Birleşik Kamu İş Temsilcisi Ahmet Tevfik Bal, “Yüzde 3-4 zam değil, insan onuruna yaraşır emeğimizin karşılığı kadar ücret istiyoruz. Kamu emekçilerinin geçmiş yıllarda yaşadığı kayıpların giderilmesi için ücretler önce yüzde 30 oranında artırılmalı ve 6 aylık dönemlerde de yüzde 15’er zam yapılmalı. Kamuda güvencesiz çalıştırılmaya son verilmeli, atama ve görevde yükselmeler liyakate göre yapılmalıdır” dedi.
Kamu emekçilerinin yanı sıra emekliler ile diğer kamu görevlilerini de ilgilendiren 6’ncı Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinin 2 Ağustos’ta başlayacağını söyleyen Birleşik Kamu İş Konfederasyonu İl Temsilcisi Ahmet Tevfik Bal, yaptığı yazılı açıklamada şunları ifade etti:
“Kamu emekçileri çözüm bekleyen sayısız sorunla karşı karşıyadır. Sözleşmeli, ücretli, vekil gibi esnek ve güvencesiz statülerde çalıştırılma, atama ve görevde yükselmelerde liyakat yerine adam kayırmacılığın ve kadrolaşmanın esas alınması, vergi tarifeleriyle ağırlaştırılan vergi yükü, insan onuruna yakışmayan bir ücret düzeyi ve adaletsizliği, adaletsiz ek gösterge sistemi, özelleştirme tehdidi, hayat pahalılığı, kötü çalışma koşulları, tarafların eşit olmadığı toplu sözleşme sistemi ve grev hakkının olmaması gibi daha birçok sorun çözüm beklemektedir. Daha birçok sorun çözüm beklerken yetkili konfederasyon, altı ayda bir yapılan yüzde 3-4’lük maaş zamlarıyla imzaladığı toplu sözleşmeleri, “başarı hikayesi” olarak anlatmaktadır. Öncelikle, Anayasa’nın çalışma yaşamı ve çalışanların haklarına ilişkin hükümleri, uluslararası sözleşmelere uygun olarak, ayrımsız tüm çalışanlara sendika hakkı, grev ve toplu sözleşme hakkını içerecek şekilde yeniden düzenlenmelidir. Grev hakkı anayasal güvenceye alınmalıdır. Kamuda ancak zorunlu durumlarda ve istisnai olması gereken sözleşmeli personel istihdamı, başta eğitim ve sağlık olmak üzere kamu hizmeti olan asli ve sürekli görevlerde son yıllarda giderek artmaktadır. 2013 yılında 105 bine kadar azalan kamuda sözleşmeli çalışan sayısı Mart 2021 itibariyle 523 bine kadar çıkmıştır. Kamu hizmetlerinin önemli bir bölümü bu şekilde güvencesiz ve birçok sosyal ve mali haktan yoksun olarak çalıştırılan sözleşmeli personel eliyle yaptırılmaya çalışılmaktadır. Kamuda güvencesiz çalıştırılmaya son verilmeli, tüm kamu çalışanları aynı statüde istihdam edilmelidir.
Kamu görevlilerinin ilk atanmalarında, görevde yükselmelerinde, yer değiştirmelerinde kariyer, liyakat, görevin gerektirdiği nitelikler ve adalet yerine, iktidardaki siyasi partiye yakınlık, sendika üyeliği, siyasi görüş, kadrolaşma niyeti ve benzeri unsurlar belirleyici olmaktadır. Atama ve görevde yükselmelerde sözlü sınav kaldırılarak liyakat esas alınmalıdır.
Ücretli çalışanlar ödedikleri gelir vergisinin yanı sıra dolaylı vergiler nedeniyle de ağır bir vergi yükü altında bulunmaktadır. Türkiye’deki vergi sisteminin, gelirle ilişkisi olmayan, harcama ya da belli bir işlem yapılırken ödenen katma değer vergisi, özel tüketim vergisi, özel iletişim vergisi, damga vergisi harç ve benzeri isimlerle alınan dolaylı vergilere dayanıyor olması, ücretle geçinenlerin gelirlerinin çok büyük bir bölümünü dolaylı vergi olarak devlete ödemelerine yol açmaktadır. Öyle ki yılın ikinci altı ayında yapılan zamma rağmen, bazı kamu çalışanları yıl sonunda, yıl başında ellerine geçenden daha düşük net ücretle geçirmek zorunda kalmaktadır. Ücretlilerin üzerindeki vergi yükü azaltılmalıdır.
