Merhaba; bugün bebek kedilerimizden birinin diş çekimine gitmiştik. Veterinerde çekimi beklerken her boş kalan insanın yaptığı gibi telefonla oynamaya başladım. Bir süredir telefonumdaki “Rahatsız Etme” modunu çözeceğim diye kurcalayıp duruyorum. Telefonu bu moda alınca iletişime dair kontrol sizin seçim hakkınıza kalıyormuş. Tüm aramalar ve mesajlar kendiliğinden sessize alınıyor. Yazı yazarken telefonu hep uçak moduna alıyorum ama o zaman da bir internet sorunu oluşuyor. Yazıları genelde evde değil de dışarılarda yazdığım için genellikle telefonun interneti lazım oluyor bana. Telefonu modem olarak kullanamadığım için de uçak modundan çıkmak zorunda kalıyorum. Doğal olarak da telefona dair bildirimlere ve yaşamıma müdahalelere yeniden açık hale geliyorum. Hasılı bu “Rahatsız Etme” olayını çözünce telefonum tüm bildirimlere kapalı olacak. Bu sayede hem istediğim özellikleri kullanmaya devam edebileceğim hem de bölünmemiş olacağım diye umuyorum.
“Uçak Modu”nun en sevdiğim tarafı yaşamı bir süreliğine askıya almaya izin veriyor olması. Adı üstünde “Uçak Modu” olduğu için bu opsiyonu zaten uçaklarda mecburen kullanıyordum. Sonra günlük hayatıma da uyarlamaya başladım. Uçak yolculuklarının en sevdiğim tarafı bana hep “mikro tatil” miş gibi gelmesidir. Uçağın içinde kendine ait illüzyonu olan dünyada vakit geçirmek keyifli geliyor. Uçuş personeli güler yüzleriyle uçağın kapısından içeri buyur eder sizi. Ardından uçakta yerinizi ararsınız. Anlamadığım bir şekilde uçağın içinde muazzam bir kibarlık süreci vardır. Hep merak etmişimdir, “Aynı yolcular AŞTİ’den otobüse binsek aynı kibarlık içinde olur muyuz?” diye. Sonra uçak personelinin en sevdiğim “güvenlik anlatımı” gösterisi başlar. Uçak kalkış için pist başı yaptığında da beni bir heyecan sarar. Bu devasa makine muazzam bir mühendislik mucizesi olarak üç dört kilometrelik bir pistten havalanmak üzeredir. Kaptan motorlara tam gücü verir sonra frenleri bırakır. Bir an içinizde boşluk hissi ve havadasınız. Uçak belli bir yüksekliğe gelince kaptan pilot o muazzam ses tonu ve tonlaması ile konuşmaya başlar. “Sevgili yolcularımız yolculuğumuz şu kadar yükseklikte, şu ısıda, yaklaşık şu kadar saatte bitecektir.” Hayatın hiçbir anı uçaktaki şu an kadar net değildir. Günlük hayatta bırakın moralimizin ne kadar metre yükseleceğini, hangi iletişim ısısında hangi duygulara ne zaman gark olacağımızı bilemeden yaşarız. Uçağın içindeyse yaşamımız inişe geçinceye kadar telefonlarımızdaki gibi “Uçak Modu”ndadır. O muazzam tempolu hayatla mecburen ilişkimiz kesilmiştir. Otobüste, arabamızda hatta her ne kadar trenleri sevsem de oralarda iletişimi kapatmamak gibi bir şanssızlık olduğu için hayat akmaya devam eder. Uçakların emniyet tedbiri için zorunlu tuttuğu teknoloji orucu sayesinde bir anda o uçuş boyunca kullanabileceğimiz huzurlu bir modumuz oluyor…
Huzur olgusu yaşamımda özellikle aradığım bir moddur. Huzur stabil ve istikrarlıdır. Bir defa yakaladınız mı kolay kolay onun ritmi bozulmaz. Mutluluk gelip geçicidir bana göre. Mutluluk arayışımız o yüzden hiç bitmez. Bir an mutlu oluruz sonra geçer ve yeniden mutlu olabilmek için arayış başlar. Örneğin yeni kıyafetlerimiziilk giyişimizde çok mutluyuzdur. Evden çıkıncaya kadar. Evden çıktığımız ve insan içine karıştığımız anda o kıyafetlerde eskimiştir ve yenisi alıp tekrar mutlu olmamız gerekir. Huzur ise bir denge hali, bir güven halidir. Hani çarşaf gibi deniz deriz ya öyledir. Minnacık dalgacılar bile yoktur huzurun içinde. Mutlulukları o yüzden “uçak moduna” almak iyi fikirmiş gibi geliyor bana. Çünkü uçakmodundan çıkıncaya kadar mutlulukları da harcayamamış olacağız. Bu sayede hep yedekte bir yığın mutluluk olacak. Daha da güzeli sert duygu geçişleri olmadığı için de huzurlu olma hali zedelenmemiş olacak.
İşte veterinerde telefonun kullanım modalarını kurcalarken aklıma bunlar düşüverdi. Sonra eğer yaşamı uçak moduna alma şansımız yoksa ne olacak diye düşünürken “Rahatsız Etme” modunun daha çok işe yarayacağını fark ettim. “Uçak Modu’nda tüm her şeye hattı kapatıyoruz ama “Rahatsız Etme” moduna geçince dünya ile aramızdaki hat kapanmıyor. Sadece tüm her şeyi sessize almayı başarmış oluyoruz. Düşünsenize hayatımızı “Rahatsız Etme” moduna aldığımızda bize gerilim sunan her şeyi görmezden gelme şansımız ya da makul bir süre geciktirme şansımız oluveriyor. Bu sayede mutluluk ve huzur vadeden her şeye de öncelik verme konforumuz oluşur.
Bu arada telefondaki “rahatsız etme” modunu epeyce anladım gibi. En azından kimlerin aramasını kabul edeceğimi listeleyebildim. Sanırım bundan sonra yaşamımın da “Rahatsız Etme” modunu çözüp, onu da devreye alacağım. “Uçak Modu” hakkımı yine çok özel durumlar için saklı tutmak koşulu ile ben bundan sonra “Rahatsız Etme” modundayım bilginize. Hem telefonumda hem de ruhumda. Sadece benim izin verdiğim bildirimler gelecek ruhuma da telefonuma da…
Bu günlük de bu kadar. Hepinize güzellikler diliyorum.
ZEKİ GÜRDAL KARAOĞLU