- CHP Parti Sözcüsü Av.Eda Büyükdemirci, Rusya – Ukrayna savaşından yola çıkarak Montrö sözleşmesinin önemi, tarımda arz güvenliği, doğalgaz ve ekonomik gelişmelerle ilgili açıklamalarda bulundu. Büyükdemirci, “Milletimiz çaresiz değildir. Hakka, hukuka, adalete inananların el ele vermesiyle, beslemelerini ve yandaş müteahhidini değil, vatandaşını düşünen bir yönetimle, ekonomimiz, beklenenden çok daha kısa sürede toparlanıp ayağa kalkacaktır” dedi.
CHP Gençlik Politikalarından Sorumlu İl Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Av.Eda Büyükdemirci, Rusya – Ukrayna savaşından yola çıkarak Montrö sözleşmesinin önemi, tarımda arz güvenliği, doğalgaz ve ekonomik gelişmelerle ilgili açıklamalarda bulundu.
Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesinin hukuki ve insani anlamda kabul edilemez olduğunu söyleyen Eda Büyükdemirci, “Ukrayna’nın siyasi birliği, toprak bütünlüğü ve egemenliğinin tehdit altında olduğu günümüz iklimi Genel Başkanımızın bir zamanlar Brüksel’de söylediği “Dünya demokratları birleşiniz” sözünde ne kadar haklı olduğunu bir kez daha göstermiştir. Bizler Atamızın “Milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça savaş bir cinayettir” düsturuyla hareket ediyoruz” dedi.
Gelinen noktada Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin kıymetinin bir kez daha gözler önüne serildiğine de dikkat çeken Eda Büyükdemirci, “Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yapılan “Montrö Sözleşmesi’nin ülkemize verdiği yetkiyi kullanma kararındayız” açıklaması bizlere, çok da uzak olmayan bir tarihte “Montrö Sözleşmesi’nin tüm maddelerine sahip çıkılsın” dediler diye emekli amirallerin mahkeme kapılarında süründürülmelerini bir kez daha hatırlattı. Bu ayıba derhal son verilmeli. Yine Şahsım Hükümeti’nin Montrö’nün delinmesine yol açacak Kanal İstanbul Projesinden vazgeçtiğini derhal kamuoyuna açıklamasını bekliyoruz” diye konuştu.
Ülkemizin bu krizden en fazla etkilenecek ekonomilerin başında geldiğini de söyleyen Eda Büyükdemirci, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Soğuk savaş sonrasında Rusya ile Türkiye, belli coğrafyalarda kontrollü rekabeti sürdürürken, ekonomik ilişkiler bu rekabetin dışında tutuldu. Rus uçağının düşürülmesi, Büyükelçi Karlov suikastı gibi sıkıntılı dönemlere rağmen, ekonomi, iki ülke arasındaki ilişkilerin temel itici gücü olmayı sürdürdü. Rusya ile başta enerji, tarım, müteahhitlik ve turizm olmak üzere pek çok farklı alanda işbirliklerimiz var. Fakat bu ekonomik ilişkiler, özellikle son 20 yılda, dengesiz ve “Türkiye aleyhine asimetrik” bir şekilde gelişti. Türkiye bu ilişkide, pek çok yumurtayı maalesef aynı sepete koydu. 2021 itibariyle, Türkiye’nin Rusya’ya ihracatı 5 milyar 800 milyon dolar, Rusya’dan ithalatı ise 29 milyar dolar. Türkiye’nin dış ticaret açığının yarısı Rusya’yla yapılan dış ticaretten kaynaklanıyor. Türkiye ile Rusya arasındaki bu asimetrik bağımlılığın ardında başta doğalgaz olmak üzere enerji ticareti var. EPDK verilerine göre; Türkiye doğalgaz ithalatının üçte birini, petrol ve petrol ürünleri ithalatının da beşte birini, Rusya’dan yapıyor. Bu bağımlılık önemli… Akkuyu Nükleer Güç Santrali, Türk Akım gibi projeler Enerjide Rusya’ya bağımlılığı daha da artırdı. Akkuyu’da hem santral yapımı, hem de işletmesi Ruslara verildi. Ruslardan nükleer enerji teknolojisini alamadık ama Ruslara Akdeniz’de liman hibe ettik. Ve 15 yıl boyunca üretilen elektriğin yüzde 50’sine, kilovatsaat başına KDV hariç 12,35 centten fahiş alım garantisi verdik.”
