Afetlerden ders almak ve tekrarını yaşamamak için belirli önlemlerin alınması artık şart olarak görülüyor. Zira orman yangınları, seller, depremler birçok ülkede gün geçmiyor ki ortaya çıkıyor.
Afet Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi (AFAM) Müdürü ve İnşaat Mühendisi Prof. Dr. Mehmet Fatih Altan “1999 depreminden sonra İstanbul’da 30 yıl içinde büyük deprem olma olasılığı yüzde 64’tür. Gölcük depreminin üzerinden 22 yıl geçti, İstanbul depremine 8 yıl kalmış” diyor. (Sözcü)
Doç. Dr. Bülent Özmen de, “Kuzey Anadolu Fayı’nın hem dünyanın hem de Türkiye’nin en önemli aktif faylarından biri olduğuna dikkat çekerken, Kastamonu için 7 ve üzerinde deprem olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu” söyledi. (Yeniçağ)
Yangınlardaki eksikliğimizi üzüntüyle gördük. Başta yangın uçak ve helikopterleri orman arazisinin yaygın olan illerde mutlaka olmalı. “Orman Muhafaza Memurlarının” eksikliğini de bu yangınlarda hissettik. Bu bir terör saldırısıysa en azından ilk önlem bu olabilir. İkinci husus olarak sık aralıklarla oluşturulacak ve dijital gözlem yapılabilirliğiyle”Yangın Gözetleme Kuleleri” hayata geçirilmesi hakkında, mutlaka yöneticilerimiz tarafından görüşülüyordur diye düşünüyorum.
Hatta çok daha eskiden “Yangın Şeritleri“ile ormanlar korunuyordu. Büyük ormanların arasındaki ağaçlar kesilip, bu alana (tekrar ağaçlanma olmaması için) taş döşenerek, yangının yayılması önleniyordu. (Düşünün ki bundan 100 – 200 yıl önce daha çok orman arazisi var ve yangın söndürme uçağı, helikopteri bile icat edilmemiş. O zaman büyük bir yangında kayıp daha çok olurdu.) Bu sistem günümüzde ABD’de dahi hâlâ kullanılıyormuş…
İlçelerimizdeki sel felaketi ise yapılaşmamızı tekrar gözden geçirmemize etken olacaktır. Betonlaşma bir yana dere yatakları mutlaka korunmalı. Elbette ki bu konuda uzun uzun yazıldı, fikir alışverişlerinde bulunuldu. Dolayısıyla fazla değinmeyeceğim.
“YANGIN VE SEL FELAKETİNDE VEFAT EDEN YURTTAŞLARIMIZA BAŞ SAĞLIĞI, ETKİLENENLERE GEÇMİŞ OLSUN DİLEKLERİMLE”
Aynı yağışların 1 m² ‘ye 400 Kg. olarak Kastamonu çevresine düştüğünü düşünürsek (ki artık her şeyi düşünmemiz gerekiyor)Karaçomak Barajı ne kadar güvende?
TRT Haber kaynaklı bilgiye göre: Ülkemizde baraj ömrünün 50 yıl. Karaçomak Barajı ile 1968 yılında başlanıp 1973 yılına kadar süren bir çalışmadır. 2021 Yılı dolayısıyla da barajımızın ömrünün bitmesine 2 yıl kalmış olarak görülüyor.
Bu konu gündemde mi?
Nasıl bir yol izleniyor?
Nasıl bir çalışma var?
Kastamonu içme suyu ve sulamaları için neler yapılıyor?
Bu soruların cevaplarını; can ve mal güvenliğini düşünen Kastamonu halkı bilmek istiyor…
Düşünmesi bile içimizi ürpertiyor ama bir yandan 1 m² ‘ye 400 Kg. yağmur düşecek, bir yandan baraj! Bu afeti hiç düşünmeyelim ama tedbirimizi alalım. (Kişisel ne tedbir ve ne kadar alabiliriz? Bu zaten mümkün değil. Fikir beyan etmek bile absürt.) Mutlaka devletimiz, hükümetimiz, bakanlarımız, yerel yönetimler bir şeyler düşünüyordur. Ama ne?
Artık afet başımıza geldiğinde feryat etmekten usandık. Erken çözüm istiyoruz… Ve bu çözümler de nelermiş merak ediyoruz…
Keza, yukarıda bahsettiğim İstanbul ve Kastamonu depremleri hakkında neler düşünülüyor?
Kastamonu’daki binalarımız böyle bir depremde hasar görür mü?
Bu konuda bir araştırma var mı?
Çok sorulu bir yazı oldu ama bu afetler gerçekten yüreklerimizi burktu ve yenilerine de maruz kalmak istemiyoruz. Yöneticilerimizin ve idarecilerimizin açıklamalarını da sabırsızlıkla bekliyoruz…
Allah bir daha böyle felaketler göstermesin…
Selam, saygı ve sevgilerimle.
Şahabettin Mert