakın tarihi onsuz düşünülemeyeceği gibi kent için yapılacaklarda da yine kendisi olmadan tasarrufta bulunmak olmaz.
Başka birkaç saygı değer karakterle birlikte kendisine “Baba” unvanı verilmesi elbette ki olağan bir kent içi espri değil. Çünkü Yavuz Ballık’ın kent için, Kastamonu için ve elbette ülke için yaptıkları simgesel de olsa kendisini bir “kent babası” olarak tanımlamayı gerekli kılıyor. Tabi ki bu yapılanları anlatmak bu yazının konusu olmadığı gibi birkaç gazete sayfasıyla da başarılabilecek bir şey değil. Ancak kentin kültürünün korunması ve yükseltilmesi, hukuk ve adaletin temsili, kentin ekonomik ve sosyal olarak gelişimi gibi ana başlıklar Ballık’ın yaptıklarının ancak çatı tanımlaması olabilir.
***
Yavuz Ballık’ın bir asra yanaşan ömrü bu ömür içinde yaptıkları ve yüklendiği birçok sorumluluk kendisine bambaşka bir misyon da eklemiş durumda. O misyon da Kastamonu “kent soylu kültürü”nün hem Kastamonu’da hem de ülkedeki çok önemli platformlarda temsilinin ve tanımlamasının yapılmasıdır.
Kent soyluluk tanımlası sosyolojik bir olgu olarak çağın değişimlerine göre dönüşümler geçirirken, kırsal ve kentsel sınırların da kalmadığı bugünlerde “kent soyluluk” da artık neredeyse kaybolup önemsizleşen bir hala bürünmeye başladı. Oysaki kent soyluluk ve onu üzerinde taşıyan şahsiyetler, Kastamonu gibi 3 bin 500 yıllık bir başkentin, devletlerin merkezi olmuş böylesi köklü bir yerleşimin tüm üstün kültürel ve sosyal olgularını bilmek, taşımak, geliştirmek ve yükseltmek zorundadırlar. İşte Yavuz Ballık da Kastamonu’nun kent soyluluk misyonunun en önemli bayrak taşıyıcısıdır.
***
İşte bu misyon ki Yavuz Ballık’ın kültürel kodlarına yerleşmiş bir ifade olarak yakın dönem önce bir kitapla yeniden vücut buldu. Bir ömrün imbiğinden süzülerek samimi bir kalemin imgeleri halinde sunulmuş şiirler kültür hayatımıza kazandırıldı. Yavuz Ballık’ın son dönem çalışmaları olduğu belli olan ve kendi tanımlamasıyla “ Şiir olmaktan ziyade içinden gelen samimi görüş ve duygularının kaleme alınması” olan imge damlaları güzel bir kitap olarak yayınlandı.
32 şiirden oluşan bu kitap Figen Acar’ın derleme ve düzenlemeleri ile hayat bulmuş. Kitapta yer alan çalışmalar üç ana tema üzerine yoğunlaşmış. Bunlar “kişisel imgelem ile hayatın özetini sunan” şiirler; “toplumsal roller ve gelişmeler” üzerine olan çalışmalar ile “Kastamonu’nun enginliklerine bakan” şiirler olarak başlıklara ayrılabilirler.
Kişisel imgelem şiirleri “Yaş Doksan” başlıklı ve bir ömrün en nezaket dolu dökümü olan şiirle başlıyor. Bu başlık altında ayrıca Bahçeden Mektup, Dağ, Döngü, Eski Günler, Fenerbahçe’deki Çınar, Garip, Geceler, İhtiyarlık, Kadının Güzeli, Mutluluk, Sen, Sonbahar, Söğüt ve Sarnıç, Vuslat ve Yalnız şiirleri de bir hayat ve hayatı oluşturan tüm yüksek duyguların oldukça samimi imgelerle aktarımını sağlıyor. Bu şiirler içinde “Söğüt ve Sarmaşık” adlı çalışma ise ister aşk ister mücadele olsun yaşamın her bir noktasında olması gereken temel kaideleri muazzam bir ifade ile verilmesiyle benim için oldukça ayrıcalıklı oldu.
Söğüt ve Sarmaşık
Bir söğüt ağacı vardı bahçemde,/Her sene sürgün verir./Açık yeşil, taptaze./Bir sarmaşık belirdi dibinde,/ Birden bire/ Uzanıp çıkıverdi tepesine/Hemencecik…
Bir gün ‘Hey söğüt’ dedi,/ ‘Uğraşırsan boy atmak için/ Senelerce…/Bak ben geçtim seni/Birkaç gün içinde.’/ ‘Görüşürüz’ dedi söğüt./Görüşürüz…
Kış ayları gelince/Kar yağdı, sarmaşık indi,/Ağacın ayakları dibine./Söğüt ‘Gördün mü?’ dedi/ Köksüz bu iş olmuyor./ Temelsiz oluşa bina,/Bir anda yıkılıyor!
***
Yavuz Ballık’ın kitabı içindeki birkaç çalışma ise toplumsal gelişmeler karşısında kaygılanan bir yüreğin bir asırlık ömürde özellikle de hukukçu kimliği ile olan tavsiyeleri oldukça babacan bir dille anlatılmış. Son zamanlarda yeniden tanımlanan toplumsal roller, kimi zaman yaşanan kutuplaşmalar gibi toplumu gerginleştiren gelişmeler karşında toplumsal huzura olan ihtiyacın varlığı ve yapılması gerekenlere dair tavsiyeler oldukça bilge bir şekilde aktarılmış.
***
“Yaş Doksan” isimli bu kitabın çok dikkat çeken şiirleri ise Kastamonu gibi önemli bir kentine enginlerine bakan, kent ruhunun en öz tanımını sunan çalışmalardan oluşuyor. Atam Kastamonu’da, Ballıdağ, Ilgazım, Kastamonu Destanı, Kastamonu Kadını, Kastamonu, Kastamonum, Mavera ve Pirimiz Sultanımız adlı şiirlerden oluşan bu bölüm, Kastamonu üzerine tarihsel, sosyo-kültürel ve manevi iklim bilgilerini içeren fasiküllerce yazılmış bir kent ansiklopedisinin bir yudumda sindirilen özleri şeklinde tanımlasak yanlış olmaz.
Kastamonum
./..
Ilgaz’ın soğuğunda/başında oyalı yemenisi,/Atmış iki yanına./Eyninde basma fistanı,/Elinde ürgendiresi./Bir abide gibi dikilirken;/’Sen hiç üşümez misin?’ diyen gazeteciye:/’Ne üşümesi bey, düşman Ankara’ya yanaşmış derler;/Benim içim yanıyor.’/Diyen Hatice abla/Kastamonuludur! ./..
***
Pirimiz Sultanımız
./..
Kastamonu rehberi/Yol gösteren ışığı,/Gülerek gelen/Gülerek de gider./Huzurda huzur bulur,/Ayrılırken her kişi./..
Yavuz Ballık’ın engin gönlü, örnek alınası ömrü ve bu hayattan süzülen imgelerle ortaya çıkan “Yaş Doksan” adlı bu kitap Kastamonu kültürünün aktarılması adına çok önemli bir çalışma olmuş. Başta Yavuz Ballık olmak üzere emeğe geçen herkese Kastamonu adına teşekkür etmek boynumuzun borcu olsa gerek.
MURAT KARASALİHOĞLU