Türk Lirası karşısındaki “yastık altı” birikimlerin piyasa değeri ivme ivme üstüne ivme kazanırken, Kastamonulu mudilerin “kişi başı” tartıda pek de sırtının yere gelmediği ortaya çıktı, döviz hesaplarında 81 il arasında 4’üncüyüz…
Sanayi ve ticarette neden sondan geldiğimizin açıklaması da bu olsa gerek.
Dünya gazetesi “Fintürk” verisini haberleştirdi…
“Kişi başına düşen tasarruf amaçlı döviz hesaplarında en yüksek şehirler ise sırasıyla İstanbul, Ankara, Karabük, Kastamonu, Kocaeli, Gaziantep, Antalya, Bursa, İzmir ve Denizli. Bu şehirlerde ortalama kişi başına düşen döviz tevdiat hesaplarının TL karşılığı 7 bin TL’yi geçiyor. Ortalama 8,5 TL’lik kur üzerinden hesaplandığında bu rakam kişi başına 824 dolara denk geliyor.”
Sevinelim bari…
Kişi başı 7 bin TL’miz yastık altında.
“İşi biliyoruz”…
Dövizde hem de.
370 bin Kastamonulunun kişi başı 7 bin TL döviz mevduatını çarpıverin…
Fabrika yapmaktan evla.
“Vay efendim Kastamonu’da neden sanayi olmuyor?”…
Neden olsun?
Elini sıcak suya sokmadan…
“Kemiksiz para”.
“Kişi başına DTH’nin en yüksek olduğu 20 şehir” liginde deve dişi ekonomi illerini ardımızda bırakmayı başardık…
“Kocaeli, Gaziantep, Antalya, Bursa, İzmir, Denizli, Kayseri, Eskişehir, Konya, Adana”.
Ağlarsan reel sektörde kalana, iş yapmak için varını yoğunu dökene, icat peşinde koşana, istihdam yaratana ağla…
Dövizciler gülsün.
Dünün bugünün hastalığı değil “biriktirmek”…
Evvel zamandan beri “yastık altıcıdır” Kastamonu.
“Garanticidir”…
“Serüven” sevmez.
(Fintürk verisine göre Kastamonu’nun yılın üçüncü çeyreği sonu itibarı ile döviz mevduatı “2 milyar 251 milyon 283 bin” TL…
Toplam mevduat ise “11 milyar 598 milyon 588 bin” TL.)
Not: Nevi şahsına münhasır hemşerimiz Av. Hasan Zeki Ünal’ın kitabı yayımlandı…
“Cumhuriyet ve Demokrasi”.
Kitabın derdini kendisi izah etmiş arka kapakta “Benim anlattıklarımın ne kadarı okur tarafından anlaşılmış işe anlattığım o kadardır” sözleriyle…
Herkesin denizi, doldurduğu tastaki su kadar.
1943 Taşköprü Çakırçay doğumlu olan Hasan Zeki Ünal, eğitim hayatının tamamını Ankara’da tamamladı, İstanbul’da avukatlık yaptı, meslek hayatının ardından İstanbul’da kurulan KASİAD’ın kurucu başkanı oldu…
1996’da Kastamonu’da “kültürel miras” için elini taşın altına koydu, eğitim gördüğü alanlardan biri olan inşaat sektöründeki teknik becerisini konuşturdu, şehrimizde 9 tarihi binayı restore etti, “Osmanlı Sarayı” olarak nam salan binayı otel olarak hizmete açtı.
İyinin, doğrunun, gelişmenin yanında oldu hep…
Ömrü sağlık ve bereketle sürsün.
MUSTAFA AFACAN