Selamlar; ameliyathanenin hemen girişinde steril önlüğü ve bonemi hemşirenin yardımı ile giydim. Ardından ellerimi özel bir dezenfektan olan sabunla iyice yıkadım. Eldivenlerimi giyememe de hemşire yardım etti. Anestezi Uzmanım gerekli tüm kontrolleri yapıp hastayı uyuttuktan sonra bana ameliyata başlayabileceğime dair “Hazırız hocam” diyor… Uzun bir açık kalp ameliyatı beni bekliyor yine. Neşteri hastaya ilk temas ettirdiğimde hep yaptığım gibi duamı ediyorum. “Allah’ım hastam da ben de kazasız belasız bu badireyi atlatalım.”
Bu yazdıklarımı yaşadım, ameliyat yaptım desem. Hadi canım dersiniz… Vallahi bir sürü tıp kitabı okudum. Anatomi kitaplarını hatmettim desem. “Yani?” dersiniz… “Süper Doktor” oyuncak setinde beş yüz saat pratik yaptım, gel hastanelere o kadar para yatırma ben ameliyat edeyim seni. Yeminle bak cerrahın kralı oldum” dersem de en yakın psikiyatri merkezinden benim için randevu alırsınız. Neden? Çünkü bazı meslekler sadece okuyarak, kendini geliştirerek, makul zekâ ve yetenekle edinilemez. O meslekleri icra edebilmek için her türlü akademik eğitiminin ardından bir de ehliyete ihtiyaç duyar. Ehliyet zorunludur. Herhangi bir tıp fakültesinden mezun olmuş bir pratisyen hekim de elbette cerrahinin dinamiklerinden haberdardır ancak kalp cerrahisi alanında uzmanlık eğitimi almadıysa, bırakın bir hastanın kalbini açmayı basit bir apandisit ameliyatı bile yaptırmazlar.
Rahmetli büyükbabam uzun yol şoförüydü. Çocukluğumun ve gençliğimin epeyce bir zamanı onunla yollarda geçti. Kamyon sürmeye dair her türlü teorik ve pratik bilgiye sahibim. Rahatlıkla kamyon kullanabilirim.Ama ehliyetim B Sınıfı vekamyon sürerken beni çeviren polise “Ben bu işi rahmetli büyükbabamdan çok kral öğrendim” desem. Polis beni önce tebrik eder, ardından da ağır vasıta ehliyetim olmadan araç kullandığım için sağlam bir ceza yazar. Vasıtayı da bağlar.
Biz millet olarak akıl vermeyi pek severiz biliyorsunuz. Herhangi bir kriz anında, bir sorunda her birimiz uzman psikiyatr, klinik psikolog veya yaşam koçu kesiliveririz. Derin felsefi bağlamlarımızla yaşamın sırrını karşımızdakine anlatmaya başlarız. Hatta kimilerimiz vardır ki farmakolojiden de anlarlar. Sorununuzu hem terapi hem de ilaç ile şıp diye çözer. Hadi psikiyatrlık, psikologluk ehliyet istiyor yine temkinliyiz, ama ehliyeti tartışmaya açık yaşam koçluğu meselesini kesinlikle çözmüşüzdür. Kimileri de vardır ki yaşam koçluğu meselesini biraz daha abartıp katıldığı üç beş neidiğibelirsiz kurstan ve topladığı katılım belgeleri ile bu işi profesyonelliğe çevirirler. Katılım belgesi ile sertifikasyon arasındaki destansı farkı da görmezden gelmeleri cabası.
Ee, bu kadar lafa ne diyorsun yani? Dediğinizi duyar gibiyim. Yanisi şu dostlar. Kişisel Gelişimle ilgili çalışmalar yaptığım, eğitimler verdiğim ve hatta yazılar yazdığım için bu yaşam koçluğu meselesine değinmek benim için bir nevi görev. Öncelikle ben yaşam koçu değilim. Akredite eğitimlerin hiçbirini almadım. Benim bunu yapmayışım sonuçta kişisel bir tercih. Bana göre “kişisel gelişimuygulayıcılığı eşit değildir yaşam koçluğu” O alan ayrı bir dünya. Ayrı bir süreç ve mesai istiyor. Ben de kişisel olarak oraya ayıracağım vakti kendi tercih ettiğim gelişim eğitimleri üstüne kullanmayı tercih ettim. Önüne gelen kendine “Yaşam Koçuyum” “Bilmem ne şifası gurusu bilmem kimden koçluk eğitimi aldım ve ben de koçum” diyor günümüzde. Nasıl ki psikiyatri, klinik psikoloji ciddi birer uzmanlıklarsa “Koçluk” da öyle ciddi. Çünkü yanlış uygulanan koçluk seansları süreci sonunda kendinizi bulmak yerine komple kaybetmiş ve tarumar hale dönüşmüş olabilirsiniz. Nasıl ki psikiyatri ve psikoloji alanları akıl verme işi değilse, Koçluk da akıl verme mesleği değil. Gerçek koçlar aldıkları yüzlerce saat eğitimden sonra üstüne binlerce saat seans yaparak uzaktan bize anlamlı gelmeyen harf öbeklerinden oluşan unvanları alıyorlar. “ICF Onaylı” “ACC” “PCC” “MCC” gibi unvanlar öyle pazardan hadi alayım deyince alınan şeyler değiller. Geçen yazılarımda da dediğim gibi “Kişisel Gelişim” dünya çapında kesin olmayan rakamlara göre 40 milyar dolarlık bir pazar oluşturmuş durumda. Ülkemizde de bu pazarın 500 milyon dolar civarında olduğu tahmin ediliyor. Hal böyle olunca pastadan pay almak isteyen, kısa yoldan zengin olmacılar da süratle türüyor.
Şu anda “ICF” International CoachingFederation (Uluslararası Koçluk Federasyonu) akreditasyonu yapmış olan kurumlardan eğitim almanız. Bu kurumlardan eğitim almış olan profesyonellere danışmanız yaşam kaliteniz açısından çok faydalı olacaktır. Ayrıca her meslek erbabının bir vergi levhası olması gerektiğini de unutmayın. Bir şekilde kendini yasal sisteme dahil etmiş birinin konusunda uzman ve ciddi olduğu ihtimali oldukça yüksektir.
Ha bu arada sadece kişisel gelişim sektöründe değil hangi alan ve sektör olursa olsun eğer bulabiliyorsanız her daim eğitimli, ehliyet ve liyakat sahibi profesyonellerden hizmet almaya çalışın. Hizmetleri belki biraz fiyatlı olabilir ama unutmayın ki gerçek bilgi hiçbir zaman ucuz olmadı…
Bugünlük de bu kadar. Hepinize güzellikler diliyorum.
ZEKİ GÜRDAL KARAOĞLU