Saçı başı dağınıktı. Yakın dostları uyarmasa günlerce duş almazdı. Kıyafet alırken beden numarasına bakmaz, aynı kazağı yıllarca kendine daima bol gelen pantolon üstüne giyerdi. Bu dünyaya ait hiçbir şeye önem vermeyen sokaklarda yatan şarapçılardan hiç farkı yoktu.
Gözlüğünün bir camı düştüğünde “Yahu Ulus, gözlüğünün camı düşmüş değiştirsene’’ diyenlere “O benim sağlam gözüm zaten niye değiştireyim ki?” derdi, yıllarca tek camlı gözlüğünü kullandı. Gözünü kırık yerden ovuştururdu. Gözlüğü düşüp ortadan ikiye ayrılınca yenisini almadı, selobantla tutturdu. Yamuk gözlükle yaşadı bir süre. İki kedisi vardı. İkisinin ismini de “Spinoza’’koymuştu.
Sakin ve mütevazıydı. Yemeği biri hatırlatırsa yer, kahveyi elinden düşürmezdi. Sürekli votka ve Samsun216 içerdi. Bir ders boyunca bir paket sigara bitirdiği olurdu. Kahvaltısı biraydı. Pantolon kemeri yerine ip bağlardı.
Nasıl biyografi ama değil mi?
Şimdide diğer bazı özelliklerinden bahsedelim…
Muhteşem Türkçesi yanında yedi dili anadili gibi bilen ODTÜ öğretim üyesi. ODTÜ Sosyoloji bölümünden mezun olduktan sonra aynı üniversitede öğretim üyesi olarak dersler vermeye başladı. Fransız, Alman, İtalyan ve Rus öğrencilerinden sorularını kendi dillerinde sormalarını ister ve o dillerde cevap verirdi.Sosyoloji, felsefe, sinema, tarih, müzik ve matematik alanlarında olağanüstü bir bilgi birikimi ve anlatım gücüne sahipti.ODTÜ kütüphanesinin kokusu üzerine sinmişti. Sinema üzerine yaptığı eleştiriler halen Avrupa üniversitelerinde ders olarak okutulmaktadır. Deleuze, Hegel, Spinoza’dan çeviriler yaptı.
Bir filozof, dahi, yazar, eleştirmen, sosyolog, çevirmen, ODTÜ öğretim üyesi…
Bandista isimli müzik grubu adına şarkı yaptı:‘ ’Her Şeyin Şarkısı’’.
Deli sandık, dahi çıktı değil mi?
Annesi Kıbrıslı şair Pembe Marmara’yı kanserden kaybetti. Ruhbilimci babası Sedat Baker, evli sevgilisinin kocası tarafından bir otel lokantasında öldürüldü. Ulus çocukken Kıbrıs’ta savaş vardı. Evleri tarandı. Babası rehin alındı. Böyle bir çocukluk sonucu mudur bilinmez, alkole esir bir ömür sürdü ve 47 yaşında hayatını kaybetti.
Ölürken ki vasiyeti, “Hüzün geriye kalandır, biraz Blues dinleyin benim için’’ oldu.
Dünyaya yön veren birçok bilim adamı, sanatçı, dahi, sporcunun böyle sıra dışı hayatları vardır. Normal insanlar tarafından anormal ya da delidamgası yiyen bu insanlar aslında öğrettikleri ve ürettikleri ile modern yaşantımızın mimarlarıdır. Onları tanıyalım ve saygı duyalım.
Eminim hepsi yaşadıkları hayata şöyle bir bakıp, kendilerini beğenmeyen normal insanların hırsları ve koşuşturması ile karşılaştırınca,
“İyi ki normal olmayacak kadar anormal bir hayat sürmüşüm” demişlerdir.
Feza TİRYAKİ