Parti Meclisi Üyesi, Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı, ilçe başkanları toplantısında iktidara yönelik eleştirilerini sıralarken önceki hafta ilimize gelen Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin “300 kilo sarımsak tohumunu müjde diye açıklamasına işaret edip, “Tarım Bakanı’nın tarımdan haberi yok, çiftçiden haberi yok” diye eleştirdi.
- Toplantıda konuşan İl Başkanı Hikmet Erbilgin ise, iktidara yönelik eleştirilerinin odağına Belediye Meclisi’ndeki su zammı oylamasını oturttu ve “Ülkede art arda gelen zamların tek sorumlusunun AK Parti olduğunu, ancak MHP’li Kastamonu Belediyesi’nin su zammı talebine AK Partili belediye meclis üyelerinin ‘hayır’ oyu vererek ittifak ortağının yanında duramadığını” söyledi.
CHP’nin Temmuz ayı İlçe Başkanları Toplantısı Taşköprü’de yapıldı.
Parti Meclisi Üyesi ve Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı, Kastamonu İl Başkanı Hikmet Erbilgin’in katılımında Taşköprü Belediyesi sosyal tesislerinde gerçekleştirilen ilçe başkanları toplantısının ardından ise halk buluşması düzenlendi.
Çok sayıda partili ve vatandaşın katıldığı halk buluşmasında CHP Parti Meclisi Üyesi ve Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı, İl Başkanı Hikmet Erbilgin ve Taşköprü İlçe Başkanı Özkan Keskin birer konuşma yaptı.
HASAN BALTACI
CHP Parti Meclisi Üyesi ve Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı ise Taşköprü Halk Buluşması toplantısında eleştiri oklarını geçtiğimiz günlerde Kastamonu’yu ziyaret eden Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’ye yöneltti.
Bakan Pakdemirli’ye 300 kilogram sarımsak tohumu dağıtacaklarını müjde olarak Kastamonu kamuoyuna duyurması üzerinden sert cümlelerle yüklenen Hasan Baltacı, “Tarım Bakanı’nın tarımdan haberi yok, Tarım Bakanı’nın çiftçiden haberi yok” ifadelerini kullandı.
Taşköprü’de 26 bin dekar alanda sarımsak ekildiğini, dağıtılacağı açıklanan 300 kilogram sarımsak tohumunun 3 dekar araziye bile yetmeyeceğini belirten Milletvekili Hasan Baltacı, şöyle konuştu:
“Ektiğinizi biçme zamanı olan böyle bir günde, beyaz altının hasat zamanı olan böyle bir günde Taşköprü’de bu toplantıyı gerçekleştiriyor olmaktan çok mutluyuz. Tüm çiftçilerimizin hasadı bol, bereketli olsun. Bu ülkede son 20 yılda birkaç dönüm noktası yaşadık. İlk dönüm noktası 3 Kasım 2002 tarihiydi. Bu tarihte genel seçimler yapıldı ve iki parti parlamentoda temsil edilme hakkı kazandı. Darbe hukukunun getirmiş olduğu yüzde 10 barajı sayesinde bir siyasi parti yüzde 34 oy alıp, parlamentonun yüzde 65 çoğunluğunu sahip ülkeyi tek başına yönetme hakkına sahip oldu. Son 20 yıldır darbe hukukuyla mücadele edelim derken, ki samimiyetimizi test edeceğimiz noktalardan ve dönüm noktalarından biri 2002’deki genel seçimlerdi. Diğer bir dönüm noktası bizim olanın, cumhuriyetle birlikte temelini attığımız, cumhuriyet felsefesiyle daha sonraki yıllarda temelini attığımız binlerce işçi ve emekçinin alın teriyle kurulmuş, bu ülkenin üretim üsleri olan fabrika ve işletmelerimizin hızla özelleştirilmeye başladığı 2003 yılıdır. O süreç o kadar hızlı, o kadar sinsi ve o kadar vahşi bir şekilde işletildi ki, bugün neden bu noktadayız, o günlere baktığımızda net olarak görebiliyoruz. Tekel’in, Telekom’un, Petkim’in, Tüpraş’ın Şeker Fabrikalarının özelleştirmesine bakmak gerekiyor. SEKA’nın özelleştirmesine bakmak gerekiyor. Kulağımda halen o sesleri duyabiliyorum. O gün, ‘Yazıktır, bu ülke çok kan kaybedecek, bunun bedelini ağır ödeyeceğiz’ dediğimizde ‘ama işçiler çalışmıyor’ deniliyordu. ‘Ama bu kurum zarar ediyor’ deniliyordu. ‘Devlet fabrika işletmez’ deniliyordu. 20 yılın sonunda satılan o fabrikaların, işletmelerin bu ülke için ne kadar değerli ve önemli olduğunu çok acı bedeller ödeyerek kavramış durumdayız.
