Merhaba; bir süredir Masalcı Köylü’den ayrı kalmıştık. Özellikle büyük zaferin 99. Yılını kutladığımız bugünde sizlere çok özel bir İstiklal Harbi Gazi’sini anlatmak istediğini söyledi. O halde buyurun onu dinleyelim…
Masalcı Köylü- “Bizim hikayelerimizi takip eden, lütfedip değer veren tüm okuyucularımızın 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu, şen ve daim olsun… Lafı fazla uzatmadan başlayalım. Bugün evvel zaman içinde diye başlamayacağım çünkü bu hikaye her anı ile gerçek… Gazimizin hikayesi Birinci İnönü Savaşı’nda o mahşer yerinin göbeğinde 4. Alay 2. Tabur 8. Bataryada Karahisarlı Seyfi Çavuş’un yanında başlamış. Belli ki Birinci Dünya Savaşında, Çanakkale’de de çarpışmış. Tüm yıpranmışlığına rağmen halinden yorgun ya da bezgin olmadığı belliydi. Düşmanın üstüne her atılması onu daha da güçlendiriyor, düşmanı derdest edip, bu topraklardan kovma hissi daha da güçleniyordu. O buz gibi Ocak gününde yine düşmana saldırmış, biraz yorgun biraz da yıpranmış 75’lik topun yanında duruyordu. Karahisarlı Seyfi Çavuş bu yorgun kahramanın bir an önce Ankara’ya gitmesi gerektiğinin farkındaydı. Gazi’nin yaptığı kahramanlığı bir not olarak üstüne iliştirip önce Allah’a, sonra da Ankara’daki usta ellere emanet etti. Ankara’ya giden konvoya yerleştirdi. Gazi Ankara’da ne kadar kaldı? Ne yaptı pek malumatımız yok, ama onu yine cephede görmemiz için aradan çok zaman geçmesine gerek kalmadı. Bu sefer de 30 Mart 1921’de Aksekili Ethem Çavuş’un yanında cephedeydi. Sabırla Çavuş’un kendini düşmanın üstüne göndermesini bekliyordu. Çavuş sağındaki solundaki tüm arkadaşlarını gönderdi, ama ısrarla bizim Gazi’yi göndermiyordu. Gazi sabırlıydı. Biliyordu önünde sonunda düşmanın üstüne gidecekti. Haklı da çıktı. Belki en sona kalmıştı, ama hamdolsun yine de düşmanın canını yakmayı başarmıştı. Hücumu bitmişti. Biraz yorgun, biraz yaralı 75’lik topun dibinde beklerken az önce kendini en son fark eden Ethem Çavuş bu sefer hemen fark etti Gazi’yi. Künyesine baktığında Ankara’ya gidip geldiğini hemen anladı. Karahisarlı Seyfi Çavuş’un yazdığı notun hemen yanına da kendi notunu düştü ve tekrar Ankara’ya yolladı. Ankara’ya vardığında onu ilk Kamil’in yardımcısı fark etti. Hemen müjdeyi Kamil’e verdi: “Ustam müjdemi isterim, senin kahraman cepheden dönmüş yine sağsalim” diye. Orada bulunan herkes büyük bir sevince kapıldı. Gazi’ye büyük bir ihtimamla güçlenip kendi gerçek gücüne kavuşmasını sağladılar. Sonunda yine cepheye gitme günü geldi çattı. Kamil ve yanındakiler duallarla uğurladılar Gazi’yi. Gazi, İnönü Cephesinden sonra, Sakarya’da da vuruştu. Kocatepe’den ilk topçu atışı ile düşmanın üstüne yağan yoldaşlarının yanındaydı hep. Cepheden Ankara’ya sekiz defa döndü, hep de cepheye geri döndü. Cenk etmek onun kutsal vazifesiydi. Ankara’ya dokuzuncu dönüşü şanlı ordumuzun İzmir’e döndüğü günle aynıydı. İzmir’de büyük şenlik varken, Gazi’nin Ankara’ya dönüşünde yanında getirdiği haber Kamil Usta ve diğerlerini yasa boğdu. Yüzbaşı Ethem, Kamil Usta’nın adını bilmese de ona ithafen bir mektup yazmıştı. Gazimizin ilk kumandanı Seyfi Çavuş’un şehit düştüğünü yazmıştı. Seyfi’nin ailesi de şehit düştüğü için, Yüzbaşı Ethem, Seyfi Çavuş’un koynunda bir top mermisi bulmuş. Onun üstüne işli yazılardan dolayı da Ankara’daki silah fabrikasındaki ustalara bu şehiti haber vermek ve bu kahraman top mermisini Kamil Usta ve yanındaki ustalara yollamıştı. Fabrikada büyük bir hüzün vardı. Ama bir yandandan da İzmir’e girmenin sevinci. Bizim Gazimizin de yolculuğu böylece son bulmuştu. Evet, doğru okudunuz Seyfi Çavuş’un koynunda sakladığı top mermisi bizim Gazi’miz. Gazimiz 75’lik bir top mermisi. Bu Gazi Mermi, İstiklâl Harbi’nde sekiz defa ateşlenmiş, düşmana verebileceği tüm zararı vermişti. Kamil Usta bu sefer Gazi Top Mermisini kendi elleri ile okşaya okşaya, şefkatle üstündeki eğrilikleri giderdi. Yeninden doldurdu. Seyfi Çavuş’un künyesini de altına çaktı. Sardı sarmaladı kasanın içine koyup depoya kaldırdı. Gazi Top Mermisi bir defa daha ateşlenecekti. Ama şimdilik beklemesi gerekiyordu. Sizin de biraz beklemesi gerekecek dostlarım. Gazi Top Mermisinin yeniden ateşlenmesinin hikayesini anlatacağım söz. Lakin bugünlük bu kadar. Artık lafı Gürdal’a bırakayım ki sohbetimizi bugünlük de tamamına erdirsin.”
Tekrar merhaba, bu büyük mücadele eşi benzeri olmayan nice hikayelerle dolu. Kimilerini duyup dinleyebildik. Kimilerini yazılıp tarihin sayfaları içinde yerini aldı. Kimileri ne acıdır ki kaybolup gitti. Tam bu noktada bize düşen görev bu hatıralara, bu tarihe, bu büyük mücadeleye ve daha da önemlisi bu büyük emanete sahip çıkmak. Unutulmasını engellemek. Elimden ne gelir demeyin. Eski bir Kızılderili atasözünde dendiği gibi “Sizi hatırlayan, anlatan son kişi ölünceye kadar yaşarsın” Bu cengi bilen, sahip çıkan bir kişiler var oldukça bu cenk, bu zafer her daim bilinecek. Sırf bu yüzden hiçbir şey yapamazsanız anlatın bu destanı.
Destanlar anlatıldıkça yaşar, destanlar anlatıldıkça büyür. 30 Ağustos Zafer Bayramımız ve büyük cenkimizin son bulduğu bu büyük gün sonsuza dek kutlu olsun…
Not: Gazi Top Mermisi’ni Ankara’da MKE Sanayi ve Teknoloji Müzesi’nde sergilenmekte. Eğer oraya gidemezseniz Polatlı Topçu ve Füze Okulu Komutanlığı Sınıf Müzesi’nde benzerini ziyaret edebilirsiniz.
ZEKİ GÜRDAL KARAOĞLU