Kamuda benzeri görevleri yapan meslek grupları arasında bir ek gösterge adaletsizliği bulunmaktadır. Çalışırken ele geçen ücretin yanı sıra emeklilikte alınacak aylık seviyesi için de önemli olan ek gösterge adaletsizliğinin de giderilmesi gerekmektedir. Siyasi iktidarın seçimlerden önce söz verdiği kesimlerle sınırlı olmadan, tüm kamu çalışanlarını kapsayacak şekilde ek göstergeler adaleti de sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmelidir.
Dört kişilik bir ailenin açlık sınırının 3 bin 468 lira, yoksulluk sınırının 11 bin 929 lira olarak hesaplandığı bir dönemde kamu çalışanlarının ücretlerinin insan onuruna yakışır bir düzeye çıkarılması kaçınılmazdır. Milli gelirin dağılımı ücretliler aleyhine bozulmaktadır, ücretlilerin gelirden aldığı pay yıllardır azalmaktadır. Zam oranlarının, iktidarın hiç tutmayan enflasyon hedefi ve TÜİK’in açıkladığı, ancak ücretliler için hiçbir anlam ifade etmeyen “resmi enflasyon” baz alınarak belirlenmesi kamu emekçilerinin yoksulluğunu artırmaktadır.
TÜİK’in son aylarda yüzde 17 -18 seviyesinde hesapladığı yıllık enflasyon, gerçekte yüzde 30’lu oranlarda seyretmektedir. Gerçek enflasyon karşısında satınalma gücü mum gibi eriyen kamu çalışanları, artan refahtan diğer bir ifadeyle, ekonomideki reel büyümeden de pay alamamıştır.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak, toplu sözleşmeyle ilgili taleplerimizin bazıları şöyle:
- Kamu çalışanlarının en azından 2002 yılında milli gelirden aldığı pay kadar bir pay alabilmesini sağlayacak bir ücret zammı yapılmasını talep ediyoruz.
- Önceki yıllarda yaşanan kayıpların karşılanabilmesi için kamu çalışanlarının ücretlerine öncelikle yüzde 30 oranında bir zam yapılmalıdır. Bu zamdan sonra 2022 yılının ilk yarısı için yüzde 15, ikinci yarısı içi yüzde 15, 2023 yılının ilk yarısı için yüzde 15 ve ikinci yarısı için de yüzde 15 oranında zam yapılmalıdır.
- Üniversite mezunu tüm memurların ek göstergeleri 3.600’e çıkarılmalı, 6’ncı dereceye inen tüm kamu çalışanlarına ek gösterge verilmelidir.
- Kamu çalışanlarına yılda bir defa yıllık izne ayrılırken bir maaş tutarında ikramiye ödenmelidir.
- Gelir vergisi tarifesinden kaynaklanan vergi yükü artışı önlenmelidir. Tüm ücretlerin asgari ücret kadar olan kısmı vergiden istisna edilmelidir.
- Aynı kadro ve unvanlarda çalışanlar arasındaki maaş farklılıkları giderilmeli ve eşit işi eşit ücret ödenmelidir.
- Yıllardır artırılmayan doğum yardımı ödenekleri günün koşullarına göre yeniden belirlenmelidir.
Kamu emekçilerine dayatılan grev hakkı bulunmayan ve anlaşma sağlanamazsa Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun karar verdiği bu sözde toplu sözleşme düzeni Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşma ve sözleşmelerdeki taahhütlerine aykırı, çağdaş normlardan uzaktır. Çağdaş ülkelerdeki sendikaların ve çalışanların sahip olduğu hiçbir hak ve özgürlük Türkiye’deki kamu sendikalarına ve kamu emekçilerine tanınmamıştır.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu; emekçilerin sendika özgürlüğü, grev ve toplu sözleşme hakkı, mali ve sosyal hakları için verdiği meşru mücadelesini bu dönemde baskılara rağmen sürdürecektir.
Enflasyon kadar zam değil bütün haklarımızı, insan onuruna yaraşır bir şekilde emeğimizin karşılığını, gelirin adil dağılımını istiyoruz.”