Afetin ilk birkaç gününde yakınılan “koordinasyonsuzluk” ve “ülke gündeminde olmamak” konuları devletin yürürlüğe koyduğu uygulamalar ve milletimizin dört bir yandan verdiği “ses” ile olabildiğince ortadan kalkma rotasına girdi…
Taşlar “olabildiğince” yerli yerine oturuyor.
(Türkiye, Kastamonu’dan “haber”…
Keder tüm yurdu sardı.)
İlimizin yaşadığı “yüzyılların” sel ve heyelan felaketinin “göz” önüne gelen vehametinin aslında buzdağının su üstündeki kısmı olduğu, buzdağın asıl kütlesinin ise akla fikre sığmayacak alamette olduğu günbegün su yüzüne çıkıyor…
Afetin etkilediği şehirler ve kırsallarında “su, elektrik, ulaşım” başta olmak üzere “altyapı” önemli oranda “çöktü”.
Afet “Lego” misali devire devire “yıktı geçti” altyapıyı…
Sel ve heyalandan “direkt” etkilenmese bile komşusundaki yıkımdan dolayı “su” verilemeyen yahut “ulaşım” mağduru ilçelerimiz oldu.
Can kaybı elbette “birincil” kayıp…
“Ekonomi” de çöktü.
Afetin “yerel” olanaklarla tamirinin mümkün olmayacağı anlaşılınca, devlet “merkezi” olarak müdahale etti Kastamonu’ya…
3 “bakan”, 7 “vali”.
Bakan yardımcıları, genel müdürler, kaymakamlar…
Ülkemizin afet tarihinde belki de ilktir böylesi “yerinde” görevlendirme.
“Ordu” keza…
İnsan ve lojistik/istihkam gücü ile bölgede.
Koordinasyonu sağlamaya yönelik olarak afetzede ilçelerde “geçici” olarak görevlendirilen 7 vali misal…
İl Özel İdaresi teşkilatlarını “taşıdılar” Kastamonu’ya, ilçe merkezleri yanısıra köylere ilişkin çalışmalar gayesiyle.
Ülkemizin dört bir tarafındaki vatandaşlardan gelen yardımların Kastamonu OSB’deki bir depoda “tek el” üzerinden toplanması da son derece “mantıklı”…
Hem ihtiyacın tam zamanında gereksinim alanında giderilmesi hem de iç burkan yardım dağıtım görüntülerinin önüne geçilmesi namına “kıymetli”.
(Ana deponun “teknik” olarak imkanlarının artırılması elzem ancak, destek “yağıyor” çünkü…
“Endüstri mühendisi” katkısı düşünülmeli.)
Uygulamalarda “eksik” yok mu illa ki var…
“Kimi kuruluşların Bozkurt’a alınmadığı, HES, İnebolu buzhanesi, kayıp sayıları” iddiaları ile ilgili kamuoyunu ikna etmek çok mu zor?
Siyaseten ortadan “iki” parçaya ayrılmış, birbirlerine karşı yaşamın hemen her alanında “düşman” kesilmiş, birinin “ak” dediğine diğerinin doğrudan “kara” dediği ülkemizin genel haletiruhisinin mevcut hale yansımaması mümkün mü gerçi?…
Felaketzede can derdinde oysa.
Uzun ve hummalı bir “yara sarma süreci” yürüyor…
İster “sağduyulu” ister “solduyulu” olalım, öncelikle felaketzedelerin acısına “saygı” duyalım, devletin çizdiği rotada elimizden gelen desteği sunalım.
Gün “dayanışma vakti”…
Yarın “hesap günü”.
Her ne kadar “doğal afet” dense de…
Bunun bir “insani felaket” olduğunu biliyoruz.
MUSTAFA AFACAN