Mademki malum sebeple turizm hakkında yazamıyoruz, o zaman eski kitapların satır aralarında günümüze de uyarlanabilen yazılarımıza devam edelim.
Bu sefer Ömer Nasûhi Bilen’in 1963 yılında 2.baskısı yapılan “500 Hadisi Şerif” kitabının bir bölümünden bahsetmek istiyorum.
Ömer Nasûhi Bilen, Türk din âlimi ve 5.Diyanet İşleri Başkanı olarak görev yapmış 1882 – 1971 yılları arasında yaşamış ve birçok kitabı yayınlanmış.
Kitabında vebadan da bahsetmiş, İnternetten biraz araştırdığımızda vebayla ilgili şu bilgilere ulaşıyoruz:
“İlkçağlardan 19. yüzyıla kadar Avrupa’da görülen salgın hastalıkların en yaygını ve yıkıcısı veba salgınları oldu. 541 yılında İstanbul’da baş gösteren Jüstinyen Vebası, Bizans İmparatorluğu’nu yıkımın eşiğine getirmişti. 1346-50 yılları arasındaki Kara Ölüm (Kara Veba) Avrupa nüfusunun yaklaşık üçte birini yok etti ve büyük ekonomik ve sosyal çöküntülere yol açtı.
Avrupa’daki son büyük veba salgını 1665 yılında Londra’da görüldü. O tarihte nüfusu 450 bin olan şehirde 70 bine yakın insan öldü.
Veba 17. yüzyılın sonlarında Batı Avrupa’da ortadan kalktı, 18. yüzyılın ilk çeyreğinden sonra da Kuzey ve Orta Avrupa’da artık görülmedi. O tarihten sonra veba, Osmanlı İmparatorluğu topraklarında, Balkanlarda, Anadolu’da, Arap Ortadoğu’sunda ve Uzakdoğu’da görülecekti.”
Bugün içinde bulunduğumuz pandemi döneminde kısıtlamalara çoğunlukla uymayanlar var, adeta bu uzun kısıtlama günleri bir “yaşasın tatil” şenliğine dönüştürüldü.Birçok kişi bulunduğu yerden başka yerlere gitti ve gitmeye devam ediyor. Bilim insanlarının evde kalın çağrıları bazılarımız tarafından kulak arkası ediliyor. Bu salgını biran önce bitirebilmemiz ve normal hayata dönebilmemiz hepimizin kurallara uyması ve birlikte verilecek mücadele ile önüne geçilebildiğini artık anlayabilmeliyiz.
Günlük vefat sayıları ne yazık ki hâlâ yukarılarda.Olaylar karşısında insanlara biraz empati ile yaklaşabilmek bir insanlık görevidir. Lütfen, ölenlerin yakınlarını düşünün, kesintisiz eve gitmeden izin yapmadan, yakınlarına çocuklarına yaklaşamadan görev yapan sağlık çalışanlarımızı düşünün, emniyet görevlilerimizi düşünün. Hangi kararlar verilirse verilsin, ister doğru isterseniz yanlış kararlar verildiğini düşünün, birey olarak yapmamız gereken psikolojik, sosyal ve ekonomik boyutları bizi derinden etkileyen bu durumdan kurtulmak için görülüyor ki hareketliliği azaltmamız gerekiyor.
500 Hadisi Şerif kitabında yer alan Veba-Kara Bela ile ilgili bölümü aynen aktarıyorum:
“Vebadan firar eden kimse, düşmana karşı yürüyen kuvvetten ayrılıp kaçan kimse gibidir. Bunda sabır ve sebat eden kimse için ise şehit sevabı vardır.
İzah: Bazı yerlerde vebâ gibi salgın, korkunç bazı hastalıklar zuhur edebilir. Bu, bir takdiri ilahi eseridir. Bundan kaçıp başka yerlere gitmek doğru olamaz.
Velhasıl: Vebâ gibi sâri hastalıklar bulunan bir yere bir zaruret bulunmadıkça gidilmemelidir ve öyle bir yerden mücerret sirayetten kurtulmak maksadı ile ayrılıp kaçmamalıdır. Bu sebeple o hastalığın başka yerlere de sirayeti melhuzdur.
Artık insan, elinden geldiği kadar Hıfzısıhha düsturlarına riayet etmeli, vehme mağlup olmamalı, takdiri ilahiye razı, hakka mütevekkil bulunmalıdır. Mücerret hastalık korkusu ile kaçıp başka yerlere gitmemelidir, sabır ve metanetini elden bırakmamalıdır. Bu veçhile hareket eden bir Müslüman, şehitler gibi sevaba nail olacaktır. Bu ne büyük bir mükâfattır.”
Bu son bölümün 1963 yılında basımı yapılan bir kitaptan aktarıldığını tekrar hatırlatmak isterim.
Herkesin kendine göre bir inancı var,karışamayız,ancak bir salgında hareketliliğin olmaması konusunda uyarı niteliğinde bir bölüm, herhangi bir işi ve mecburiyeti olmadan tatil amacıyla seyahat edenlere ithaf olunur.
Bülend Çadırcıoğlu