Diğer bir dönüm noktası ise varlığını darbe hukukuna borçlu olan bir siyasi partinin 2010 yılında darbelerle hesaplaşacağım diyerek gerçekleştirdiği referandumdur. Referandum ile Türkiye’nin en önemli kurumu, yargısı özelleştirilmiş oldu. Yargıya cemaatin mensuplarını sokmak için düzenlenen o referandum Türkiye’nin dönüm noktasıydı. O referandumun sonuçlarını Türkiye çok ağır ödedi, ödemeye devam ediyor.
Bir başka dönüm noktasına gelirsek; o da 15 Temmuz’la başlayan süreç ve 16 Nisan 2017 yılında yapılan ve biriktirdiğimiz tüm değerleri, özenerek kurduğumuz ve bedel ödediğimiz, kanımızı, terimizi, canımızı vererek kurduğumuz cumhuriyeti tasfiye eden, tek adam rejimini getiren, baskıyla, şantajla, hileyle sonuçlanan 2017 referandumudur. Cumhuriyetin tüm kurumlarını, cumhuriyetin tüm değerlerini tasfiye eden tek adam rejimi bugün tıkanmıştır. Türkiye yeni bir günün şafağındadır. Türkiye ikinci yüzyılının şafağındadır.
Bu saydığım dönüm noktalarını unutmadan, 100 yıldır harcadığımız emeği ede unutmadan geleceği kurma sorumluluğu herkese aittir.
Biz bu tek adam sistemine geçilirken, bu sistemin işlemeyeceğini, böylesi bir rejimde halkın yerinin olmayacağını, böyle bir rejimde sadece sarayın ve etrafındakilerin çıkarlarının gözetileceği bir düzen kurulacağını anlattık. ‘Bu rejimde halk olmayacak, halkın temsilcileri de olmayacak’ demiştik, haklı çıktık. Tek adam rejiminin tıkandığına Kastamonu daha birkaç gün önce yeniden şahit olmuştur. Geçenlerde Kastamonu Pınarbaşı’na Tarım ve Orman Bakanı geldi. Bu ziyaretten bırakın halkın haberinin olmasını, iktidar partisinin ve milletvekilinin bile haberi yok. Bakan’ın geldiğini Cumhuriyet Halk Partisi’nden öğrendiler. Apar topar Pınarbaşı’na gittiler ve gece yarısı fotoğraf çektirdiler. Burada da kendisinden tekrar Kastamonu’yu ziyaret sözü almışlar. Tarım Bakanı özrünü defetmek için helikopterine binmiş ve Kastamonu’ya gelmiş. Paydaş toplantısı yapan bakan AKP ve MHP il başkanlıklarını ziyaret edip buradan çekip gitti. Giderken bazı müjdeler açıkladı. Bu öyle bir sistem ki; bakanın milletvekilinden haberi yok, milletvekilinin bakandan haberi yok, milletten hiç birisinin haberi yok. Yanındaki AKP milletvekilinin biri Taşköprülü olmasına rağmen Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli çıkmış ve müjde olarak Taşköprülü sarımsak çiftçisine 300 kilo sarımsak tohumu dağıtacaklarını açıklamış. 300 kilo sarımsak tohumu dağıtacaklarını müjde olarak duyurmuş. İşte bu öyle bir sistem ki Tarım Bakanı’nın tarımdan haberi yok, Tarım Bakanı’nın çiftçiden haberi yok. Tarım Bakanı’nın bir dekar araziye kaç kilo sarımsak ekilir bundan haberi yok. Söylediği 300 kilogram sarımsak tohumuyla 3 dekar araziyi ekemezsiniz. 5 bin aile tarafından 26 bin dekar arazi ekiliyor Taşköprü’de. Bunu eşit dağıtalım deseler çiftçi başına bir diş sarımsak tohumu düşüyor.
