BÖLÜM VII
Yüzyılın Başında Kastamonu Halkının Sağlığa Yaklaşımı ve Bölgede Görülen Belli Başlı Hastalıklar
Kastamonu’nun sağlık sorunlarının ele alındığı Türkiye’nin Sıhhi-i İctimai Coğrafyası: Kastamonu Vilayeti adlı eser, dönemin Sıhhiye ve Muavenet-i İctimaiyye Vekaleti (Sağlık Bakanlığı) tarafından Sıhhiye ve Muavenet-i İctimaiyye Müdürlerine (Sağlık Müdürleri) bulundukları bölgenin jeopolitik yapıları, coğrafi konumları, yer altı ve yer üstü kaynaklarıi iklimleri, geçim kaynakları, nüfus ve sosyal şartları, sağlık alt yapıları ele alınarak hazırlanmıştır. Bu çalışma Kastamonu ile birlikte 19 ayrı vilayette gerçekleştirilmiştir.
Bu çalışmada Kastamonu Vilayetinin 1920’lerin başındaki durumu detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Bu çalışmadan bazı başlıkları ise şu şekildedir:
Halkın Beslenme Kültürü:
Halkın geçim ve yaşam tarzı halinden pek memnun olmadığını gösterir. Yağını, yoğurdunu ve yumurtasını daima satan, et ve benzeri azotlu maddeleri hiç tanımayan köylü halkın yediği şey buğday türü gıdalardır. Eski kilo ölçüsü ile günde üç kilo ekmek yiyen insan sayısı fazladır. Halkın bu şekilde beslenmesi kaloriyi dengesiz alması, mide ve bağırsaklarda hazımsızlık, hücre yapısında zayıflama ve mide hastalıklarında çoğalma meydana getirmektedir. Şehir halkının orta ve yüksek gelirli kesimi et yemeklerine (manda ve sığır) düşkündür. Kentte pastırmacılık oldukça ünlüdür ve her yıl binlerce inek pastırma için kesilir. Et tüketiminin fazla olduğu merkezler diyabetik hastalıklar yoğundur.
Halkın Tıbba Karşı İlgisi:
Halk, tıbba ilgisizdir. Kadınlar hastalanınca çok zorunluk olmadıkça doktora gösterilmez. Doktor doğum yapan kadınlarla iletişim kurma konusunda birçok sorun yaşar. Genelde kulaktan dolma bilgilere sahip ebelerle komşu kadınların eline kalan loğusalar ancak birçok olumsuz müdahaleden sonra doktora gelirler.
Zührevi hastalıklar konusunda, kendini doktor gibi tanıtanlara başvurulur. Civa hapları ile frengi, terementin içirip sakız yedirerek bel soğukluğunu, kurşun dökerek, dua okuyarak hatta cinci üfürükçülerle hastalıklar giderilmeye çalışırlar.
Veremli hastalara sırtına akciğer koymak; tahta kurusu ezip yedirmek ve ya eşek sütü içirmek, sarılık hastalığına idrar içirmek gibi ilkel tedavilere başvurulur. Ancak bunlara karşın sıtmaya karşın “sulfatonun” ve uyuz hastalığına kükürtün, çiçek aşısına karşı bilinçlenme ve tentürdiyot ve aspirin gibi ilaçların iyi geldiğini halk kavramıştır.
Öncelikle herkes kendi kendinin doktorudur. Dalak ve sarılık kesenler; ayak ağrısını bakarak iyileştirdiğini iddia edenler vardır. İdrar zorluğu çekenler kaz yağı yer, tutulma ve lenf şişkinliğine köstebek ölüsü vuranlar; karın ağrısına yeni kesilmiş tavuk yapıştıranlar; göz ağrısına soğan suyu sokanlar, açık yaralara bal, çam sakızı ve örümcek sürenler, bu işlemler tedavi etmeyince önce kendini doktor olarak tanıtanlara en sonunda ise gerçek doktorlara gelirler.
