Kastamonu’nun Türklerce fethinden “imza”, Çobanoğulları Dönemi’nden “mülk”, Güzelce Mestan Efendi’den “miras” Küpciğez Mescidi “onarıma girdi”…
Yarım duvar “ayakta”, kalanı “yerle yeksan”
“Onarım işi” yazıyor korkuluğa asılan tabelada…
“Kantarın topuzu çok kaçmış” besbelli!
(Gönül bağım olan bir mekandı…
Gölgesinde soluklanmıştım.
Heybetten uzak sıcacık kucağına kaçmak pek güzeldi…
Tenhalığın içinde kalabalığı yaşamak için birebirdi.
Topluiğne kadar varlığı manada…
Okyanuslara değişilmezdi dünyada.
Onarılır mı?…
Moloz yığınının altında kalan anıların kanayan izleri.
“Var imdi gez şardan (şehir) şare…
İste garip bencileyin.”)
“Küpciğez” ya da banisinin ismiyle “Güzelce Mestan Efendi” mescidi “Cumhuriyet” eseri değil, “Osmanlı” eseri değil, “Candaroğulları” eseri değil, Kastamonu’nun ilk “Türk-Müslüman” egemeni “Çobanoğulları” eseri…
“Gözbebeğimizin kılcal damarı.”
“İkinci Beyazid Dönemi Vakıf Tahrir Defteri’nde (1482-1512), çarşıda beş adet dükkan vakfı ile ibadete açık olduğu kayıtlıdır”…
“Araç’ın Karapürçek köyünde arazileri var” ayrıca.
Elbet geçen yüzyıllar içinde başına gerek “zamanın” gerekse de “devrin” eğelemesinden doğan olmadık tahrifatlar ve eklentiler geldi…
Aslı “mücevher” ama.
İmam’ı Busiri’ye ait Kaside-i Bürde’nin ilk dört beytinin yazılı olduğu ahşap tavan göbeğinin kıymeti anlatılmaz hele…
“Gözlerine ne oluyor ki artık akmayın dedikçe yaş boşanıyor? Kalbin niçin artık kendine gel dedikçe daha da coşuyor?”
“Onarım” ihtiyacı vardı…
Cüssesi ruhunu taşımakta zorlanıyordu.
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından “onarım işi” projesi başlatıldı…
Besbelli akademik rapor alındı, binanın mimari yapısının “onarım” ile ayakta duramayacağına fetva verildi, “Anıtlar Kurulu” elinde mühür bekliyor zaten, “üçbuçuk” duvarının “indirilmesi” yönünde “kalem kırıldı”, “kazma vuruldu”, saçaktan tek duvar kalana kadar “indirildi”, “düzlendi”.
Yürek yakan diğer bir mekan “Acem Hanı” misali Küpciğez Mescidi’nde de “restorasyon” yerine “aslına uygun yeniden yapmak” yolu seçildi…
“Kolay ve maliyetsiz”.
Tarihi eserlerde 99 yol denendikten sonra son çaredir “aslına uygun yeniden yapmak”…
Kastamonu’da “birinci” yol olma eğilimi var ki bu yöntemin; “çok tehlikeli”.
Gerektiği yerde iğne ile kazılır, enjektör ile tutkal sıkılır, nefesle kurutulur “gözyaşı”…
Tarih ve kültürü korumak ve yaşatmak böylesi bir “zor” yolun yolcusu olmayı gerektirir.
Yıkılan “ata yadigarı”…
Yapılacak olan “inşaat”.
Not: “Teleferik, Acem Hanı, Küpciğez Mescidi”…
Ankara 1 Numaralı Koruma Bölge Kurulu’nun yakın zamanda şehrimize dair imza attığı 3 “hatalı” karar (bence).
Teleferik “felç”, Acem Hanı “süreç henüz bitmedi”, Küpciğez Mescidi “ruhuna Fatiha”…
Tarih ve kültür bu şekilde mi korunur?
(Küpciğez Mescidi ile ilgili derli toplu bilgi, kıymetli hemşerimiz Fazıl Çifçi’nin “Kastamonu Camileri-Türbeleri ve Diğer Tarihi Eserler 1” kitabında var…
Her kitap rafında bulunası bir eser.)
MUSTAFA AFACAN