El insaf kardeşim! Helikopterle gelmişsin, bürokratlarınla gelmişsin, yaktığın mazotun parası değil. Oralardan buraya niye geldin ki? Devletin kaynaklarını neden çarçur ediyorsun ki? Tarım Bakanı 4 ton patates tohumu dağıtacağını söylemiş. 4 ton patates tohumu 10 dönüm arazi ekiyor. Bin 755 kilogram sera örtüsü dağıtacağız demiş. Sordum soruşturdum; bin 755 kilogram sera örtüsü 5 dönüm araziyi ya örter, ya örtmez dediler. Seraların 100 metrekare olduğunu varsaysak, 50 sera etmez. Oysa İnebolu’nun köylerinde kardan, fırtınadan yıkılan 300 sera vardı. Tarım ve Orman Bakanı’nın bundan bile haberi yok.
Halkıyla yüzleşmeyen, hesap vermeyen bir rejim kurdular. Bu rejimde her şey Erdoğan’a bağlı. O rejimde her şeyi tek adam belirliyor. Bakanı tek adam belirliyor, bakan yardımcısını tek adam belirliyor milletvekilini tek adam belirliyor, genel müdürü, genel müdür yardımcısını, daire başkanını, il müdürünü tek adam belirliyor. Herkes tek adama karşı sorumlu olunca, hiç kimse halka karşı sorumluluk hissetmiyor. Biz cumhuriyetin ikinci yüzyılında halkına hesap veren, halkına karşı sorumlu olan bir iktidar kuracağız. Bu iktidarı dostlarımızla kuracağız. Bu iktidarı İyi Parti’yle, Saadet Partisi’yle, Demokrat Parti’yle kuracağız. Biz bu iktidarı sarımsak hasadında üniversite harçlığını çıkartmak için çalışan genç kız kardeşlerimizle kuracağız. Biz bu iktidarı ormanda bin bir güçlükle kesim yapan orman işçileriyle kuracağız. Bugün hasadını yaptığımız sarımsak diş diştir. Bu dişlerden biri umuttur, biri emektir, biri cesarettir, biri kızımız, biri oğlumuz, biri anamız, biri atamızdır. İşte bu sarımsak dişleri gibi kenetlenmeyi başardığımızda ne Taşköprü’yü ne Kastamonu’yu, ne Türkiye’yi kimse yolundan çeviremez.”
HİKMET ERBİLGİN:
CHP İl Başkanı Hikmet Erbilgin de konuşmasında AK Parti’ye Kastamonu Belediyesi’nin su zammı talebi üzerinden yüklendi.
Ülkede art arda gelen zamların tek sorumlusunun AK Parti olduğunu ancak MHP’li Kastamonu Belediyesi’nin su zammı talebine AK Partili belediye meclis üyelerinin ‘hayır’ oyu vererek ittifak ortağının yanında duramadığını belirten Hikmet Erbilgin, şunları söyledi:
“Bu ülkedeki karanlığın sona ereceği günler çok yakın, aydınlık günler çok yakın, Millet İttifakı’nın iktidarı çok yakın. Şimdiden hayırlı olsun diyorum.
