Dünyanın adeta her santimetrekaresine düşen doğa afetlerinden ülkemiz de nasibini günbegün alıyor, bir tarafımız orman yangınlarını durduracak suya hasret, düğer tarafımız su baskınlarını durduracak gün yüzüne…
Türkiye “çapraz ateş” altında.
“Heyelan” vesaire misali “yancı” da bol bolamat…
Covid salgını zaten “müdavim”.
(E bir de çarşının tüm bu karışıklığına ilaveten bitmez tükenmez kafa karışıklıklarımızı da ekleyin; afetler karşısındaki görüş ayrılıkları nedeniyle birbirimize girmemize ramak var…
Yanan yandığıyla, avucundaki sele veren verdiğiyle, heyelan altında kalan kaldığıyla, ulusal birlik her geçen gün yıprandığıyla kalıyor.
“Cadı kazanı” kaynıyor…
Odun atıcılar “kuyruk”.)
Nihayetinde evvel gün itibarıyla ilimizin kuzey kesimindeki “Bozkurt, Abana, Çatalzeytin, Azdavay, Küre, Pınarbaşı” başta olmak üzere ilimiz “yağmura teslim oldu”…
Yerleşim alanları su altında kaldı, heyelanlar birbirini izledi, şehirlerarası yollar ulaşıma kapandı.
Klavyenin tuşlarının vurduğu dün sabah saat saatlerinde Merkez ilçenin “zindan gibi” gökyüzü “sular seller” yağıyordu…
“Akşama Allah Kerim”.
(“Rakip” doğa olunca…
Tek umut “dua”.)
Doğa afetlerini önlemek her ne kadar “küresel” bir çabayı gerektirse de “yerel” olarak önleyici programlar hazırlamak da elzem…
Sonuçta “her koyun kendi bacağından asılır”.
(Kastamonu’nun “bütüncül” bir “afet master planı” gereksinimi olduğunu seneler senesidir yazar dururuz gazetemizde, örnek olsun diye de ilimize ilişkin 2000’li yıllarında hemen başında hazırlanmış “kısmi” bir raporu temcit pilavı misali servis ederiz, yetkililerden bir geri dönüşe dair siftahımız henüz yok…
Kastamonu Kalesi’nden “taş düşerse” ne olur misal?
Merkez ilçede deprem sığınakları (varsa) nerededir?…
Bilmiyorum.)
İlin genel planlaması yanı sıra “şehir” başına “afet master planı” da elzem ki, bu görev ve sorumluluk ise yerel yönetimlerin sırtında, “klasik belediyecilik” maddeleri arasında olsa gerek…
20 belediyemiz içinde “tek” belediye var mıdır ki mesaisini “afet önlemek” için harcasın?
Sevindiren gelişmeler de var, “il” planlamasına ilişkin “ilk” adım geçtiğimiz Haziran ayında “Kastamonu İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü” tarafından atıldı, Kastamonu Üniversitesi’nde “İl Afet Risk Planı Çalıştayı” düzenlendi, haber metnine bakılırsa ilin tüm resmi ve sivil tüm kesimlerini kapsadığı ifade edilen çalıştaydan “halk” ne oranda haberdardır bilinmez?…
Afetlerin doğrudan muhatabı “sivil” halkı afet önleme yönetiminde “özne” haline getirmek gerekmez illa ki!
Çalıştay ile başlayan İl Afet Risk Azaltma Planı “hazırlık” çalışmasının kısa sürede nihayete ermesinin ardından elimizde enikonu bir plan olacak olması umut verici…
“Hazırlık”, bitirmenin yarısı umuduyla.
İklim krizinin yol açtığı doğa afetleri kapımızdan eksik olmayacak besbelli, bir an önce “topyekun” gündemimizi bu alana yöneltmemiz lazım…
Doğayı hafife almayalım.
İllaki sivil halk “özne” koltuğunda oturmalı…
Ön cephede halk var çünkü.
MUSTAFA AFACAN