Kastamonu’nun Suları
Vilayetin içtiği sular genellikle şüpheli ve endişe veridir. Bu durum sadece İnebolu geçerli değildir, çünkü tüm sular şehre giriş yaptıktan sonra demir borularla taşınmaktadır.
Kastamonu’da ise sular, künk ya da ahşap borularla ve nadiren harçla yapılmış oluklarla taşınmakta ve kirliliğe maruz kalmaktadır. Kastamonu’da, şehrin üst tarafından giren suyu o evin bütün ihtiyacını karşıladıktan sonra sıkarak alt taraftaki eve daha sonra da başka evlere ulaşmaktadır. Bu evlere gelen su ya taştan ya da çoğunlukla ağaçtan yapılmış bir oluk içerisinde gelir. Yüzde 95’inin üzeri açıktır. Alt taraflarında musluğu vardır. Bu kirli sularda görülen isgarid parazitine tüm halkın bağırsağında rastlanmaktadır. Bu parazit başka yerlerde pek görülmeyen bir hastalığa neden olur. İlginç bir şekilde suların bu kirliliğine rağmen tifo, dizanteri çok az görülürken kolera ise neredeyse hiç görülmez.
Kastamonu’da Görülen Bazı Hastalıklar
Frengi:
Kastamonu’da 40 yıldır (1880’lerden itibaren, ki 1893 Rus Harbi – 1877-1878 sonrasında görülen Kafkas Göçlerine bağlı olarak) frengi hastalığı ile mücadele edilmektedir. Bölgede frengi ile mücadele timleri oluşturulmuş, önce 6 sonra ise 12 hastane ile 23 gezici sağlık ekibi oluşturulmuştur. Ancak bu ekipler kısa bir süre sonra askere sevk edilmelerinden dolayı frengi ile sistematik mücadele edilememiştir. Bu süreçte Vilayet dâhilinde Kastamonu, İnebolu, Safranbolu ve Cide hastaneleri ancak 7 bin 500 frengili hasta tespit edilebilmiştir. Ancak bu gerçek hastayı göstermez. Çünkü 425 bin nüfuslu vilayette bu sayı nüfusun yüzde 1.75’lik kısmı olup dünyanın en gelişmiş ülkelerinde bile rakam bundan daha yüksektir. Frengi fuhuş ile yayılan bir hastalık olarak uzun savaş yılları bu hastalığı azdırmıştır. Frengi aslında müterake ve terhisten sonra çok daha artmıştır.
Malarya (Sıtma):
Vilayet içerisinde malarya bölgeleri sınırlıdır. Vilayet dahilinde malaryalı hasta sayısı 20 bine ulaşmıştır. Hastalık için İl Genel Meclisi’nden çıkarılan para ile mücadele ilacı kinin satın alınsa da düzenli bir çaba yoktur.
Verem-Çiçek-Kolera:
Genelde verem, çiçek ve difteri gibi hastalıklar vilayette pek görülmez. Kolera ise vilayetin giriş-çıkışında, İnebolu ve Ilgaz’da görülür. Kolera gibi veba hastalığı da Rusya ile Batum ve İstanbul ile yakın ilişkisinden dolayı İnebolu’da görülür. Bu nedenle İnebolu’da bir karantina memuru ve gezici dezenfektan ekibi bulunur.
Ruh ve Sinir Hastalıkları:
Ruh ve Sinir Hastalıkları son beş yılda (1916-1921) sayısı 50-60’ı geçmez. Ancak genetik intiharlar vilayet içinde çoktur. Bu davranış aileler içinde zincirleme şekilde devam eder. Vilayette son 30 yılda (1890-1921) önemli bir bulaşıcı hastalık salgını olmamış ve 1917’de gerçekleşen İspanyol Nezlesi Salgını büyük bir yıkıma neden olmamıştır. (SÜRECEK)
MURAT KARASALİHOĞLU