Toplantımıza saygı duruşunda bulunarak ve İstiklal Marşımızı okuyarak başladık. İstiklal Marşımız nasıl başlıyor? ‘Korkma’ diye başlıyor. Kıymetli Taşköprülüler ülkemiz soyuluyor, ama korkmayın, Ülkede adalet yok, sakın ama sakın korkmayın. Ülkede sadece kendi çocuklarını zengin edenler var, ama kendi çocuklarımızın hakkını savunmak için asla korkmayın. Bu ülkede çocuğa, kadına taciz ve şiddet var. Sakın korkmayın. Şimdi yapmamız gereken ellerimizi bir birine kenetlemektir. Ellerimizi kenetleyelim ki bu ülkeyi Şerife Bacılar gibi, Hamamcı Kadı Salihler gibi, Halime Çavuşlar, Rahime Kaptanlar gibi yeniden ayağa kaldıralım.
‘AKP zehirli bir propaganda aygıtıdır’ demiştim. Bunlar elektriğe yüzde 15 zam yaparlar, bunlar doğalgaza yüzde 12 zam yaparlar, bunlar soframızdaki domatese, sebzeye ve meyveye zam yaparlar, bunlar her şeye zam yaparlar ama ittifak ortakları MHP’nin yönettiği Kastamonu Belediyesi ‘suya zam yapalım’ dediğinde hayır oyu verebilirler.
Ülkedeki bütün yoksulluğun, açlığın sorumlusu iktidarken, bütün zamların sorumlusu kendileri iken merkezi iktidarken, MHP’li Kastamonu Belediyesi’nin suya zam talebinin yanında duramazlar, ‘hayır’ derler.
Çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi’nin işi yalan söylemek, akı siyah göstermek, siyahı ak göstermektir. Bu ülkede temiz olan, bu ülkenin çıkarlarını savunan Millet İttifakı’dır, Kemal Kılıçdaroğlu’dur, Meral Akşener’dir, Temel Karamollaoğlu’dur, Demokrat Parti’dir. Biz bu dostlarımızla iktidarı el birliğiyle kurmaya hazırız. Eğer hazırız diyorsanız, her birimize düşen sorumluluk ister AKP’ye oy vermiş olsun, ister MHP’ye oy vermiş olsun bu milleti yeniden millet yapmaktır; bu milleti yeniden birleştirmektir. Hakkari’den Edirne’ye, Tosya’dan Doğanyurt’a bu ülkeyi birleştireceğiz. Alın terini savunanlarla, bu ülkenin bağımsızlığını savunanlarla el ele vereceğiz. Kendi çocuklarını zenginleştirip, bizim çocuklarımız için ne hal, varsa görsün diyenlere karşı dimdik mücadele edeceğiz.”
ÖZKAN KESKİN:
İlk yerel seçimde Cumhuriyet Halk Partisi olarak Taşköprü Belediyesi’ni kazanacaklarını iddia eden Taşköprü İlçe Başkanı Özkan Keskin ise açılış konuşmasında şunları söyledi:
“Bugün burada köylerimizin, ilçemizin ve ülkemizin içinde bulunduğu sorunları konuşacak, iktidara hazır olan partimizin, Cumhuriyet Halk Partisi’nin yönetiminde bu sorunları ortak akılla nasıl çözeceğimizi sizlerle paylaşacağız. Gerek Türkiye, gerek Kastamonu, gerekse Taşköprü her alanda zor günlerden geçiyor. ‘Türkiye ekonomisini dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisinden biri yapacağız’ diyenler; ‘Yolsuzlukla, yoksullukla, yasaklarla mücadele edeceğiz’ diyerek 19 yıl önce göreve gelenler, bugün iktidarlarını yolsuzlukla sürdürmekte, Türkiye’yi yasaklarla yönetmekte, halkı ise yoksulluğa mahkûm etmektedir. Adalet ve demokrasinin son kırıntılarını da yok edenler saraylarında şatafat içinde yaşarken; çiftçinin, emeklinin, işçinin, memurun, işsizin, gencin çığlığını ne yazık ki duymamakta, duymazdan gelmektedir.
