Siyasî cinayetler konusu ülke gündemini ciddi anlamda meşgul ediyor. TV kanallarında yapılan tartışmalarda bunu görüyoruz. Yakın tarihimizdeki olaylar nedeniyle toplum bu konularda çok hassas. Ekonomik sıkıntılarla boğuşurken bir de siyasî cinayet gibi tehlikeli bir sözün telâffuz edilmesi tedirginlik yarattı. Üsteliküç ayrı parti mensubu bunu gündeme getirdi.
Toplumda anlaşılması zor bir duygu var. Birbirimizin sözüne itimat etmiyoruz. Ülkede öncelikle bu güven meselesini çözmeliyiz. Güven kaybolunca insanları inandırmak mümkün olmuyor. İlgilileraçıklama yapıyor; bu konuda bir duyumalmadık diyor, diğerleri ısrar ediyor.Şimdi savcılık konuyu soruşturacak.
Adam öldürmek farklı amaçlarla yapılır. Bunların çoğuna âdi cinayet diyoruz, her yerde sıkça görülüyor.Sebebi ne olursa olsun, insan öldürmek suçtur ve bizim inancımıza göregünahtır. Biliriz ki Allah’ın verdiği canı yine o alır.
Siyasî görüş, etnik, din ve mezhep mensubiyetinden dolayı öne çıkan insanların öldürülmesi, onların temsil ettiği kitleyi etkiler. Bunda iki temel amaç vardır; birincisitoplumda karışıklık yaratmak, diğeri devletin âciz kaldığını göstermek. Biliyoruz ki, bir ülkede can ve mal güvenliğini devlet sağlar. Cinayet ne kadar çok yankı uyandırırsa, katil ve onun arkasındaki güçler o derece memnun olur. Bu nedenle siyasal cinayetlerin tamamı plânlıdır.
Konu gündeme gelince, bizde ve dünyadaki siyasal cinayetler üzerinde basit bir araştırma yaptım. İlk rastladığım olay,Roma İmparatoru Sezar’ın öldürülmesi. Cumhuriyet bürokrasisini daha katı bir merkezî yönetime dönüştürdüğü için senato girişinde Brutus tarafından M.Ö: 44 yılında öldürülüyor.
ABD, cumhurbaşkanları düzeyinde en fazla cinayet işlenen bir ülke. 16. Başkan Abraham Lincoln 15 Nisan 1865’de, 25. başkan McKinley 6 Eylül 1901’de, 35. başkan J. F. Kennedy 23 Kasım 1963’de suikasta uğradılar.Kennedy’nin ölümü dünyada çok fazla yankı uyandırdı, yıllarca konuşuldu. Amerika gibi bir devlet, cumhurbaşkanını bile koruyamıyor algısı kötü bir propaganda olarak insanların beynine yerleşti.
Yakın zamana kadar Amerika’da siyahlarikinci sınıf vatandaş sayılıyordu. Okulları, toplu taşım araçları ayrıydı. Uzun yıllar uğraştılar, yeni haklar kazandılar. İnsan haklarını ve ırkların eşitliğini savunanMartin Luther King 4 Nisan 1968’de öldürüldü.
Fransa da siyasal cinayetlerden nasibini almış. Cumhurbaşkanı Maria François Carnot 25 Haziran 1884’de öldürülmüş. Üst düzeyde olmasa bile bugün de Fransa’da yabancıların karıştığı siyasal cinayetler çok.
Hindistan ilginç bir ülke. İngilizlere karşı mücadele ederekülkenin bağımsızlığını sağlayanMahatmaGandhi 30 Ocak 1948’de öldürüldü. Gandhi, dünya çapında şöhret kazanmış önemli bir önder. Eylemlerini sessizlik içinde sürdürmüş, şiddete başvurmamış. “Sevgi her zaman ıstırap çeker; hiçbir zaman ne gücenir, ne de intikam alır.” sözü onun hayat felsefesinin temelidir. Hindistan’da en uzun süre başbakanlık yapanİndiraGandhi 31 Kasım 1984 günü suikasta uğradı. Yerine geçen oğlu RajivGandhi de 21 Mayıs 1991 günü öldürüldü.