Tarımda arz güvenliğinin artırılarak yeni stratejiler ve tedarikçi ülkelerin çeşitlendirilmesi gerektiğini de söyleyen CHP Sözcüsü Eda Büyükdemirci, “ Tarımsal ithalatımızda Rusya ve Ukrayna önemli yer tutuyor. Geçtiğimiz yıl buğday ithalatımızın %87’si bu iki ülkeden sağlanmış durumda. Bu iki ülke turizmde de önemli partnerlerimizden. 2021 yılında ülkemize en çok ziyaretçi gönderen ülke Rusya iken, en çok ziyaretçi gönderen üçüncü ülke Ukrayna olmuştur. Hatırlanacağı üzere Rusya ile yaşanan uçak krizinin ardından, bu ülkeden gelen turist sayısı dörtte bire düşmüştü. Benzer bir turist kaybı, bugünün şartlarında turizm gelirlerinde yaklaşık 5 milyar dolarlık bir gerileme anlamına geliyor” dedi.
Doğalgaz konusunda ise öngörüsüzlük yaşandığını gördüklerini ifade eden Büyükdemirci, “Gaz fiyatlarının dibe vurduğu dönemde gaz anlaşmalarını yenilemeyen hükümet, ‘Fiyatlar daha da düşer’ diyerek spot piyasadan gaz alıp düşmesini beklemişler. Bu arada depoları boşaltmışlar. Sonra da fiyatlar yükselmeye başlayınca gaz anlaşmalarını yüksek fiyattan yapmak zorunda kalmışlar. Bu vizyonsuzluk nedeniyle şu an doğalgaz depolarımız boş. Bu yük yine vatandaşın sırtına yüklenmiş durumda. Genel Başkanımız var olan mevcut doğalgaz depolarında ocak ayında doluluk oranının üçte birin altına düştüğünü rakam rakam ortaya koydu. Yetkilileri uyardı. Tüm uyarılara rağmen hükümetin böyle bir duruma hazırlık yapmadığı ortaya çıktı” diye konuştu.
Ekonomi hakkında da açıklamalarda bulunan Büyükdemirci, sözlerini şöyle tamamladı:
“Pazarlarda tezgahlara, markette raflara dokunan yanıyor. Pazarcı tezgah açamıyor. Elektriğe Cumhuriyet tarihinde görülmemiş zamlar bir seferde yapıldı. İki aydır “İndirdik, indireceğiz” diyerek nasıl indireceklerinin formülünü arıyorlar. Bu iş formüllerle olmaz. Ne yapılacağı bellidir, fiyatları 31 Aralık 2021 öncesine çekeceksiniz. Esnaf kan ağlıyor, işçi kan ağlıyor, çiftçi kan ağlıyor. 2020’de 6 milyon 630 bin 682 hane sosyal yardım almak zorunda kalmış. Türk-İş Şubat ayı açlık ve yoksulluk sınırını açıkladı. Dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 15 bin 140 lira olmuş. Buradan soruyorum, bugün ülkemizde kaç eve aylık 15 bin 140 lira giriyor? Ama buradan şunu ifade edelim, milletimiz çaresiz değildir. Bu ülke büyük bir ülke, bu millet büyük bir millettir. Hakka, hukuka, adalete inananların el ele vermesiyle, beslemelerini ve yandaş müteahhidini değil, vatandaşını düşünen bir yönetimle, ekonomimiz, beklenenden çok daha kısa sürede toparlanıp ayağa kalkacaktır. Hakça paylaşabileceğimiz yüksek refahı sağlayabilecektir. Memleketimizin üstündeki karanlık bulutlar dağılmaya başlayacak, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılının güneşi, ufukta parlayacaktır. Biz hazırız, milletimiz hazır.”