Bozkurt başta olmak üzere 6 ilçemizin başına gelen “yüzyılların felaketi” ardından yara sarmak için devlet seferber oldu, yerel yönetimler, meslek odaları, sivil toplum örgütleri, cümle toplum elinden geleni ardına koymadı…
Yerel iş dünyamız da “yara sarma” konvoyundaki kesimlerden biri oldu.
Felaket ardından en elzem olanların başında “iş makinesi” geliyor şüphesiz, her kamu kurumu yüklenici firmalarını desteğe çağırdı, iş makinesi ve işgücü talebinde bulundu…
Her yüklenici firmanın imkanları ölçeğinde felaket bölgesinde görev aldığı, elinden geldiğince emek verdiği, “bilabedel” hizmet ettiği vaki.
Mazot depolarını kendi bütçesinden dolduran firmalardan söz ediliyor, iş makinelerin yıpranması, iş gücü maliyetleri “caba”…
İyi günde kamuya iş yapanların, kötü günde kamu yararına fedakarlıkta bulunmaları aslına bakarsanız bir anlamda “kamusal” zorunluluk.
Felaketin verdiği zarar karşısında “gönüllü imece” ile yapılan “ilk yardım” müdahalesi sonrasında şimdi sıra “ameliyat” aşamasında…
Hatırı sayılır sayıda yol, köprü, bent, konut, dükkan, okul yeni baştan yapılacak.
“Afet bölgesi” ilanıyla birlikte yapılacak tüm bu işlerde zamandan tasarruf amacıyla “ihale” süreci işlemeyecek…
Yüklenici firmalar “davet” edilecek.
Felakete uğrayan 7 ilçedeki firmalar başta olmak üzere Kastamonu ilindeki yüklenici firmaların da “davet” edileceğinden şüphe yok…
Afet bölgesini ayağa kaldırmak sadece afetzedelere “el uzatmak” ile sınırlı değil çünkü, aynı zamanda “ekonomik” olarak da bölgenin topyekun ayağa kaldırılması lazım, bunun bir yolu da bölgedeki özel sektöre iş vermekten geçiyor.
“Bağış” desteğinin “hak ediş” ile sürmesi…
“Çarpan etkisi”.
Felaket bölgesindeki özel sektör firmalarından başlayarak ilimizin genelindeki firmaları “davet” prosedürüne dahil ederek ve gerekirse firmaları güçlerini birleştirmeye teşvik ederek yerel ekonomiye can vermek olası…
Kastamonu firmalarını “aşan” işlerde elbette imdada il dışındaki firmalar koşmalı.
Eşit yarışma koşulları sağlanarak, ne devleti ne de imar bekleyen bölge halkını zarara uğratmadan, yerel ekonomiye can katmak mümkün…
Zaten böyle olacaktır da.
Not: Nice zaman sonra tüm kademelerde “yüz yüze” eğitim başlıyor bugün…
Verilen “uzaktan” eğitim molasında, okul altyapılarının öncesine göre önemli oranda geliştirilmesini beklemek her yurttaşın hakkı olsa gerek.
Nerde!…
Daha mı gerideyiz yoksa?
Şehir merkezinde okul…
Pandemi öncesinde “tam gün” eğitim verirken, yeni eğitim dönemine “sabahçı-öğlenci” periyotta başlıyor. Sebep, “tadilatın” bitmemesi. Binaların kapalı kaldığı bir buçuk yıllık sürede tadilat bitmez mi?
Gerçi “dert” daha derin aslında…
Binasında farklı bir okul daha kurulan söz konusu okul mekan sıkıntısına düşünce, bitişiğindeki okul binasının bir kısmını kullanmaya başladı, misafir olduğu okulun tadilatı bitmeyince mecburen kendi binasına dönmek zorunda kalan sınıflar dolayısıyla “sabahçı-öğlenci” uygulamasına geçildi.
Ev sahibi okulun öğrencileri zaten başka okulda “misafir”…
Zincirlemesine “mağduriyet”.
MUSTAFA AFACAN