Devlette liyakati kaldırıp, bin bir emekle okutup 1 değil 2 üniversiteden mezun ettiğimiz evlatlarımız marketlerde, akaryakıt istasyonlarında, pazarlarda alın teriyle ekmek parası kazanmaya çalışırken eş, dost ve akrabalarını 5 yerden, yetmiyor 11 yerden maaşa bağlayanların bu ülkeye ve vatandaşına vereceği hiç bir şey kalmamıştır. Köylerimizin yolları çamur içindeyken, köyde yaşayan vatandaşımız 21’nci yüzyılda suya, internete, telefona ulaşamazken; kamu kaynaklarını ballı ihalelerle yandaş müteahhitlerinin kasalarına aktaranların Taşköprü’ye ve hemşerilerimize vereceği hiçbir şey kalmamıştır.
Çiftçimiz mazota, gübreye, ilaca, yeme gelen zamlar altında ezilirken, bir zamanlar tarımda kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olan memleketi ithalat cennetine çevirenlerin çocuklarımıza vereceği hiçbir şey kalmamıştır.
Bu iktidarın artık vereceği tek şey hesaptır, bu hesap mutlaka sorulacaktır.
Ülke olarak karanlık bir tünelin içinden geçiyoruz. Elbette sonunda aydınlığa kavuşacağız ama çok daha ağır bedeller ödemeden bunu başarmak zorundayız. Yaşadığımız sorunların asıl sebebi olan ve adına Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dedikleri, yanlış olsa bile tek bir kişinin karar verdiği bu sistemden kurtulmak zorundayız.
Ben ilk seçimde partimizin yani Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidara geleceğine yürekten inanıyorum. 31 Mart seçimleri bence bunun bir göstergesi olmuştur. Referandumda ortaya çıkan ‘hayır’ iradesi ne kadar baskılanmaya çalışılırsa çalışılsın, 31 Mart’ta; İstanbul’da, Ankara’da, Adana’da, Mersin’de, Cide’de ve Araç’ta yurttaşlarımızın ‘Ben bu şekilde yönetilmek istemiyorum. Tek adam rejimini istemiyorum’ dediğini gördük. Taşköprü halkının gözlerinde ben bu umudu görüyorum. İnanıyor ve söz veriyorum ki; Cumhuriyet Halk Partisi olarak ilk yerel seçimde Taşköprü Belediyesi’ni kazanarak halkçı belediyeciliği Taşköprülü hemşerilerimize armağan edeceğiz.
Sokakta bir umut var. Bu umudu geleceğe taşıyabilecek olan, bu umudu iktidar yapabilecek olan yalnızca ve yalnızca Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Biz partimizin bütün kademeleriyle, ilimizde Parti Meclis Üyemiz aynı zamanda Milletvekilimiz Hasan Baltacı ve İl Başkanımız Hikmet Erbilgin’in önderliğinde partimizi iktidara taşımak ve bu karanlık tünelden kurtulmak için gerekli adımları atıyoruz, kararlılıkla bu adımları atmaya devam edeceğiz.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz tek adamın ve onun çevresinin isteklerinin ve konforunun değil, milletin isteklerinin ve konforunun egemen olacağı güçlü parlamenter sistemin adımlarını atmak istiyor ve bu bilinçle çalışıyoruz.
Milletvekilimiz, il yönetimimiz ve biz her zaman sizlerin yanındayız, olmaya da devam edeceğiz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi gücümüzü örgütümüzden, halkımızdan ve damarlarımızdaki asil kandan alıyoruz. Ne mutlu Türküm diyene.”
(Haber Servisi)