TBMM Küresel İklim Değişikliği Araştırma Komisyonu Başkanı Veysel Eroğlu, su için seferberlik ilan edilmesi gerektiğini söyledi ve “Su tek elden yönetilmeli’ dedi.
Milliyet’ten Abdullah Karakuş’a konuşan Veysel Eroğlu, “DSİ’ye ciddi bütçe artırılması lazım. Taşkın kanunu çıkarılmalı. Kastamonu – Sinop örneğindeki ani yağışlar ve seller artacak. Bunlara yönelik önlemler alınması lazım. Artık ciddiye almak gerekiyor. Herkese büyük görevler düşüyor” diye konuştu.
Veysel Eroğlu’na sorulan sorular ve verilen cevaplar şöyle:
– Su sıkıntısı nereye gidecek, acil olarak nelerin yapılması gerekiyor?
“Suyun tek elden yönetilmesi lazım. Suyu çok iyi kullanmamız gerekiyor. Sulamada özellikle seferberlik ilan edip artık vahşi sulama yerine bizim başlattığımız yağmurlama damlamalı kapalı sistem sulamaya süratle geçilmesi lazım. DSİ’ye ciddi bütçe artırılması lazım. Taşkın koruma ile ilgili çalışmaların yapılması gerekiyor. Birdenbire gelen yağışlar artacak. Kastamonu ve Sinop’ta yaşananlar ortada. Bunlar artacak. Taşkın korumaya yönelik tedbir alınması lazım. Biz bu konuda her şeyi planladık. Kimin, hangi kurumun ne yapacağını tespit ettik. Bir yol haritası çizdik. Herkese büyük görevler düşüyor. Artık ciddiye almak gerekiyor.”
– Taşkınların ve sellerin sebepleri ne?
“İklim değişikliği dolayısı ile yağış şiddetlerindeki artış, yağışın zaman ve mekânsal dağılımındaki değişiklikler sellere sebep oluyor. İklim değişikliği tabii afetlerin şiddetini ve sıklığını artırıyor. Taşkın hadiselerinin gerçekleştiği yerlerde genellikle dere yataklarının işgal edildiğini müşahede ediyoruz. Zeminleri çürük olmasına rağmen dere yatakları işgal edilmekte, neticede derenin geçtiği alanlar daraltılmaktadır. Yıllara ve mevsimlere göre derelerde akım değişiyor. Bazı kurak yıllarda vatandaş derede su olmadığını veya çok az su olduğunu görünce dere yataklarını işgal etmeyi veya belediyeler aracılığıyla bir şekilde ruhsat alarak yapı inşa etmeyi marifet saymıştır. Dere yatakları üzerinde sanat yapıları olarak adlandırılan köprü ve menfezler yapılıyor. Maalesef bu köprü ve menfezler sadece suyun geçişine uygun şekilde planlanmakta ancak suyla beraber selin getirdiği malzemeler, yatak, buzdolabı, ağaç vs. birtakım malzemeler dikkate alınmamaktadır. Dolayısıyla gabari dediğimiz köprülerin yüksekliği son derece sınırlı tutulmaktadır. Genellikle bu malzemeler köprüleri tıkamakta arkasında adeta bir gölet oluşturmakta ve yerleşim yerlerini su basmaktadır. Bu gibi durumlarda atalarımızın yaptığı gibi köprülerin gabarisi mutlaka yüksek tutulmalı. Ayrıca kemer köprülerin inşa edilmesi elzemdir.”