Pakistan’da siyasî cinayetler görüyoruz. Başbakan Liyakat Ali Khan 1951’de öldürüldü; 1988’de Muhammet ZiyaülHak’ın uçağı düşürüldü, BenazirButtosuikasta uğradı, 27 Aralık 2007’de öldü.
Birer kişiyle listeye girenler de var. Rus Çarı II.Aleksandr 13 Mart 1881’de,Mısır cumhurbaşkanı Enver Sedat 6 Ekim 1981’de, İsveç başbakanı OlofPalme 28 Şubat 1986’da suikast sonucu öldüler. Şekil itibarıyla biraz farklı olsa da2011’de öldürülen Kaddafi’nin durumu da siyasîcinayettir.
Bizde durum nasıl diye merak ettim. Malazgirt fatihi Alparslanbir fedai tarafından yaralandı ve 24 Kasım 1072’de öldü. Selçuklu veziri Nizâmülmülk bir Haşhâşîtarafından 14 Ekim 1092’de suikasta uğradı.
İttihatçıların önderlerinden Talat Paşa,15 Mart 1921’de Berlin’de Taşnakçılartarafından öldürüldü.Keza 21 Ekim 1922’de Tiflis’te Cemal Paşa da katledildi.Ermeni Asala örgütü, büyükelçilerimizDanişTunaligil, İsmail Erez, Taha Carım, Galip Barkar ile konsoloslarımızı ve ataşelerimiziöldürdü.
Son dönemlerde Türkiye’de bazı önemli kişiler, siyasal görüşlerinden dolayı suikasta uğradı. En azından kamuoyunun kanaati bu yöndedir.Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı, Çetin Emeç, Hamit Fendoğlu, Gün Sazak, Abdi İpekçi, Cavit Orhan Tütengil, Uğur Mumcu,Kemal Türkler, Hrant Dink gibi. Liste uzun; gazeteciler, üniversite öğrencileri, iş adamları. Ancak bir soru akla geliyor; bu kişiler, siyasal görüşlerinden dolayı mı, yoksa kaos yaratmak için mi öldürüldüler?Tetiği çektiren örgütler hangileridir? Meseleyi sadece sol-sağ bağlamında irdelemek asıl tehlikeyi görmemek demektir.Dün olduğu gibi, bugün de bu tür eylemler gerçekleşebilir. Kaos yaratmak, devleti acz içinde göstermek, kardeş kavgası meydana getirmek bu örgütlerin asıl amacıdır.Dikkatli olmalıyız; çoğu büyük şehirlerde yaşayan milyonlarca yabancı var. Bunların içine sızan ajan ve benzeri insanlar mutlaka vardır.
Son elli yıldır ülkemizde kargaşa yaratanlar, önce sol-sağ kavgası çıkardılar, ardından etnik bölünmeyi ve mezhep ayrıştırmasını denediler. Bazı tatsız olaylar yaşansa da toplumun ortak vicdanı ve sağduyusu bu tür kışkırtmalara fırsat vermedi. “Su uyur, düşman uyumaz” sözü her zaman geçerlidir. Çevremizdeki ülkelerin düşmanca tutumlarında bir değişiklik yok. Her fırsattan yararlanacaklar.
İçerde birlik, beraberlik şart. Siyaset dilimizi yumuşatalım, birbirimizi incitmeyelim,toplumu germeyelim. Siyasal cinayetgibi sözler kuşku yaratır, dışardan bakanlar ülkemizi güvensiz görür.Böyle durumlarda yabancı yatırımcı gelmez, turist uğramaz. Varsa bir bilgi, ilgili makamlara bildirilsin, kamuoyu önünde tartışılmasın.İddia sahipleri milletvekili olduğu için konuyu Meclis kürsüsünde gündeme getirebilirlerdi. Biz vatandaşlar huzur ve güven içinde yaşamak istiyoruz.
Yazacak çok şey var ama birazda şiir diyelim.Allah rahmet eylesin, Divan şâirimizFuzûlî ne güzel söylemiş:
Dost bî-pervâ, felek bî-rahm udevrânbî-sükûn
Dert çok, hem-dert yok, düşman kavi, tâli’ zebûn.(*)
—————————-
(*) Dost ilgisiz, felek merhametsiz, dünyada sükûnet yok. Dert çok, dert ortağı yok, düşman kuvvetli, tâlih zayıf.
MUSTAFA ESKİ