Türk futbolunun yüzünü ağarttığı kupa mücadelesinin ardından lige dönen KSK, ne kendini ne de rakibini yorduğu maçı, her iki devrenin başında bulduğu, bitime yakın da cila çektiği 3 güzel golle kazanmayı bildi…
Fiziki yorgunluğun ve konsantrasyon dağınıklığının yol açacağı son hendeğin üstünden de başarıyla atlandı.
KSK’nın futbol güzü açık usta ayakları karşısında rakip takımların işi hakkaten çok zor, alan savunması yapsalar ayrı dert, adam adama oynatsalar daha beter dert…
Sandıklı maçında misal, topun ağlarla buluştuğu pozisyonlar dışında öyle ataklara imza attı ki bu usta ayaklar, skor olarak olmasa da psikolojik yönden büyük yıkım yarattılar rakipte. 8’inci dakikada Taner Yalçın orta alan yayı üzerinden Yaşar Çetin’e öyle bir ara pas uzattı ki, rakip oyuculara “Burası kaçıncı lig?” dedirtti adeta. Keza 41’inci dakikada yine bir Yaşar-Taner ortak yapımı bir hücum vardı ki tadından yenmez.
(Hazır yeri gelmişken bir tavsiyede bulunayım, Taner Yalçın’ın forma numarası “88” yazılır “10” okunur, Yaşar Çetin’in forma numarası ise “9” yazılır “Gol” okunur…
Tadına doyum olmaz bir önlü-arkalı hücum tandemi olacaklarını göstermeye 65 dakika fazlasıyla yetti.)
51’inci dakikadaki hızlı akında orta alan yuvarlağında Taner Yalçın’ın daha top kendine gelirken atacağı istikameti önceden belirlemesi sonucunda gol geldi…
Yaşar Çetin’in havada asılı kalarak attığı golleri bilirdik de yattığı yerden bile gol atabileceğine ilk kez şahit olduk.
KSK için lige yeniden adaptasyon maçı olduğu için, rakip hücumlarda takım olarak topun arkasına geçememenin getirdiği takım savunmasındaki dağınıklıktan filan hiç söz etmeyeceğim…
Kupa maçlarıyla birlikte daha bir revaca gelen “4-1-4-1” dizilişinden, Taner Yalçın’ın kadroya eklenmesiyle birlikte geri dönülen “4-2-3-1” dizilişine uyum döneminde gerek kanatlarda gerekse orta kulvarda bazı sıkıntıların ilk etapta olmasını hoş görmek lazım neticede.
KSK’nın ilerleyen haftalarda puan mücadelesinin ötesinde, “futbol estetiği” adına sahaya çok daha mühim görüntüler ortaya koyacağına yürekten inanıyorum…
Şartlar haiz çünkü.
•••
Not: Havanın nicedir yağmur-kar ıslak gitmesi, güneşin sıcak yüzünü esirgemesi, bir ayda 5 maça evsahipliği yapması nedeniyle Gazi Stadı’nın zemini bozuktu bu hafta. Oyuncuların daha ısınırken çimini yer yer kaldırdıkları zeminin güzel yüzü, maçın ilk yarısında “pütür pütür” oldu adeta…
Silindir soksan külliyen alt-üst olacağı için zemin, Gençlik ve Spor Müdürlüğü’nün cefakar personeline düştü iş. Devre arasında 20 kişi sahaya dağıldılar, zemini eski haline döndürmek için “ayaklarından” geleni yaptılar.
Tekniği kaptım…
Pörtlemiş çim ayakucuyla yerine yerleştiriliyor, yine ayakucuyla üstüne seri vuruşlar yapılarak zemine yapıştırıyor, ayakucu gezdirilerek önden arkaya son ütüsü yapılarak “perdah” atılıyor.
Stadyumlarda zemin düzleme literatürüne “Ayakucu tekniği” olarak girerse şaşırmayın…
Bir kez daha teşekkür Kastamonu GSM’nin iş bilen emektar personeline; sağ olsunlar, var olsunlar.